Kara gün!

A -
A +

1920'de Avrupalılar tarafından dayatılan Sevr Andlaşması imzalanmıştı; bu Türkiye için "Kara bir gün"dü. 2002 yılının 2/3 temmuzunda TBMM tarafından AB Uyum Yasaları paketinin tümü ile kabulü üzerine işbirlikçiler, teslimiyetçiler bayram ediyorlar, ancak, kayıtlara geçsin diye yazıyorum: Bu, biz Türk milliyetileri için "Kara bir gün"dür. Çünkü özellikle İdam Cezasının savaş ve savaşa yakın haller hariç kaldırılması, anadillerde Kürtçe radyo ve eğitim yapılmasına imkan verilmesi Atatürk'ün kurduğu Üniter Milli Cumhuriyeti'ne, Türkiye'nin birliğine ve varoluşuna vurulan ölümcül darbelerdir. Şu safhada bu konuda söylenecek bir şey yok; bu oylamaları TV'lerde izleyenler politikacıların bu konulardaki manevralarını görmüşler veya sezmişlerdir. Bundan sonra, yasalar Genel Kurula geldiğinde de, millet bunu ve diğer partilerin özellikle Komisyonlarda sergiledikleri ikircikli ve tereddütlü tavırları da görecek ve bunları herhalde 3 Kasım seçimlerinde değerlendirecektir. Şartlandırma Ne var ki, kamuoyu AB konusunda medyanın, siyasetçilerin köşe yazarlarının ağır baskısı ile öylesine kandırıldı ki, doğrusu, seçimlerin de AB konusunda -aslında olması gerektiği gibi- referandum mahiyetinde kesin bir gösterge olup olmayacağına hükmedemiyorum.. Ama zaman ve AB'nin bundan sonra yapacakları Mesut Yılmaz ve diğerlerinin yutturmacalarını ortaya çıkaracaktır. Başından beri söylüyorum: Ben -biz- Avrupa camiasına girmeye asla karşı değiliz çünkü coğrafyamızla, tarihi istikametimizle zaten Avrupalıyız. Halkımızın çoğunluğu da AB'ye girmeyi istiyor ama, aynı halkın daha büyük çoğunluğu, AB'nin tam ne olduğunu, Türkiye'den neler götüreceğini, Türkiye'ye nelere mal olacağını bilmiyor. Ama bizler biliyor ve söylüyoruz. Avrupalı "hocalarımız", bizi beş-on yıl oltanın ucunda beklettikten ve ahlaki değerlerimizi, hassasiyetlerimizi erozyona uğrattıktan sonra, Türkiye'ye "uygulamalarımıza" göre not verip, herhalde ev ödevlerimizi tam yapmadığımız için, bizi "bütünlemeye" bıraktıktan sonra, TC Milli, Üniter Devleti sona erdirilecek. Uyum Paketi'nin çoğu maddeleri de bizim, ülkemiz için gerçekleştirmesi gerekenler. Ama sorarlar; bugün bu yasaları, yumurta kapıya geldikten sonra, yangından mal kaçırırcasına geçirenler, daha önce iktidarda oldukları dönemlerde niçin aynı gayreti bir kısım medyamız da şimdi gösterdikleri cehdi göstermemişlerdir? Bugün Avrupa kulübünün kapısında elde şapka bekleyeceğimiz yerde biz o zaman kapıya dayanırdık ve o zaman bazı kriterler konusunda, kendı yüzyıllara dayanan değer ve hassasiyetlerimizi cesaretle dayatmaya hak kazanırdık; haysiyetli üyelik böyle olurdu! Öcalan'ın kellesi Ne acıdır ki, AB'ye üyeliğimiz, aslında, idam Cezasını kaldırmak bahanesiyle Öcalan'ın kellesine bağlanmıştır. Bu da, eğer milletimizi tanıyorsam, içine sindireceği bir şey değildir ve seçimlerde bu konuda olumlu oy kullanan vekillerini bağışlamayacaktır. Hukuk ve kelime oyunlarını; idam cezasının caydırıcı mı, intıkamcı mı olduğu hususundaki tartışmaları bir tarafa bırakın bu maddelerin kabulü neticesinde, Öcalan darağacından kurtulmuştur ve beş-on yıl sonra AB böyle istiyor diye hafızaları kısıtlı siyasiler tarafından serbest bırakılacaktır. Ve bu, seçim meydanlarında, milletvekillerinin karşısına milli bir ukde olarak çıkacaktır. Bu ukde aslında Öcalan'ın yakalanışına kadar gider. Mehmet Gül'ün sorusu manidardır; Öcalan, Nijerya'da kim bize teslim etmiş ve 56. Hükumet idam edilmeyeceğine dair, söz vermiş midir? Kime vermiştir? Eğer söz verilmişse. İmralı'daki yargılama, şerefli Türk yargısının kullanıldığı sanal bir komedi mi idi? Değilse verilen ceza, gereği yapılmadan neden rafa kaldırılmıştı? Ve ileriye ışık tutan başka bir şey; Başbakan Ecevit o zaman "Canlı mezara koyacağız, sıkı ise konuşsun" demişti de ne olmuştu? Bundan sonra "ağırlaştırılmış müebbet" ceza ne kadar müebbet olacak? Anadilde eğitim ve yayın konusunda "nasılsa çanak antenler var, kültürel haklar kısıtlanamaz" vb gerekçeler karşısında TC Üniter Devletinin "tek vatandaş, tek dil" gibi değişmez ilkleri vardı. Bu ilkelere şimdi ne olacak? Son sözüm: 1920'de Sevr Andlaşması, Türkün egemenliğine ve birliğine son verememişti. Bundan sonra, bu millet uyanınca, Kuvvay-ı Milliyenin Anadolu'daki mücadelesi var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.