Aylardır, yolumun üstündeki Küçük Armutlu civarından geçerken, gecekondulardan oluşan bu bölgenin solcu terör çeteleri tarafından, "kurtarılmış" bölge haline getirilmiş olmasını ve burada "ölüm oruçları" tiraji-komedisinin sahne almasını, bölgede polislerimizin ve panzerlerin, adeta çaresiz nöbet tutmakta olduklarını hayretle ve ibretle izledim. Düşünün; İstanbul'un tam göbeğinde, Boğaz'a nazır bir mevkide, aylardır, barikatlarla korunan bir "kurtarılmış bölgede solcular terör örgütleri, sözde F Tipi cezaevleri bahanesiyle TC Devletine meydan okuyorlardı. Bu, bir bakıma hükümetin ve idarenin aczinin de ifadesi idi. Belki de böylesi olaylarda ve F Tipi Cezaevleri ve "ölüm oruçları" konusunda, eylemcilere TAYAD'a ve dolayısı ile DHKP-C'ye arka çıkan, Pavlov reaksiyonu ile her vesile ile polisi suçlayan liboş takımının tepkilerinden çekiniliyordu. Nihayet... Ama şimdi, helal olsun, daha başta yapması gereken yapıldı ve nihayet "Devlet" barikatları yıkarak Küçük Armutlu kurtarılmış bölgesine girdi. Bu kararı verenleri ve kahraman polislerimizi tebrik ederim. İnşaallah bu fesat yuvası bundan sonra tamamıyle ortadan kaldırılır ve failler cezalandırılır. Ve inşaallah bu operasyonu yönetenler aleyhinde başka mümasil operasyonlardan sonra yapıldığı gibi, davalar açılmaz. Ne var ki malum kesimlerin, şimdi Küçük Armutlu operasyonuna karşı "yargısız infaz" ve "polis acımasızlığı" gibi reaksiyonlarını şimdiden duyar gibiyim. Bu kesimler bir taraftan teröre karşı olduklarını söylerlerken bu gibi terör eylemlerini nasıl savunurlar. Anlamış değilim. Yoksa 12 Eylülden evvel moda olan "kurtarılmış bölge" sendromunun İstanbul'un ortasında devamından yana mıdırlar? Çifte ölçüler Medyadaki bazılarına ve düşüncelerine, her satır ve her konuşmalarından kırmızı mintan gibi seğirten çifte ölçüleri olmasa daha fazla saygı duyacağım. Oysa bağnazlıkları ve peşin hükümlülükleri öylesine aşikar ki... "Ülkücüleri, MHP'lileri asla bağışlayamazlar. Güya teröre karşıdırlar ama terörist oldukları, bomba yapma parşamları ile yakalandıkları sabit olan kör avuktalara, "zavallı polis mağduru" sözde incik boncukçu, aslında bombacı "kızımıza" kol kanat gererler. Kedi pisliğini örtercesine örterler... Ama baş hedefleri MHP ve Ülkücülerdir... Hele MHP Koalisyona ortak olduktan sonra. Son günlerde siyasi spektrumdaki doğru yerini bulan Meral Akşener İçişleri Bakanı iken de boy hedefleri idi. Şimdi MHP'ye geçmesi ile gene taşlamaların hedefi oldu. Ama aşırı hatta, komünist olduğunu bağırarak itiraf eden, Moskova'da Nazım Hikmet'in mezarında resmi kisvesi ile saygı duruşuna geçen Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, aile boyu yolsuzluk iddiaları ile yargılanırken de himayeleri altında... Ancak yolsuzluk yaptığı ispat edilmediği halde Bakanlıktan ve milletvekilliğinden kendi iradesi ile istifa eden Koray Aydın da hâlâ onların atmaya devam ettikleri taştan kurtulamıyor ve aslında hiçbir zaman kaybetmediği itibarının MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli tarafından teyid edilmesi onları çileden çıkarıyor.. Zaten hep öyle değil mi? Her yerde her yanlış işte bir Ülkücü parmağı arar ve bulurlar. Solun, sol örgütlerin yakın tarihlerinde nice Susurluklar varken ve bunların failleri şimdi "saygın" yerlerde iken, bunları unutur ve unuttururlar, damdan kiremit düşse bunun faturasını MHP'ye yazmaya, karanlık bazı olaylarda sanıklara "ülkücü" etiketini, yakıştırmaya hazırdırlar. Ne demeli. Maalesef medyadaki bazı ipler onların ellerinde!