Müsademe rotası...

A -
A +

Mesut Yılmaz'ın pimini çektiği "Milli Güvenlık Sendromu" olayı, daha çok tartışılacak ve komplikasyonlara yol açacak gibi. Bir defa, gündemin üzerine oturdu, oradan kolay kalkmayacak.. Sonra, hakkını vermeli; Yılmaz bu sefer, her zaman yaptığı gibi stratejik ric'at yolunu seçmedi. Medyanın ve liboşların ve de TÜSİAD'ın desteğine güvenerek, sözlerinin arkasında durdu... Bir inci daha attı ortaya: Avrupa Birliği'ne bir engel de bazılarımızın "Sevr Sendromu" takıntısı imiş. Liboşların kervanına bir de bu taraftan katılmış oldu. Medyada Gerçekten de, medyada gazete başlıklarında hakim olan, Yılmaz'ın bu konuda haklı olduğu ve Genelkurmay'ın tepki göstermekle hata yaptığı iddiaları idi. Siz bir gün önce Yılmaz'ı kınayan bir gazetemizin ertesi günkü manşetine bakın: "Demokrasi Tırmanıyor" (Hangi ve nasıl demokrasi?) Diğer bir gazetemizin yorum-başlığı da şöyle: "Kavga Avrupa Birliği için. Türkiye'nin AB'ye üye olması için gerekli düzenlemelerin askerlere takılmasından birçok kurum ve siyasi rahatsızlık duyuyor. Yılmaz'ın yaptığı bunu dile getirmek oldu!" Zaten Yılmaz'ın kendisi de açıkladı. Meğer "Avrupa Birliği'ne girmek uğruna kendisini feda etmiş!" Daha evvel de yazmıştım, başka kulvarlarda sürekli puan ve güven kaybeden Yılmaz, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokan, "vatan kurtaran aslan" olarak prestij sağlamak ve tarihe geçmek istiyor. Tartışma Milli Güvenlik Konsepti ve bu kavramın Yılmaz'ın iddia ettiği gibi Türkiye'nin her alanda ilerlemesine engel olup olmadığı, elbette ki tartışılacak. Ancak asıl enine boyuna tartışılması gereken şey Yılmaz'ın, uğruna kendisini feda ettiği -ve bence ülkenin milli egemenliğini de feda etmeye hazır olduğu- Avrupa Birliği'ne üyeliğimiz meselesidir veya AB sendromudur. Yılmaz ve bazı kesimler asıl bu konuyu tabu haline getirmişlerdir ve aksine tezleri adeta vatana ihanet saymaktadırlar. Avrupa Birliği'ne girmek daha doğrusu, lütfen kabul edilmek, Türkiye'nin, Türklerin vazgeçilmez yazgısı mıdır? Başka seçeneklerimiz yok mudur? Avrupalılar bizi kulüplerine gerçekten kabul etmek istiyorlar mı yoksa başka taraflara kaymayalım diye oltanın ucunda mı tutmak istiyorlar? Sonra AB ileride nasıl bir şekil alacak? AB'ye girmek, TÜSİAD için rant meselesidir, Yılmaz başta bazı politikacılar için kişisel prestij meselesi veya takıntısıdır, liboşlar için modadır ama Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarına uygun mudur? Bedeli ne olacaktır? Milli egemenliğimizi yabancılarla paylaşmak, Anayasanın değişmez bildiğimiz maddelerini degiştirmek. Atatürtk'ün ilkelerini "bir avuç kuru leblebi" gibi müzeye kaldırmak mı? Bunları enine boyuna irdelemek zorundayız. Atatürk'ün direktifi Genelkurmay'ın ve İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, Avrupa Birliği'ne üyeliği Atatürk'ün "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak" direktifi ile özdeşleştirmesi, askerlerin Avrupalıların dayatmak istedikleri kriterleri Türkiye'nin bekası bakımından mahzurlu gördükleri gerçeğini değiştiremez. Askerler, Atatürk'ün sağ olsa idi Avrupa Birliği'ne bu koşullarda girmeyi elinin tersi ile reddedeceğini çok iyi bilirler. İnsan hakları ve demokrasi gereği diye dayatılmak istenen Kürtçe Radyo-TV yayınları ve eğitim konusunu, Türkiye'nin geçmiş deneyimlerini bilmeyen, bilseler de aldırmayan Avrupalılar ve bizim liboşlar, bu konunun Türkiye'nin birliğine ve bütünlüğüne yöneltilmiş bir siyasi silah olduğunu anlayamıyorlar. Yılmaz, parti kongresinde şov yaparak bu iddiaları ortaya atınca askerlerin ona hak ettiği cevabı vermemesi beklenemezdi. Yılmaz askerleri hiç tanımamış, anlayamamış. Eğer bu müsademe rotasında devam ederse herhalde daha iyi anlayacaktır. Bir şeyi başından açıklığa kavuşturmak gerekir. Demokrasi iyi de bizdeki tabloda demokrasinin temsilcileri olan siyasilere güven olmamasının fakat TSK'ya güven duyulmasının sebebi onların daha ilkeli ve güven telkin edici olmaları. Bunun da sebebi Türkiye'nin çıkarlarını politikacılardan çok daha iyi tespit etmeleridir. Askerler ve takıntıları olmasa idi bugün nerede olurduk diye ciddi olarak düşünmek gerek... ........ NOT: Sevgili okuyucularım, ciddi olmadığı söylenen bir cerrahi müdahale için, uzun sürmeyeceğini tahmin ettiğim bir süre, bu köşemde sizlerle buluşamayacağım. En kısa zamanda mücadelemi devam ettirmek arzusu ile izninizi istiyorum. Dualarınızı esirgemeyin. GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Gözlerini hırs bürümüş politikacılardan sakının. Zaman zaman ilginç olurlar ama yapılarında bir boşluk vardır. Bu boşluğu politika ile doldurmaya kalkışırlar. Fakat sonunda çarpıklıkları ortaya çıkar. PEGGY NOONAN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.