Ben, asker bir ailenin çocuğu olarak, Türk Ordusuna genlerimden bağlıyım. Hayatımın en güzel yıllarını asker ocağında geçirdim. Bir üst rütbeli subayla karşılaşınca, (Kore kıdemi ile galiba üsteğmen olmuştum) hâlâ, gayri ihtiyari olarak, esas vaziyetine geçerim. Bununla da iftihar ederım, çünkü Türk milletinin bir ordu-millet olduğuna ve öyle de kalmasına inanırım! 27 Mayıs'ta benimle aynı üniformayı taşıyan bazılarının, hakaret, tekme ve tokatlarına maruz kaldığım halde, bu bağlılığımı hiç kaybetmedim. TSK'nın, Türklüğün,Türkiye Cumhuriyeti'nin, son emniyet sigortası olduğuna ve bu sayede de büyük felaketlerden kurtulduğumuza -ve kurtulacağımıza- inanırım ve bunu da hep yazarım. Yadırgıyorum Yalnız, bir hususu yadırgadığımı, komutanlarımızın hoşgörüsüne sığınarak, hemen belirtmeliyim; yüksek "muvazzaf" komutanlarımızın, boyuna "Biz Avrupa Birliği'ne karşı değiliz!" diye, adeta günah çıkarmalarını anlayamıyorum. Son olarak Genelkurmay İkinci Başkanı Sayın Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bir resepsiyonda, -herhalde bu konuda bir soruya muhatap olunca- gene bunu tekrarlamış. Bu sözünün ardından "ama" deyip demediği haberden belli değil! Böylesine toplantılarda bu sorulara ayaküstü muhatap olununca cevap vermek güçtür.. Cevabın tamamı ile nakledilip nakledilmediği de şüphelidir. Mantık derslerindeki "Karınızı dövmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?" türünden tuzaklı bir soru. Tek cevapla "vazgeçeceğim" deseniz bir türlü, "vazgeçmeyeceğim" deseniz bir türlü! Ama maalesef böylesine haberlerde TSK'nın Avrupa Birliği konusundaki düşünceleri haliyle havada veya muallakta kalıyor. Doğru ama... Bir bakıma, bu tür cevaplar ve özetle Avrupa Birliği'ne üyeliğin Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak direktifi ile özdeş olduğunu belirtmek doğru. TSK'nın, hükümetlerin bu konudaki politikalarına müdahale etmediğini, özellikle yabancılara karşı belirtmek de doğru. Ama korkarım ki neticede bir muğlaklık hasıl oluyor ve Avrupaperestler, TSK'nın aslında AB'nin çoğu kriterlerine karşı olduğunu gözardı ederek, bu şölen, nalıncı keseri gibi kendilerine yontuyorlar. Ama diğer taraftan da, her şeye rağmen Ordunun bu hayati konularda ulusal güvenlik ve milli çıkar endişeleri beslemesini ve yerinde müdahalelerini, "askeri demokrasi" diye eleştirir, hatta Avrupalılara jurnal ederlerken! Bakın taze örnek, "Emret Komutanım" adlı kitabı ile, yıllarca önce TSK'ya "emretme komutanım" mesajını ilk verenlerden Mehmet Ali Birand, TSK'nın Avrupa ve AB hakkındaki görüşlerini kendisine göre yorumlamış, adeta hiçbir konuda esaslı itirazları bulunmadığını ima ediyor!.. Muvazzaf komutanların AB ve diğer siyasi konularda geri durmaktaki itinalarına rağmen emekli komutanların hemen hepsinin AB ve dayatmaları karşısındakı tepkileri aşikar. Son olarak Korgeneral Suat İlhan'ın daha evvel bu konuda yazdığı kitaptaki düşüncelerini geçenlerde "AB Türk tarihine aykırıdır- TÜRKİYE ya AB'nin bir eyaleti ya da Atatürk'ün kurduğu bağımsız, egemen ulus devletini koruyacaktır" demesi bunun bir delilidir. Tüm askerlerin Kürtçe anadilde eğitim ve radyo ve TV yayınları, idam, özellikle Öcalan'ın idamı konusunda, PKK'nın siyasallaşması konusunda ve Kıbrıs hususunda "taraf" olduklarını biliyorum. Sayın komutanlarım, sevgili paşalarım: Biliyoruz, siz ilke olarak AB'ye karşı değilsiniz... Ancak bilirsiniz ki Avrupalılar ve onların içerdeki destekçileri size kökten karşıdırlar.. TSK'nın kışlalarına çekilmesini, hatta Türk ordusunun Hollanda ordusu gibi bütün geleneksel değerlerini terketmesini candan isterler. Sizler Avrupa gerçek standartlarına ulaşmayı Atatürk'ün ideali olarak benimsemişsinizdir. Ama bugünkü AB ve gitmekte olduğu istikamet: milli devletin ve milliyetçiliğin ortadan kaldırılması, sizin "taraftar" olacağınız şeyler midir? AB'nin Kriterleri Atatürkçülüğün kriterleri midir? Bunun için de, haddim olmayarak -ve rütbemi aşarak- sizden bu konuda, liboşların yorumlarına imkan vermeyecek daha sarih bir tavır koymanızı, saygılarımla görüş ve takdirlerinize arzederim.