HÜRRİYET'in Almanya baskısında köşe tutmuş bir zat var: Özdemir İnce. Herhalde benim bilgisizliğimden olacak, doğrusu, bu zatın kim olduğunu, gazetecilikteki geçmişini bilmiyorum. Fakat yazılarından anlayabildiğim kadar, herhalde Marksist kökenli. Devlet Bakanı Sayın Abdülhaluk Çay'ın, geçenlerde, Türk-Azerbaycan Dostluk Derneği tarafından düzenlenen Nazım Hikmet toplantısında, çok isabetli olarak, "Nazım Hikmet'i, reddettiği Türk vatandaşlığına, yeniden almak için yapılan baskıların, Marksizmin dünya çapında yenilgisinin rövanşını -intikamını- almak amaçlı olduğunu" söylemesi ve sonra da "Siyasi Kürtçülüğün ağababası bu zattır" demesi İnce'nin hassas damarına dokunmuş, hem Nazım dolayısıyla, hem de Marksizm'ine sataşma olduğu için! Sayın Çay çok doğru demiş. Ayrıca "Türkiye Halkları" deyiminin de bulucusu olan Nazım'ın bölücülüğe öncülük ettiği savı da çok doğru! Marksizm ölmez! İnce Bey'e göre, "Hiçbir felsefe gerçek yenilgiye uğramazmış! Tabii özellikle Marksizm!" Öyle ise, aynı mantıkla siyasi felsefe olan Nasyonal Sosyalizmi ve Faşizm'in de yenilgiye uğramamış olması gerekir! Burada Martksizmin ve diyalektiğinin münakaşasını yapacak, ölmüş eşeği dövecek değilim. Ama aksi iddia edilemeyecek iki gerçek var: Marksizm'e dayanan, Marksizmden üreyen bütün Komünist rejimler, dünyada çökmüştür veya çökmek üzeredir. Bügünkü gelişmeler Marx'ın iddia ve kehanetlerinin de boş çıktığının kanıtlarıdır. Hem, "Marksizm", ne "ulvi" bir felsefe ve düşünce sistematiği imiş ki, tatbikatta hep kanlı diktatörlükler ve diktatörler üretmiştir! Zaten benim ötedenberi anlamadığım, anlayamadığım bir şey de bugün insan hakları ve özdürlük ve demokrasi diye mangalda kül bırakmayanların, böylesine bir felsefeyi ve hatta elleri kanlı müritlerini, Lenin'i, Stalin'i, Mao'yu ve şimdi de Küba'daki diktatör Castro'yu desteklemiş olmaları ve Sovyet rejimi yıkılana kadar, bu rejimi tutmaları ve cinayetlerini ya görmezlikten gelmeleri, ya da mazur göstermeye çalışmaları olmuştur. Bu zatlar bu paradokslarını hiçbir zaman inandırıcı bir şekilde savunamazlar!.. İnce, araya soğuk savaş döneminin anti-komünizm mücadelesinin zaman aşımına uğradığı ve komünizmin artık vatan hainliği içermediğini de iddia ediyor. Bir yerde doğru; komünizm fiilen kadük olduğu için bununla mücadele de artık gereksiz, amma "vatan hainliği" asla zaman aşımına uğramaz. Türkiye'yi komünist yaparak Sovyet Kötülükler İmparatorluğuna peyk kılmak için mücadele edenler ve Nazım Hikmet gibi, Brejnev'e Sovyet Vatandaşı olmak için yalvarırken, mert kıptiler misali, bu yolda neler "çektiklerini" söyleyenler her dönem için ve bizler için, "vatan hainidirler". Milli Mücadele sona erdi. İngilizler artık yok diye, onlara o zaman hizmet eden Damat Feritler'in vb. vatana ihanetleri "zaman aşımına" mı uğrayacak! Tersi mi, yüzü mü hangisi ise, yazarın asıl takıntısı, bütün Marksistler ve eski tüfekler gibi, "sırat köprüsünden geçtiğini", "kadim" olduğunu yani eskidiğini iddia ettiği "milliyetçilik". Bir defa, burada kendi kendisi ile çelişkiye düşüyor. Hani hiçbir düşünce tarzı ve felsefe, Marksizm başta, yenilgiye uğramazdı, eskimezdi? Ama İNCE'ye göre Milliyetçilik, Komünizmden sonra sadece "anti"si ile baş başa kalmış yeni politikalar üretemez olmuş! Burada hem mantıken, hem de fiilen yanılıyor. Bugün dünyada globalleşme, ahlak dejenerasyonu, Türkiye'ye yönelik tehdit ve tehlikeler, Çağdaş "Muhafazakâr Milliyetçiliğin" her zamankinden daha fazla gerekli olduğunu göstermekte! Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada! Turancılık Türk Milliyetçiliğinin geleneksel ve de çağdaş amaç ve işlevi de Turan'dır. Türk boylarının tek bayrak altında organik birliği şeklinde olmasa bile, işte, kültürde ve dilde büyük bir Türk camiası. Türk Commonwealth'ı oluşturmak. İNCE, aklı sıra, belki 1940'lardaki olayları yaşamadığı için Sovyet İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Kafkasya ve Orta Asya'daki Türk boylarının "milliyetçilik fiilen işe karışmadan" özgürlüğe kavuştuklarını söylüyor. Gene, aklı sıra bu Türklerin aynı dilde veya lehçede konuşmalarını ve hâlâ Rusya'ya yakın olmalarını "milliyetçiliğimizin" zaafına izafe ediyor. Acaba biz Turancıların Türk kardeşlerimizi bağımsızlığa kavuşturmak ve Türk birliğini kurmak yolundaki çabalarımzın o zaman Sovyetlere bağlı Türk solcuları tarafından engellendiğini ve onların etkileri ile Turancıların nasıl zindanlara tıkıldıklarını bilmiyor mu? Asıl hesabı eski tüfeklerden sorması gerek. Herhalde Milliyetçilerden değil!.