Amerikalı bir uzman Türkiye'yi incelemek üzere gelmiş.Tetkiklerinin neticesini özetlemiş: "Türkiye muazzam bir ülke, büyük potansiyeli var, insan malzemesi, ham maddeleri var, ama maalesef, ilerlemesi güç, çünkü mevzuat müsait değil!" RTÜK yasasındaki İnternet'in kontrolü konusundaki yeni maddeler-yeni mevzuat-bana bu fıkrayı hatırlattı.. Gerçekten de çağdaş uygarlık düzeyine yetişmek hamlelerimizde, bazı alanlarda çok geride kaldık: Çünkü "mevzuat müsait değildi" ve çoğu zaman da gelişmeleri engelleyen mevzuatı değiştirecek irade yoktu. Türk Parasını Koruma Kanunu, global mali ve ekonomik dünyaya katılmamızı yıllarca önledi, insanlar ceplerinde birkaç dolar bulununca hapse atıldılar.. Yabancı sigara ithalini meneden yasalar yüzünden sigara kaçakçılığı aldı yürüdü, cebinde bir paket Marlboro bulunan kişiler tutuklandı. Türkiye'de dünyada revaçta olan tip sigara imal edilmesi mümkünken mevzuat yüzünden, Virginya ve Burley tipi tütünlerin ekimleri yapılamadı- dünyada artık piyasası azalan tütün türü ekildi, devlet tarafından, ekicileri desteklemek için satın alınıp, bile bile depolarda çürütüldü- ve neticede yakıldı. Hayali fanus Radyo ve TV yayınlarını devlet tekelinde tutan kanun olduğu için tepemizdeki uydulardan vızır vızır yayın yapılırken göklerimize mevzuattan hayali fanus koyduk; özel kanalların, özel radyoların kurulması yıllarca, boşu boşuna önlendi. Sığ görüşlü bir TRT Genel Müdürü, Manisa'da TV yayınlarının kolaylıkla izlenmesini kolaylaştıracak özel yansıtıcıyı bile "Benim tekelimdedir" diye yıktırdı. Telsiz kanunu yüzünden çocukların elindeki walky-talky oyuncaklara bile el kondu. Bırakın -cep telefonlarından evvel revaçta olan CB telsizleri cezaya tabi tutuldu. Liste çok uzun ve acı... Tele foto Gazeteci arkadaşım Nuyan Yiğit, bir anısını anlattı: Zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Yugoslavya'ya yaptığı devlet gezisine katılmıştır ve Belgrad'a varınca fotoğraflarını elindeki telefoto cihazı ile kuran portör aracılığıyla, gazetesine geçer. Diğer Türk gazetecileri de geçerler. Ertesi gün bu fotoğraflar gazetelerimizin birinci sayfalarındadır. Bayar bunları iftiharla Yugoslav Devlet Başkanı Tito'ya gösterir. O da şaşar. Savarona yatıyla Türkiye'ye dönerlerken Bayar gazetecileri gemide masasına davet eder ve bu suretle yüzümüzü ağarttıkları için iltifat eder: Bizim Nuyan dayanamaz: "Sayın Cumhurbaşkanım" der "Ama biz veya yabancı gazeteciler Türkiye'den bu işi yapamayız ve telefoto ile dışarıya fotoğraf geçemeyiz. Çünkü mevzuat müsait değil!" Bayar hayret eder ve bu konuyu iş edinir. Türkiye'ye dönünce Başbakan Menderes'ten rica eder. Zamanın Matbuat Müdürü Umumisine (Genel Müdürüne) emir verilir, neticede kanun değişikliği sür'atle yapılır. Ama diğer mevzuat engellerinde iş bu kadar kolay olmamış ve bürokratik çağdışı mevzuat ayağımıza bağ olmuştur. İnternet RTÜK'te Şimdi de RTÜK kanunundaki internet konusundaki akıl almaz maddeler de böyle olacaktır. Dünyada 3 milyon küsur, Türkiye'de binlerce internet Web sitesinin eski usullerle valiliklere, diğer resmi makamlara "ikişer suret vesaire" göndermekle, fiilen nasıl kontrol edeceksiniz? Bu mevzuatı koyanlar ya saymasını bilmiyorlar ya da dayak yememişler! İnternetin ne olduğunu da muhakkak hiç anlamamışlar! Sonunda bu mevzuat muhakkak değiştirilecektir ama büyük zararlar verdikten sonra! Ben de internetteki WEB sitelerindeki mahzurların türlü kötü maksatlara hizmet ettiğini biliyorum... Bütün devletler de farkındalar ve mahzurları, suiistimalleri önlemek için hukuki, teknik çareler arıyorlar ama bizim RTÜK yasasında olduğu gibi, tatbii ki fiilen ve teknik bakımından imkansız yöntemlerle değil! Acaba Türkiye'yi AB'ye zorla sokmaktan sorumlu sayın Mesut Yılmaz ve milletvekilleri, herhalde AB kriterlerine de ters düşen bu saçmalıklar karşısında neredeler, ne yapıyorlar, ne yapacaklar?