Amerika'da Oklahoma City'deki 168 masum kişinin hayatına mal olan katliamın faili Timothy McVeigh nihayet önceki sabah idam edildi. "Hukukun Üstünlüğü" yüzünden 9 Nisan 1995'teki cinayetten ancak 6 yıl sonra gerçekleşebilen bu infazla, mağdurların acıları, belki de bir nebze dinecek, McVeigh artık kendisi konuşamayacak, demeçler veremeyecek!. Timothy McVeigh'den, çoğu insanlar gibi, ben de bıktım. Hakkında yazmaktan usandım. Ne var ki, görüyorum bu dosya, bu olay tamamiyle kapanmayacak; türlü komplo teorileri üretilecek. Bu katil bazıları tarafından, "kahraman" sayılacak ve hakkında makaleler kitaplar yayınlanacak! Avukatları kadar katili, sonuna kadar savunmaktan öte, onu adeta melek yaptılar. Son demecinde İncil'den alıntı yapan, "kendi kendisinin adamı ve kendi kaderinin "kaptanı" olduğunu söyleyen McVeigh, infazdan evvel bir gazeteye verdiği demeçte, hâlâ Oklahoma City'deki binada masumların ölmesinden dolayı Amerikan hükümetini suçluyordu. Avukatları bu demeci şöyle yorumladılar: McVeigh masumların ölmesinden ve yakınlarının ıstıraplarından dolayı üzüntü duyuyordu, ama gene de davasının haklı olduğuna ve yaptığının da doğru olduğuna inanıyordu. Aradan altı yıl geçince insanların hâlâ mağdurların bile katillere karşı acıma ve sempati hisleri duymaları olağan... 1995'teki olayın hemen ardından, zamanın Başkanı Clinton "faillerin muhakkak yakalanacaklarını ve cezalarının şedit ve çabuk olacağını" Amerikan halkına vaad etmişti. 6 yıl sürdü! Geciken adalet "adalet" olmuyor, son tahlilde! Hem bu arada altı yıl süren "hukuk sürecinde 100 milyon dolara varan, avukatların ücreti de dahil, masrafların, devlet tarafından vergi ödeyenlerin paralarıyla karşılanmış olması da ayrı bir paradoks! Ve idam cezası meselesi... Bu olay, aslında, idam cezasının ne kadar zorunlu olduğunu kanıtlarken, idam cezasına karşı olanlara tezlerini savunmak imkanını verdi. İdam cezasına karşı olan Avrupalılar şimdi ABD Başkanı George W. Bush'a sokak gösterilerı ile ve özel toplantılarda bu cezanın "barbarca" bir ceza olduğunu söylemek fırsatını bulacaklar. Aslında onlara en veciz cevabı Bush'un Milli Güvenlik danışmanı Dr. Condolleezza Rice verdi: "Sizin bu işe karışmaya hakkınız yok. Kendi işinize bakın! Bu bir uluslararası müzakere maddesi değil Amerika'nın kendi iç meselesidir." Bu sözleri bizim de çerçeveletip bir yere asmamız gerek! Amerika'nın çoğu eyaletlerinde idam cezası var. Halkın %70 kadarı, idam cezasına taraftar. Cezanın kaldırıldığı eyaletlerde bile, suçların artması üzerine ceza yeniden kondu. İdam Cezasına karşı çıkanların, devletin insan öldüremeyeceği ilkesinden başka idam cezalarının bazan, çoğu fakir ve zenci sanıklar, iyi savunulamadığı ve delillerin tamamiyle ibraz edilemediği iddiaları var. Gerçekten de son zamanlarda böyle "davalar" oldu ve idam mahkûmları temize çıktı. Ama artık DNA vb bilimsel delillerin ibrazı şart olunca ve sanıklara daha iyi savunma imkanları verilirse bu mahzur ortadan kalkacak. İdam cezası muhakkak ki toplumların, kendilerini canilere ve suçluluğa karşı savunabilmeleri için, özellikle Tımothy McVeigh ve Öcalan gibiler hakkında, suç, hiçbir şüpheye mahal kalmamacasına sabit olunca kullanılması gereken nihai müeyyide. Profesör Walter Berns'e göre bu "ahlaki bir zorunluluk!" İngiliz Filozofu John Stuat Mill, 19. yüzyılda "idam cezasının, aslında liberal düşünceye karşı olmadığını ve devletin bir caniyi idam etmesinin, hayata kıymet vermemekten değil, kurbanlarının hayatlarını daha kutsal saydığı için meşru olabileceğini" yazmıştı. İdam cezasına karşı olanlar, liberaller; "Hitler intihar etmeyip de yakalansa idi, diğer Nazilerle birlikte Nuremberg'de idam edilmeyecek mi idi. Nazi liderlerinin idam edilmeleri adli hata mı idi" diye sorunca afallıyorlar. İdam cezasına, "ilke olarak", karşı olan THE ECONOMIST dergisi bir başyazısında, "bazı" canilere idam cezasının uygulanmasının zorunlu olduğunu" ifade ediyor. Kısacası çoğu liberallerin bu konuda değişmez "ilke"leri yok. Duruma, ideolojik eğilimlerine ve sanık konusundaki kişisel değerlendirmelere göre değişkenler. O "bazılarını" kim tayin edecek. Belli değil.