"Derviş yoksa, para da yok!" Büyük bir gazetemizin manşetinde böyle deniyor. Demek oluyor ki, Türkiye'nin geleceği Kemal Derviş'e bağlı... Eğer bu gerçekse, milli haysiyetimiz bakımından çok acı bir durum! Bunu manşete çıkarıp kabullenmek de, bir Türk gazetesi için esef verici bir tutum. Koca Türkiye Cumhuriyeti bu hallere mi düştü? Düştü ise neden, nasıl düştü? Bu sözler eğer doğru ise reel siyaset açısından ve orta vadede Derviş'in idam hükmünü de ifade eder: Siyasetçiler Derviş'in bu olmazsa olmaz duruma gelmesini, Türk kamuoyu da onun, IMF'nin veya ABD'nin adamı olmasını, kolay hazmedemeyeceklerdir. Öksüz faktörü Aynı gazetede başka bir haber var; "Öksüz'ün istifası piyasayı rahatlatmış!" Piyasalarımız da bir bakanın mevcudiyetine veya istifasına endeksli ise... Ne var ki Devlet Bahçeli'nin ima ettiği gibi, Türkiye'deki kriz çok daha derindir ve Öksüz'ün hatta bazılarının umduğu gibi MHP'nin gitmesi ile de çözülemeyecektir. Parris'in mesajı ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris'in Ankara'yı ziyaretinde önce büyük işadamlarına, sonra da liderlere getirdiği mesaj böyle. Hangi sıfatla, kimin tarafından gönderildiği açıklanmayan eski büyükelçi, ABD Başkanı George W. Bush'un seçim kampanyası esnasında seçmenlere verdiği sözü hatırlatmış: "Paranızı Türkiye ve Arjantin gibi yolsuzlukların üstünden gelemeyen, şeffaf olmamakta direnen ülkeleri kurtarmak için çarçur etmeyeceğim." Bir defa Amerika'daki seçim kampanyasını ve Türkiye ile ilgili sözleri yakından takip etmiş bir kişi olarak, Bush'un bazı ülkeleri kurtarmakta fazla cömert davranmayacağını söylediğini duydum, fakat bu ülkelerin arasına, ismen ve sarahaten Türkiye'yi kattığını işitmedim. Aksine, Bush ve yönetimine yakın kişiler Türkiye'nin başka ülkelere benzemediğini ve ayrıcalıklı bir durumu olduğunu hep belirtmişlerdir. Ben de bu köşemde bunları nakletmiştim. Tabii bu demek değildir ki, Türkiye sorumsuzca davranmalı ve buna karşılık kurtarılmayı beklemelidir.. .Arada önemli bir fark vardır. Nitekim aynı gazetemizin bir sonraki sayısında dürüst davranılmış ve Parris'in herhangi bir mesaj getirmediği ve özellikle Amerika'nın MHP'ye karşı özel bir tavrı olmadığı da belirtilmiş. Oysa MHP'yi bitirmeye azimli bizimkiler ABD'nin de Avrupa Birliği gibi MHP'ye karşı olduğu izlenimini sistematik olarak yaymakta, bir taraftan özel dizilerle bu partinin altını oymaya çalışmaktalar. MHP'nin durumu Fakat MHP'ye yakın bir kişi olarak bu milliyetçi partinin son zamanlarda yıprandığını üzülerek itiraf etmeliyim. Bunun bir sebebi normaldir: İktidar hem ifsat eder hem de yıpratır.. MHP ülke çıkarları uğruna Koalisyonu ayakta tutmak için bence biraz aşırı fedakarlık yapmıştır ve bunun bedeli de tabii ağır olacaktır. Diğer taraftan bazı MHP'li bakanların -özellikle Öksüz'ün- bazı beyanlarının medya tarafından kasten çerçeveleri dışına çıkarılması hem MHP'ye hem milliyetçilik imajına zarar vermektedir. Bütün bunlar Osman Ulagay'ın yazısında parmak bastığı başka bir gerçeği göz ardı etmemek gerektiğini ortaya koyuyor: Milli egemenliğe ve milli haysiyete sahip çıkan bu partiyi bertaraf etmek hususundaki iç ve dış çabalar! Ancak Ulagay'ın da işaret ettiği gibi -toplumda IMF ve Derviş programına, günlük yaşamı hayat pahalılığının etkilediği için, şu sırada geniş destek görünse bile- milli egemenlikten taviz pahasına değişime karşı çıkmak eyilimi sadece MHP'ye, milliyetçilere ve "İslamcılara" münhasır değil. Bu konuda, çok duyarlı veya en az mütereddit olan çok daha sağlam ve etkin çevreler var... GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Politıkada çoğu zaman ülke çıkarlarına ihanetle seçmenlere ihanet arasında bir tercih yapmak gerekir. Ben her zaman seçmenlerime ihaneti tercih etmişimdir!" * CHARLES DE GAULLE