Evet; ANAP Genel Başkan Yardımcısı, eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu böyle nereye koşuyor? Besbelli, kendisini "tek başına iktidar yapmaya." ANAP liderliğine ve sonra da Başbakanlığa... Erkan Mumcu, partisinin koalisyon ortağı olduğu hükümetin Başbakanını, köy konusundaki görüşlerinden dolayı en kaba sözlerle çağdışı olmakla, çağın gerçeklerini anlamamakla ve yalancılıkla suçluyor. "Otuz yıldır kalkınmayı köyden başlatacağını söyleyen Başbakanın 21.yüzyılda başbakan olmaya hakkı yok... Böyle diyen bir Başbakanın 20. yüzyılı, hatta 19. yüzyılı anlamamış olduğu aşikar" diyor. Ecevit'in köy konusundaki görüşleri tenkid edilebilir, ama bu üslupla değil. Aylarca aynı hükümette üye olan ve halen koalisyona üye partinin genel başkan yardımcısı olan bir kişinin bu sözlerinde bir üslup ve siyasi terbiye hatası olduğu muhakkak!.. Hırs ve ihtiras... Churchill "Siyasette hırs vazgeçilmez bir faktördür. Hırsı olmayan politikacı başarılı olamaz!" demiş. Bunun için de Mumcu'nun siyasi "hırsını" hoş görmek mümkündür ama "hırs"la "ihtiras" arasında önemli bir nüans var: "Hırs" belki başarıya götürür, "ihtiras" ise insanı mum alevine kapılan kelebek gibi yakar. Bir de, aynı derecede önemli; "aşkta ve işte" olduğu gibi politikada da "zamanlama" ve "üslup" önemlidir. Erken öten horozların akıbeti malum, üslubu yanlış politıkacının da, kamuoyunda tasvibe mazhar olmayacağı da geçmişteki örneklerinden belli Fikirlerin cesareti Mumcu, Ecevit "üslubunun" yanlış olduğunu kabul ediyor, ama onun hakkındaki sözlerini geriye almıyor. Şimdi Başbakan Ecevit'in şahsını kastetmediğini, sadece görüşlerini kınadığını söylüyor. Ecevit'i açıkça "çağdışı ve yalancı olmakla" suçla sonra da "ben Ecevit'ten değil düşüncelerinden söz etmiştim" diye tevile çalış... Zırva tevil götürmüyor. Keşke fikirlerinin cesaretini sonuna kadar gösterebilseydi! "Çözüm İçin Yeniden Yapılanma" projesinin, lideri Mesut Yılmaz'ı da pek memnun etmeyen mimarı, çıkışını -iktidara doğru koşusunu- biraz zamansız başlatmış, daha "yığınakta" büyük hata yapmıştır. Medyatik şovlar Bu Mumcu'nun ilk hatası ve gafı da değildir. İhtirasının hedefi olan Lideri Mesut Yılmaz, ondan rahatsız olduğu için onu Amerikanca deyimiyle, Bakanlıktan "yukarıya tekmelemişti" Mumcu'nun çıkışlarından ve üslubundan rahatsız olan sadece Yılmaz da değildi. Diğer Bakanlar da tedirgin idiler.. İki üç sene evvel İstanbul Üniversitesinin açılış merasiminde, ögrenciler önünde, Rektör Kermal Alemdaroğlu ile ilginç bir tartışması olmuştu.. O zaman bu konuda yazdığım gibi, "politik kariyerine, medyatik bir şovla ivme kazandırmak için özgürlük celadeti" göstermiş. Rektörün, öğrencilere bölücülük ve irtica konusundaki çok yerinde öğütlerini hemen orada, öğrencilerin önünde polemik konusu yapmış Rektörü de "çağ dışı" olmakla suçlamış ve cevabını da Rektörden, hemen orada almıştı. Mumcu orada "her türlü düşünceye sınırsız özgürlük tanınmasından" yana olduğunu ifade etmiş. "Cumhuriyetin değerlerini korumak ve kollamak konusundakı üniversite duyarlılığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin duyarlılığı ile aynı olamaz" demişti. Mumcu, kendi bakanlığı olan Turizm Bakanlığını lağvetmeye kalkışmıştı.. Velhasıl medyatik şovlar yapmaya meraklıdır. Hayırhah bir kişi olan Ecevit, Mumcu'nun sözlerini gençliğine ve tercrübesizliğine vererek belki bağışlayabilir. Ama, Ecevit'e karşı olanlar bile onun tarzını ve üslubunu hoş görmeyeceklerdir. Belki de, Ecevit karşıtları nezdinde Mumcu kahraman da olur ve bu olay gene belki, ANAP'la DSP arasındaki hatta DSP içindeki görüş farklarını ortaya çıkarır hatta siyasi bunalıma da yol açabilir ama bu medyatik şovlar Erkan Mumcu'yu liderliğe ve iktidara taşımayacaktır. Mumcu'nun, siyaset fırınında biraz daha pişmesi, birkaç fırın ekmek daha yemesi gerekecek.