"Milliyetçilik"

A -
A +

İnsanın "milliyetçilik kadar başınıza taş düşsün!" diyesi geliyor. "Milliyetçilik", son zamanlara gelene dek, milletimizin, devletimizin vazgeçilmez, öncelikli "değerlerinden" biri idi. Ama son zamanlarda, hatta ekonomik anlamda globalleşme rüzgarları esmeye başlamadan önce, "milliyetçilik" karşıtlığı, dünyada ve bizde ivme kazanmaya başladı.. Marx'ın görüşleri doğrultusunda "enternasyonalist" olan komünistlerin "milliyetçiliğe" karşı mücadelelerini şimdilerde, çoğu "eski tüfek" olan, liberaller, liboşlar devraldı. Komünistler -ve Sovyetler- Milliyetçiliği yok edememişlerdi, şimdi bayrağı onlardan devralan sözde liberaller, insan hakları, globalleşme bahaneleri ile milliyetçiliğe karşı kampanya açmışlardır. Son günlerde bizim liboşlar da bu hususta azıttılar: MHP'ye karşı dinmez somut öfkelerini milliyetçiliğe karşı, soyut tezleriyle ve ırkçı milliyetçilikle çağdaş milliyetçilik arasında kasden bir tefrik yapmadan, mesela, çağdaş Atatürk milliyetçiliği ile, ırkçı ve etnik aşırı milliyetçiliği biribirlerine kasden karıştırarak ortaya vuruyorlar.. Milliyetçilikte ve bence, hiçbir başka mılliyetçiliğe, mesela Fransız İhtilalinden sonra ortaya çıkan ve milli devlet kavramının esası olan Avrupa milliyetçilik akımlarından mülhem olmayan Türk milliyetçiliğinde, elbette, Türk milletinin de temeli olan "Türk ırkı" faktörü bir çekirdek ve övünç faktörü olarak vardır, İstiklal Marşında da Harbiye Marşında da milli hamasi şiirlerde de terennüm edilmiştir ama, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözlerine dayanan ve tasfiyeci değil kapsayıcı olan Atatürk milliyetçiliği "ırkçı" değildir. Rahmetli Alparslan Türkeş'in de inandığı MHP milliyetçiliği de "ırkçı" değildir. Bazılarının "mikro milliyetçilik" dedikleri ırkçılık ve tasfiyecilik ancak bölücülerin maksatlarına hizmet eder. Bunu baştan belirtmek gerekir. Fakat bizim liboşlar milliyetçilik konusunda bir ayırım yapmadan, soyut olarak milliyeçiliği çağdışı olarak suçluyorlar. Hadi Uluengin, Kürtçülüğe, Kürt milliyetçiliğine paralel olan Bask milliyetçliğini suçlarken genelleme yapıyor. "Hiç şüphesiz ki 20. Yüzyılın habis ve irinli uru" olan milliyetçilik her yerde ve her zaman melanet saçmıştır" diyor ve herhalde bu tarifin içine Türk milliyetçiliğini de koyuyor. Ancak modern Türk Devletini kuran Türk milliyetçiliği olmasa idi, bağımsızlığımıza nasıl hangi kuvvetle kavuşabileceğimizin cevabını veremiyor. Milliyetçilik düşmanları H. Bülent Kahraman da, toptan "Milliyetçiliğin insanlığın siyasal planda ürettiği en tehlikeli ve ne yazık ki en etkili kavramlardan biri" olduğunu iddia ediyor. "Uyusa bile asla yok olamadığı için, hayatımızı belirlemeye devam ettiği için" hayıflanıyor. Mine G. Kırıkkanat da artık milli bağımsızlığın söz konusu olamayacağı inancında, herhalde TELEKOM konusunda,TSK'nın ve MHP milliyetçilerinin gösterdikleri duyarlılığı yadırgadığı için olacak, milliyetçiliğimizi "Bağımsızlık elden gidiyor milliyetçiliği" diye, aklınca, alaya alıyor; "Bağımsızlığı savunan milliyetçilik kime yaradı?" diye soruyor: Hemen cevap vereyim; TC Devletini, "milliyetçilik" ve "milliyetçiler" kurdular ve bu Devlet de gene milli devlet olarak milliyetçiler tarafından yaşatılacak... Benim milliyetçilik konusunda inandıklarımı Muğla Üniversitesinde Kamu Yönetimi Bölümünde Öğretim Üyesi olan değerli genç bir doçentimiz. Dr. Turgay Uzun, doktora tezinde bilimsel olarak incelemiş ve ifade etmiş.. Mümkün olsa da bilumum milliyetçilik karşıtları bu değerli araştırmayı okuyabilseler... Dr. Uzun, kısaca "Türk milliyetçiliğinin -kadük olmak bir yana- değişen dünya ve ülke şartlarına uyum sağlayarak demokratik, gelişmiş bir Türkiye oluşturulması için gerekli bir düşünce sistemi olduğuna" inanıyor. O'na göre, "yeni oluşumlar iletişim teknolojisindeki gelişmeler, bölgesel ve global ekonominin ulusaşırı şirketlerin kontrolü altına girmesi ve küreselleşmenin getirdiği ideolojik etkilerin, ulus devletin "kutsallığını" yıpratmış olmasına rağmen, devletin, hâlâ ortak aidiyetler etrafında birleşen insan topluluğuna -millete dayanması olgusu hâlâ ayaktadır... Yeni ekonomik bağlılıkların ve siyasi birliklerin ortaya çıkması ulus olgusunu, milliyetçiliği ve bunların sonucu olan milliyetçiliği ortadan kaldıramayacaktır" Dr. Uzun, ilave ediyor. "Biz de ulusal çıkarlarımızı savunarak AB'ye girmek istiyorsak, demokratik insan haklarına saygılı ve modern bir milliyetçilik anlayışını savunmamız gerekir... Ulus siyasal bir kavram olmanın ötesinde sosyolojik bir gerçektir.. Sosyolojik olgular da tepeden inme yöntemlerle asla yok edilemezler... Ulusun siyasal yansıması olan ulus devlet de, hâlâ en güçlü siyasi birim olmak özelliğini korumaktadır... Ortak aidiyetlerin (bizdeki gibi) güçlü olduğu toplumlarda demokratik milliyetçilik anlayışının, ulus-devleti aşınmaya karşı koruyacak ve güçlendirecektir." Sonuç Malum uydular, internet vb çıktı, devlet sırları delindi, hatta milli bağımsızlık kavramı da delindi, ama, bağımsızlığı savunan gerçek milliyetçilik kadük olmadı. Milliyetçilik, bağımsızlığımızı bütün tasallutlara karşı korumamızda en güçlü silahımızdır. Son tahlilde, bugünkü ulus devletimizi nasıl milliyetçiliğimize medyun isek, bundan sonra da, dünyamın ve kavramların hercümerci içinde, bekamızı çağdaş bir milliyetçiliğe bağlamamız gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.