Güçlü olmak insanlar için de devletler için de gurur vesilesi olabilir. Ancak ölçü kaçırılırsa, haklı gururun yerini küstahlık alır ki, bu, insanlarda da ülkelerde de nahoş bir vasıftır; sonu hüsrandır. Şu sırada İsrail Başbakanı Ariel Şaron, acımasız teröre karşı tepkilerinde haklılık sınırını aşmış, İsrail'in Filistinliler karşısındaki eşit olmayan büyük gücünün küstahlığını, hamisi Amerika'ya karşı dahi göstermeye başlamıştır. Cenin'deki mülteci kampında, İsrail kuvvetlerinin acımasız kıyımını, ABD medyasındaki hep İsrail'e meyledenler dahi, artık alttan alta kınamaya başladılar. Şaron böylelikle, dünyadaki hatta Amerika'daki kamuoyu desteğini de tamamiyle kaybedebilir. Başından beri Arafat'ın terör sicilini Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerle göbek bağını, İran'la şüpheli ilişkilerini dile getirdim. Terörü ve özellikle bombalı intihar saldırılarını Arapça ve açıkça kınamamış olmasını tenkit ettim. İsrail'in teröre karşı hareketlerinin, bir dereceye kadar, meşru sayılabileceğini, soykırımı addedilemeyeceğini yazdım. Ne var ki, Şaron'un uzlaşmaz tutumu ve İsrail askerlerinin acımasızlığı, nerede ise, Filistinlilerin bunlara karşı, güçsüzlüklerinden ve çaresizliklerinden kaynaklanan tepkilerini mazur kılacak! Açıkçası, Filistin sorunu Şaron'suz ve Arafat'sız bir uzlaşma ve çözüm bekliyor. Bu kadar büyük kan gölü üzerinde uzlaşma ve çözüm nasıl mümkün olur? Mesele bu! Amerika'nın gücü 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonra Amerika'da çok şey değişti. Şu sırada ABD de, fazla güçlü olmasının, süper güç olmanın, bir bakıma gururunu yaşamakta.. Vatanseverlik ve milliyetçilik her tarafta pıtrak gibi sergilenen Amerikan bayrakları ile ortaya çıktı. Ahlak erozyonunun yerini Amerika ile -silahlı kuvvetleri ile- övünmek aldı. Şimdiye kadar Amerikan film ve TV dizilerinde "kötü adamlar", "derin devlet" olarak çeşitli komplolar ve entrikalar düzenleyen polisler, FBI, CIA ajanları subaylardı; şimdi ise, orduya ait hamasi filmler, ajanların kahraman olduğu diziler revaç bulmaya başladı. Hatta eski diziler vizyondan kaldırıldı. Güçlü olmanın gururu yaşanıyor. Amerika 11 Eylülde, tarihte ilk defa olarak tam can evinden vurulmuş, binlerce insanını kaybettikten başka, ekonomisi ve maliyesi ağır tahribata uğramıştı. Bu şokla beraber, bu yeni tür terörle yakında gene vurulabileceği anlaşıldı. Yeni saldırılar, el çantalarında taşınan biyolojik kimyevi ve nükleer kitle imha silahlarıyla yapılabilir.. Antrax vakaları bunun kanıtı. Bu tehlikeye karşı sıkı hukuki ve polisiye tedbirler alınması zorunlu. Teröristlerin Amerika'ya şimdiye dek sorgusuz sualsiz girmiş olmaları, Havacılık okullarında ders görmüş olmaları, Amerika'ya giriş çıkışları kontrol etmesi gereken, vizeleri veren INS (Göç ve Tabiyet) kuruluşunun yeni baştan tanzimi ve vizelerin daha sıkı kontrollerden sonra verilmesini gerektiriyor. Teröristlerin takip ve yargılanmalarında da özel Mahkemelerin kurulması gündemde. Paranoya Şu sırada yakın tehlike her gün medya tarafından körüklenen terörizmden aşırı korku, "paranoya." Teröre karşı teröristlere karşı tedbirler alınır, INS Göçmen Dairesi kuralları değiştirilirken, yabancılara iş adamlarına öğrencilere verilecek vize süreleri 6 aydan bir aya indiriliyor. Bu yüzden turist ve iş adamı, ziyaretleri ve yabancı öğrencilerin sayısı, muhakkak çok azalacak, okul ve Ünıversitelerin gelirleri kısılacak. En önemlisi, Amerika'nın dünyadaki önemli gücü bir yazarın "soft power" (yumuşak güç) dediği kültür ve teknoloji gücüdür.. Amerika bugün, süpergüçlülüğünü sadece askerî gücü ile değil bu "yumuşak gücü" ile göstermek ve dünyada insanların kalplerini kazanmak zorunda... Aşırı paranoyaya ve gücünün küstahlığına kapılarsa bu imkanını kaybeder!