Her gün biraz daha kanaat getiriyorum ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Genelkurmayı, dünyanın (vurguluyorum; "dünyanın") en bilinçli, en yozlaşmamış askeri kurumlarıdır. Bunun böyle olmasının tarihi ve geleneksel sebepleri vardır.. Son yıllarda, özellikle subayların yetiştirilmesi ve eğitimi hususundaki büyük gelişmelerin rolü vardır... Ama, iç denetim ve kendi yargı sisteminin, dışardan, siyasi vb. müdahalelere uğratılmadan işlemesinin de, Ordunun disiplinine, birlik ruhuna halel verilmemesinde ve yozlaşmaların önlenmesinde en büyük amildir. Bumin'in sözleri! Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Mustafa Bumin, Anayasa Mahkemesinin 39. Yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmasında, her nedense (acaba liberallere buket atmak ihtiyacını duyduğu için mi?) solda ve sağda bazılarının kendi maksatları uğruna ısıtıp ısıtıp orataya koydukları bir iddiayı tekrarlamış: "Askerî Şûra kararları, hak arama özgürlüğünü sağlamak için (sivil) yargıya tabi tutulmalı" demiş. Anlaşılan, ancak Komutanların bilecekleri ve takdir edebilecekleri gerekçelerle, 'YAŞ'ça, Ordudan çıkarılmalarına karar verilenlerin, haklarını sivil yargıda aramalarını öneriyor. Ne olacak? Hukuken makul görülebilecek bu talebim, pratikte ne gibi neticeler vereceğini düşünün: Bu şikayet âleni olarak görüşülecek ve böylelikle, çok muhtemeldir ki, bazı askeri sırlar da ortalıklara dökülecek... Sivil yargı YAŞ kararını bozarsa, şikayetçi eski rütbesine ve görevine döndürülecek. Bu, her şeyden daha önemli olması gereken TSK'nın iç disiplinini otoritesini bozmaktan da öte, aylar sürecek sivil yargı sürecindeki belirsizlikleri ve benzer hallerde sivil kurumlarda yaşanan gariplikleri.. mesela aynı makamda iki kişinin bulunması gibi, beraberinde getirecek. Bu hususta, benim bir endişem var: Kanunlar manzumesi olan HUKUK acaba her zaman 'ADALET' demek midir? Olmayan bazı kanunlar olabileceği gibi, becerikli avukatların göz göre göre, suçlu olduklarını bildikleri sanıkları, kanunlardaki boşluklardan yararlanarak savunmaları ve beraat ettirebilmeleri ile hakiki "ADALET" tecelli etmiş oluyor mu? Sayın Bumin'e bunları da sormak isterdim... TSK konusunda da,; HUKUK ve HUKUK'UN ÜSTÜNLÜĞÜ, TSK gibi, hele şükür hâlâ, "nev'i kendisine özgü" bir kurum olan -bozulmaması ve yozlaşmaması- her şeyden üstün ortak bir kaygımız olması gereken, bir kurumun hayati gerçekleri ve gerekleri ile nasıl bağdaştırılabilir? Ordunun da yozlaşması pahasına mı? ABD ordusunda... Yazımın başındaki TSK'nın üstünlüğü konumundaki iddiamı tekrarlamama başka bir vesile var. Dünyanın silah ve teknoloji bakımından en güçlü ordusu muhakkak ABD silahlı kuvvetleri. Ama son günlerdeki tartışmalardan anlaşılıyor ki, bu güçlü Ordu Clinton döneminin ihmalleri ve liberal münasebetsizlikleri yüzünden, hem eğitim, hem de savaşa hazırlık gücünü ve moral gücünü bir hayli kaybetmiş. Amerika'da mecburi askerlik yok. Paralı askerlik yani sözde profesyonel askerlik var. Ancak, bir taraftan Amerika'daki değerler yozlaşması yüzünden ve diğer taraftan sivil hayatın cazibesi yüzünden, asker olmak için başvuranlar bir hayli azalmış.. asker olmak isteyenler de ekseriya düşük kaliteli, başka yerlerde dikiş tutturamayanlar. Bir de profesyonel ordu geliştirmek, bizim için de zorunlu olsa bile, herhalde bizdeki mecburi askerliği kaldırmamak, bedelli askerlik filan gibi şeylerle yozlaştırmamak gerek. Amerika'daki durumu gelecek bir yazımda ele alacağım. Senatör Kerrey olayı Gene ele almak istediğim güncel bir konu ve tartışma daha var Amerika'da.. Vietnam Savaşı'nda kahramalığı dolayısıyla birisi Amerika'nın en büyük nişanı olan Şeref Madalyası olmak üzre iki madalya almış olan bir zamanlar Demokrat Parti'den Cumhurbaşkalığı için adaylığını koymuş olan eski Senatör Robert Kerrey'in, Vietnam Savaşı esnasında Deniz Komandoları birliğine teğmen olarak komuta ederken, gizli bir gece operasyonu esnasında, bazı sivillerin öldürüldüğünü itiraf etti. Kahramanlık madalyalarını geri verdi. Felsefi insani yönleri olan bu tartışmayı bütün savaşları ve orduları ilgilendiren evrensel bir konu olduğu için, ben de ele almak istiyorum... GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Asıl cesaret, anında -olaydan sonra değil- hemen gösterilen cesarettir!" *NAPOLEON