Geçen yıl...

A -
A +

Geçen 2001 yılı, yeni bir yüzyılın başlangıcı, neresinden bakarsanız bakın, ülkemiz için de dünya için de kötü bir yıl, kötü bir başlangıçtı. 2001'e büyük umutlarla girerken, bütün olan bitenlerin olacağını hiç tahmin edebilir mi idik? Geçen yılın ayrıntılarını hep birlikte yaşadık. Olanlar, derece derece, hepimizin özel hayatlarını da ters yönden etkiledi. Şimdi de, önümüzdeki yılın nasıl olacağını tahmin edebilir miyız? Ama umut -ve iman- insanların ayakta durabilmelerini sağlayan başlıca kuvvetler. Yeni yılın Türkiye, dünya ve siz okuyucularım için hayırlı olmasını, refah, mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum. *** Bu yazımda sadece geçen yıldan arta kalan ve yazamadığım iki, bir bakıma ayrıntı, bir bakıma da kamuoyunda ve medyadaki kafa ve kavram karışıklığını gösteren ve ne anlamsız şeylerle uğraştığımızı gösteren bazı konulara işaret edeceğim. Sezer'in villası Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Ankara'da 250 milyar liraya bir villa almış. Bu haberi gazeteler adeta Sezer bir yolsuzluk yapmış edası ile verdiler. Sayın Sezer'i geçmişte eleştirdiğim, bazı davranışlarını eleştirdiğim malum. Ama kişisel dürüstlüğünden şüphe olmayan bir Cumhurbaşkanının villa almasını sanki bir yolsuzlukmuş gibi şaibe altında bırakacak davranışlarda ve imalarda ben yokum... Ajan kimin ajanı? Geçtiğimiz günlerde, Rus KGB'sının yakaladığı ve sonra MİT'e iade ettiği bir ajan hakkında bir haber vardı. Rusya'da yakalanan Vıcdan Şanslı hanım gazetelerde öylesine teşhir edildi ki, yazılanlardan düşman ajanı olduğunu sanırsınız. Bu olayın gerçeklerini bilmiyorum. Ama hayatını tehlikeye sokarak Rusya'da "ülkemize" hizmet ettiğini tahmin ettiğim bu hanımın, övüleceği yerde böylesine adeta suçlu imiş gibi teşhir edilmesindeki mantığı anlamış değilim. Şanslı Hanım, haklı olarak, bu yazılanlardan tedirginmiş. Medyamız ülke çıkarları söz konusu olduğunda sansasyon ve medyatiklikten ne zaman vazgeçecek? Failatün Failatün'e veda Milli Eğitim Bakanlığı bir karar almış, Edebiyat derslerinde Divan ve eski dönem edebiyatı, şairler, yazarlar, edebiyat tarihi artık öğretilmeyecekmiş! Fuzuli, Şeyh Galip, Nef'i ve Baki rafa kaldırılıp, yeni yazarlar ve bu arada da, tabii, Nazım Hikmet'e vb. önem verilecekmiş... İtiraf edeyim, benim de okulda iken, sevgili rahmetli hocalarımız Feridun Nigar ve Hüseyin Pektaş Beyler'in bütün gayretlerine rağmen, Failatün, Failün vs. ile aram hiç iyi olmadı. Sınıf arkadaşımız Bülent Ecevit bu konularda bizden daha iyi idi. Ama o da şiirlerini divan vezinleri ile yazmadı ise bile bu birikimden etkilenmiştir. Ben, Atatürk'ün harf devrimini yaparken, eski harflerle ilgimizin kesilmesinin, çok yanlış olduğunu hayattaki kötü tecrübelerle, anlamışımdır. Rahmetli babamın anılarını kendi yazısı ile okuyamamak, eski bazı önemlı eserleri de, eski harflerle oldukları için okuyamamak beni çok rahatsız etmiştir. Eski ile rabıtalarımızın "arı Türkçe" denilen uyduruk garabetle kesilmesi bende tarihle irtibatımızı kesmek için, maksatlı bir komplo izlenimini vermiştir. Şimdi korkarım ki bunun yeni bir örneğini görüyoruz; kültür zenginliğimiz ve mirasımız yeni kuşaklardan esirgenecek. O muhteşem eserlerin yerini de kimbilir hangi kıymetler alacak? Kimse "Failatün Failünü" yeni kuşaklara kullanmak için zorlamasın ama ya Edebiyatızın kökenleri ile irtibatımızın kesilmesi. Muhakkak bir orta yol bulunmalıdır. Önemli bir kayıp 2001'in son günlerinde çok kıymetli ve önemli bir insanın vefatı, diğer haberlerle karıştı. Emekli Büyükelçi Namık Yolga birçok şeyleri çok iyi olduğu halde, bazı emekli diplomatların yaptığı gibi devlette iken öğrendiklerini pazara çıkarmadan, tartışmalardan uzak köşesinde vefat etti. Devlete hizmetleri bu naçiz satırlara sığmayacak kadar büyüktü. Allah gani gani rahmet eylesin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.