Bugünlere nasıl geldik? Ben dahil, herkes büyük bir kolaycılık ve hafıza fidanı ile, basmakalıp, "En az son elli yılda kötü yönetilmiş olmamızın" bizi bugünlere getirdiğini söylüyoruz. Yarım yüzyılda kötü yönetim devreleri olmadı değil. Özellikle 27 Mayıs 1960 darbesi ve sonrası yönetimde büyük sarsıntılar ve hatalar oldu. Ancak unutuyoruz ki, bu son yıllarda birçok yönetim başarıları da oldu. Özal zamanında da, büyük bir sıçrama yaptığımızı unutmamalıyız. 2000 yılına umutlarla Hele merak edip gazete başlıklarını ve köşe yazılarını şöyle bir tarayınca görüyoruz ki, Türkiye ülkeyi köklerinden sarsan büyük deprem felaketine ve ekonomimizi, maliyemizi şiddetle etkilemesine rağmen 1999 sonlarımızı dış ve iç başarılar kaydederek 2000 yılına büyük umutlarla, iyimserlikle giriyordu.. Ancak, 2000 yılının sonlarına doğru koalisyonda -devletin tepesinde olanlarla Türkiye tabir caizse tepetaklak oldu- umutlar yerini umutsuzluğa ve karamsarlığa bıraktı. Bunların nedenlerine ve tahliline kalkışmayacağım, ama şu kadarını söyleyeyim ki, kasırga gibi operasyonlarla bankacılık sektörü allak bullak oldu, yerli ve yabancı para kaçmaya başladı. Bu arada devletin zirvesinde ve Koalisyon içindeki huzursuzluklar ayyuka çıktı. Neticede her şey pamuk ipliğine bağlandı. Piyasalar ve para çok hassas dengelere bağlıdır. Buluttan nem kaparlar. Yolsuzlukların üstüne gidilmesindi, diyemem. Mukakkak, yapılması gereken operasyonlar ve reformlar vardı. Ama acaba bunlarda aşırı bir medyatiklik ve hoyratlık yapılmadı mı? Medyamız da -sağ olsun- kâh kendi aralarındaki hesaplaşmalar yüzünden, kâh sansasyon merakı ile yangına körükle gitmekle bunalımları körükledi. Kronik Demirel düşmanlığı İlginçtir, medyamızda ve kamuoyunun bir kesiminde her ne sebeple, MHP düşmalığı ile atbaşı giden kronik bir Süleyman Demirel düşmanlığı ve bunalımların faturasını ona çıkarmak temayülü var. Hatasız kul olmaz, kırk küsur yıldır yakından tanıdığım, emrinde çalıştığım -yazar olarak- zaman zaman eleştirdiğim Sayın Demirel'in hataları olmamış mıdır? Sırası gelmişken söylemeliyim: Avrupa Birliği konusunda, Öcalan'ın idamı hususunda görüşlerimiz ayrılmış ve bunu da belirtmişimdir. Ne var ki onun "bir bilen" olarak engin devlet tecrübesini, renkli kişiliğini ve mangal gibi yüreğini ve toparlayıcılığını inkar etmek de mümkün değildir. Kim ne derse desin, onun Çankaya'da bulunması bazılarını rahatsız etse bile birçokları için ve çoğu yabancı çevreler için bir güven kaynağı idi. İçimden bır his eğer o Cumhurbaşkanı olarak kalsaydı bazı bunalımların çıkmayacağını ve daha kolay atlatılacağını söylüyor. En azından 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Ecevit arasındaki bunalımlara tuz biber eken, iki saat içinde 4.9 milyar dolar kaçıran, borsayı 14.6 puan eriten ünlü 20 şubat 2001 çatışması, herhalde yaşanmayacaktı. Askerlerle bazı ihtilaflar çıkmayacaktı. Demirel'i seversiniz veya sevmezsiniz.. Emerson'un dediği gibi, "Büyük adam olmanın bir bedeli de yanlış anlaşılmaktır" Birçok okuyucularımın da medyamızın ve bazı siyasetçilerin telkinleriyle, Demirel düşmanlığı ile şartlandırıldıklarını ve bu yazıma tepki göstereceklerini bilyorum. Ne var ki geçmişte Sayın Demirel'i yeri geldiğinde, tenkit etmiş bir kişi olarak, bu konuda biraz hissi de olsa, gene objektif davranabildiğimi sanıyorum. Böyle olunca, 70 küsur yaşında hâlâ zinde, kafası pırıl pırıl işleyen bu devlet adamımızı kolay kolay ve ucuz dedikodularla harcamamak gerektiğine, onun tecrübe ve bilgilerinden bir şekilde istifade edilmesi gerekeceğine inanıyorum. Zaten şartlar bizi o noktaya getirebilir sonunda! O hep umut oldu Mali ve ekonomik konular müspet ilime ve hep bilinen faktörlere dayanmıyor. Büyük ölçüde elle tutulmaz unsurlar bu arada insani unsurlar rol oynuyor. Gündüz Aktan RADİKAL gazetesindeki yazısında, içinde bulunduğumuz kısır döngüde "Türkiye'nin hiç kuşkusuz en tercrübeli, en kıdemli devlet adamı, elli yıllık demokrasimizin 40 yılında en önde rol oynamış, ikbali ve felaketi bir arada görmüş, sistemin, siyasetçilerin ve halkın zaaflarını ve potansiyelini içinden bilen "Demirel'i bir umut olarak görüyor. Hep yaşlılık hırslarından söz edilir, ama ben ne Demirel'de ne de Ecavit'te görev söz konusu olunca artık böyle bir hırs görmüyorum. Hem umutsuzluklar içinde başarısı ve siyasi çapı denenmış Erdal İnönü'yü kuyudan çıkarma teşebüsleri yapılırken, Demirel'i evveliyetle düşünmek yanlış mı? GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Yenisini deneyinceye kadar eski tencereni atma" İSVEÇ ATASÖZÜ