Mesut Yılmaz'a bağımlı TRT haber bültenlerinin birinci sırasında açıkladı: Avusturya'da bir firma Anavatan Partisi'ne ISO 9002 kalite sertifikası vermiş... Şimdiye kadar, dünyada bir siyasi partiye kalite belgesi verildiğini duymamıştım; belki de Avrupa Birliği -Kopenhag kriterlerinin bir gereğidir... Benim bildiğim, bir siyasi partinin kalitesini yabancı bir özel firma ölçmez ve belge vermez: Siyasi partilerin kalitesi konusunda tek karar mercii seçmenlerdir. Bu da seçimlerde belli olur. Hangi kriterler? Yeditepe Üniversitesi İşletme Bölümü hocalarından Dr. Atilla Öner, haklı olarak, bu belgenin hangi kriterlere göre değerlendirilmiş olduğunu soruyor. Ticaret, endüstri veya hizmet sektörlerinden hangilerinin bir siyasi partiye uygulanabileceğini ve hizmet sektörü kuruluşları için önemli olan "şeffaflık -paylaşım-katılım" ilkelerinin ANAP (veya herhangi bir siyasi parti bünyesinde) nasıl olup da gerçekleştirilebileceğini de soruyor... Ancak, Hoca bilimsel nefesini boşuna tüketiyor; bu kalite belgesi işinin Avusturya'da bir firmaya (adını ilk defa duyduğumuz bu firmanın mahiyeti ve yetkisi ne?) ısmarlanmış; ANAP Kongresinden hemen önce kamunun ve delegelerin gözlerini boyamak için. İngilizce deyimiyle bır "gimmick", Türkçesi "bir numara", olduğu ortada. Yoksa ANAP'ın parti içi "bürokrasisi -yani yönetim sistemi- kalite belgesini hak etmiş olsa bile -bu parti şu haliyle kaliteli ve yükselen bir siyasi parti mi? Göstergeler hiç de öyle demiyor... Gene de seçilir Bu yazı yazıldığı sırada, Kongredeki genel başkan oylamasının neticesi bilinmiyordu . Mesut Yılmaz'ın büyük bir oy çoğunluğu ile, genel başkanlığa yeniden seçilmesi çok muhtemel.. Bizatihi bu, ANAP'ın parti içi demokrasisinde bir çarpıklık olduğunun işareti olacak... Özal ve Yılmaz Bugünkü ANAP, Kongre salonundaki göstermelik tablolarının bulunmasına rağmen artık Turgut Özal'ın kurduğu parti değil. Zaten Turgut Özal da Cumhurbaşkanı olduktan sonra Başbakanlığı Yılmaz'a değil, Yıldırım Akbulut'a vermiş ve 1991 Kongresinde O'nun genel başkan seçilmesini istememişti. 1991 Kongresinden sonra tek başına iktidar olan Yılmaz'ın politika kulvarında, çeşitli koalisyonlarda ve en sonra da, 1997'de, bir ANAP azınlık hükumetinin lideri olarak performansının pek parlak olduğu söylenemez... Yılmaz büyük bir ihtimalle yeniden genel başkan seçilse ve birkaç gündür köşe yazarlarına söylediği hamleleri gerçekleştirse bile bu güven tazelenecek ve ANAP tekrar fırlayacak mı? Bu hamlelerden biri, Yılmaz'ın Hasan Cemal'e söylediğine göre, "Ulusal Güvenlik" meselesini, yani gene Yılmaz'a göre, hep reformların karşısına çıkan bu konuyu, "ulusal güvenliğin ve herhalde MGK'nın ne olduğunu, kimin tayin ettiğini ve kimin denetlediğini" sorgulamak olacakmış. Yılmaz daha önce de TSK'nın siyasetteki rolü konusunda rahatsızlıklarını ima etmişti. Korkarım liberalleri hoşnut etmek uğruna tehlikeli bir bölgeye girecek.