Hâlâ inanmak istemediğim bir habere göre, RTÜK yasası değiştirilirken, birisi veya birileri, bu yasanın içine Internnetteki web sitelerine, basın muamelesi yapılmasını ve bunun gereği olarak bu siteleri açacakların, gazete veya dergi çıkarmak için gereken müracaatları yapmaları ve aynı işlemlerden geçmeleri, aksi takdirde ağır cezalara çarptırılmalarını önermişler. Bilmiyorum İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın da hazırladığı söylenen Internet Yasa Tasarısı'nda, aynı hükümler bulunuyor mu? Umuyorum ki akıllı ve çağdaş düşünceli bir insan olan sayın Tantan tasarıyı interneti, evrensel manada iyi bilen uzmanlara danışmıştır. Zorunlu ama... Anlıyabildiğim ve görebildiğim kadar, bu tasarıda, Türkiye'nin güvenliğini kamu düzenini ve kişi haklarına yapılabilecek tecavüzleri önlemeye matuf zorunlu hükümler var. Herhalde, ben INTERNETin tamamiyle başıboş bırakılmasına ve bir ahlaksızlık, fesat ve terör yuvası olarak devam etmesine taraftar olamam. Muhafazakâr (liberal veya liboş'un aksi) bir kişi olarak, bütün dünyada başı boş olan "siber uzay" internet alanında, ülke güvenliği açısından ve özellikle çocukları pornografik sitelerden korumak için ciddi önlemler alınması gerektiğine inanırım. Ancak SayınTantan'ın tasarısındaki hükümlerin bazıları -gerekli olsalar bile- uygulanmaları teknolojik bakımdan ne kadar mümkün olabilecek? Internetin, bugün uyuşturucu kaçakçılığına ve teröristlere hizmet ettiği, bu alanda pornografi sitelerini yapanların, hatta büyük holdinglerin de desteği ile, büyük kârlar sağladıkları malum. Bunlara karşı ve bilhassa çocukları bu zararlı internet yayınlarından korumak için bütün dünyada tedbirler alınıyor daha doğrusu alınmasına çalışılıyor. Liboşlara göre... Uluslararası bir Internet Hukuku geliştirmek için de yollar, yöntemler aranıyor. Henüz kesin bir netice alınmış, tam bir yöntem bulunmuş değil. Neticede, iş, ne kadar ilgileneceklerse ana ve babaların evlerdeki bilgisayarlara koyacakları elektronik kilitlere dayanıyor. Ama bu alanda sıkı ve tam kontroller konmasının da teknolojik bakımdan imkansız denecek kadar güç olduğunu uzmanlar ve bu sahada uzmanlaşan hukukçular ifade ediyorlar. "Söz hürriyeti, ifade hürriyeti" diye tutturan bağnaz liberaller de, bu alana herhangi bir kontrol konmasına ilke olarak karşılar. Doğrusu ortada, aslında matbaa keşfedilenden beri mevcut olan bir ikilem var; özgürlükleri kısıtlamadan, yayınlarla kamuya verilecek zararlar nasıl önlenecek özgürlüklerin sınırı nedir? Basında, TV ve radyoda, çözümü nisbeten kolay olan bu sorun, internette, siber alanda teknolojik güçlükler -veya sınırsız kolaylıklar- dolayısıyla daha çetrefil bir hal alıyor. Matbaa keşfedildikten, gazeteler yayına başladıktan sonra zararlı yayınlara karşı çok radikal tedbirler düşünülmüş ve uygulanmıştır. TV ve rado yayınları hususunda da... Problem önce, hangi yayınların zararlı sayılacağı sorusu üzerinde odaklanmış ve neticede kanunlarda zararlı yayınların ne olduğu hakkında muğlak değil oldukça sarih tarifler yapmak mümkün olmuş ve kanunlarda bunlara karşı müeyyideler tespit edilmiştir. Ne var ki bu tariflerde de hâlâ muğlaklık vardır. Liberal görüşlüler bunlara da karşı tam hudutsuz serbestlik yanlısıdırlar. Ama fikirlerin sadece kafalarda kitaplarda ve radyo programlarında kalmayıp bomba ve silaha dönüştükleri de muhakkak olduğuna göre, mutlak özgürlük hiçbir ülkede kabul edilmiyor. Aynı durum INTERNET içinde de, ancak yukarda da belirtmeye çalıştığım gibi, teknolojık imkanlar veya imkanszılıklar yüzünden çok daha çetrefil şekilde mevcut. Çünkü tam yasaklama mümkün değil, müeyyideleri ugulamak da aşağı yukarı imkansız. Geçmişteki tecrübeler... Ben kâhin değilim ama, daha 1973'te internetin olacağını haber vermiştim. Daha önce de, 1964 yılında MİLLİYET'te çıkan bir yazımda, Türkiye'de, uydulardan yapılacak yayınların, radyo ve TV yayınlarında devlet tekelini fiilen deleceğini, ülkenin üzerine kavanoz konamayacağını yazmıştım... Bütün bu teknolojık gelişmelere direnenler oldu. Türkiye'de TRT'den başka TV ve radyo yayınları yapılamaması için direnildi. Hatta bir TRT Genel Müdürü Manisa'daki bir TV yansıtıcısını bile yıkmaya kalktı... Yıllarca oyuncak walkie-talkie cihazları, özel vericilerinin kullanılması, Telsiz Kanununa muhalefet diye yasak edildi, kullananlar hatta çocuklar cezalandırıldı. Şimdi de INTERNET konusunda bu tarihi hataları yapmayalım. Tekrar ediyorum: Ben de bu alanın tamamıyle başıboş bırakılmasına karşıyım ama tedbirlerı, ayaküstü değil çağdaş teknolojiyi gözönünde düşünerek, dünyadaki uygulamalara bakarak, akıllıca alalım. Gülünç olmayalım, malum tabirle, "banyodakı kirli suları atalım derken, çocuğu da beraber atmayalım" Çin'in ve İran'ın durumuna düşmeyelim...