Sevgili kardeşim Oktay Ekşi HÜRRİYET'teki yazısında gene liberalliğinin şanından olsa gerek, Kürtçe ve Kürtçe Türküler konusunda, "bırakalım yapsınlar, bırakalım geçsinler" diyor... Geçen yazısında da gene "Kürtçe konuşsalar, Kürtçe Türkü söyleseler, Türkiye kan gölüne mi döner, parçalanır mı?" diye soruyordu. Son yazısında da iki yeni, somut olayı ele alıyor. Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, polis otomobillerinin hoparlörlerinden Kürtçe türküler yayınlanmış, vatandaşlarımız da bunların eşliğinde sokaklarda oynamışlar. İlçe Emniyet Müdürü'nün cezalandırılmasını isteyenlere İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen de, "Bunda bir sorun yok; Kürtçe Türkü çalmak ve oynamak suç değil" demiş. Buraya kadar doğru: Vatandaşlarımız ana dillerinde konuşurlar, Türküler de söyler, oynarlar. Ama müsaade ederlerse, Kürtçe Türküler Polis hoparlörlerinden çalınınca, Kışlada Kürtçe Türkü söylendiğinde olduğu gibi, işin mahiyeti ve mesele değişiyor, Devletin birliği ve bütünlüğü ilkesini -delerek- ilgilendiriyor ve yol oluyor! Askerî Yargıtay'ın kararı İkinci olay, Askerî Yargıtay'ın, askerî birlikte, açıkça, "Ben PKK'lıyım, ben teröristim, sizden daha üstün eğitimliyim (...). Kürt olduğumdan utanmıyorum, gurur duyuyorum. Bir Kürt 100 Türke bedeldir" diyen Kürt kökenli bir erin, Başsavcısının cezalandırılması talebine karşı reddetmesi. Askerî Yargıtay Yüksek üyelerinin hukuki takdirleridir, ama doğrusu, ben, bu kararı bugünün şartlarında ve yörenin ve bu sözlerin söylendiği mahal açısından çok yadırgadım. Bu gibi olaylar ve sözler, ceza korkusu ortadan kalkar da bütün askerî birliklerde ve resmi dairelerde tevali ederse ne olur? Yüksek yargıçlarımızın salt hukuk cephelerinin içinde bu olayın neticelerinin nelere varabileceğini kestirememiş olmalarını anlıyamadım. "Hukuk ve adalet kendisini, özellikle ülke gerçeklerinden ve çıkarlarından tecrit etmemeli" derim... Doğru tespit Bu konuda en doğru tespiti gene Fikret Bila, MİLLİYET gazetesinde yapmış: "Vatandaşların Kürtçe kaset çalması sevdiği şarkı ve türküyle halay çekmesi Polis Gününü böyle kutlaması, duygularını böyle dışa vurması (haydi, ben de ilave edeyim: Kürt kökenli birinin Kürtlüğü ile övünmesi), duygularını böyle dışarıya vurması elbette yasaklanacak, suç sayılacak (ve cezalandırılacak) olaylar değildir... Kürtçe müziği Kürtçe TV yayınını etnik ayırımcılığın siyasi araçları olarak görüp kullanmak isteyenler ile yöresinin müziğini kendi dilinde dinlemek isteyenleri biribirinden ayırmak gerekir!" İşin püf noktası da şu bağlamda burada! Kürtçü bölücüler Dillerini ve "Kültürlerini", Türkiye'yi bölmek ve KÜRDİSTAN devletini kurmak için, açıkça, siyasi silah olarak kullamakta iken, bu tefriki devlet ve yargı olarak kolaylıkla, gönül rahatlığıyla, yapabilir miyiz? Yücelen'in ve Ekşi kardeşimin ve diğer liberallerin "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" hoşgörüleri, acaba kime, hangi amaca hizmet eder? Kim kimi asimile ediyor? Türkiye'nin Kültürel zenginliğine amenna! Ama korkarım son yıllarda biz bütün vatandaşlarımızı Türklük erime kazanında entegre etmeye (asimile etmeye değil) çalışırken, Kürtler bizi kültülerinde asimile etmeyi başarıyorlar! TV ve Radyo programlarında, düğünlerde, balolarda, zaten Kürt ezgilerinden, halaylarından, oyunlarından geçilmez oldu; Zeybek, Harmandalı, Elazığ, Karadeniz oyunları vb. türküleri çoktan görülmez, işitilmez oldu! Türkiye'nin Birliğinin bu Kültür zenginliği -ve hoşgörü- sayesinde sağlanacağını sananlar çok yanılıyorlar. Belki bir "Birlik" olacak, ama bu Türk birliği mi olacak, çok şüpheli... Bazıları için bu pek mühim değil. Ancak bir zamanlar "Türkiye büyüyüp Turan olacak" hayallerini kuran bizler, şimdi "Türkiye eriyip, Kürdistan olacak!" diye endişe ediyoruz! Hem Oktay Ekşi kardeşime sormak isterim: Kürtçe konusundaki bu "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler-Türkiye'ye bir şeycikler olmaz" hoşgörüsünü, kızlarımızın başörtüsü takmalarına, özel imam hatip kursları açılması hususunda da gösterebiliyor mu?