N'olacak Afganistan'ın hali?

A -
A +

Afganistan'da devrik ve yenik Taliban rejiminin yerine yeni bir hükümet kuruldu. Bir ara, 1992'de Taliban'dan önce mücahitlerin kurdukları hükümette Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapan, sonra kısa bir süre Taliban'a destek veren ve desteğini çeken, batılı görünümlü ve iyi İngilizce konuşan Peştun asıllı Hamid Karzai başkanlığındaki yeni hükümet altı aylık bir deneme iktidarı olacak. Sonra ülkedeki kabile liderlerinden vs. oluşan geleneksel "Jirga" yeni başkanı ve hükümeti seçecek. Karzai'nin Bonn'da BM tarafından düzenlenen toplantıda seçilmesinin daha doğrusu, Amerikalıların ve Avrupalıların tercihi neticesinde "tayininin" tam manasıyla demokratik olduğu söylenemez. Karzai'nin, gene Peştunların manevi lideri durumundaki devrik Kral Zahir Şah'la da bağlantısı devam ediyor. Karzai'nin Peştun olması ve hükümetin de Peştun ağırlıklı olması ayrı bir potansiyel sorun. Diğer taraftan kabinede iki hanımın yer alması da umut verici. Nifak tohumları Yeni hükumetin terkibinin de bütün unsurları memnun edeceği şüpheli. Karzai, son anda General Raşid Dostum'a, herhalde İsmail Cem'in telkini ile ama Savunma Bakanlığını değil de Yardımcılığını vermiş olsa bile, Özbeklerin, Türkmenlerin ve Hazaraların pek memnun olmadıkları söylenebilir. Fakat kabul etmek de gerekir ki, şu bağlamda başka çare ve yol da yoktu. Coğrafya meselesi Afganistan'ın şimdi bu halde olmasında, tabii son yıllardaki olayların ve Taliban tahribatının rolü var ama aslında bu zavallı ülke, yüzyıllardır çetin ikliminin, çetin topoğrafyasının, insafsız jeostratejik konumunun ve etnik parçalanmasının gadrine uğramış, büyük imparatorluklara ve devletlere mezar olmuş! Son yüzyıllarda ülke, İngiltere ve Rusya arasındaki "Büyük Oyun"un alanı haline gelmiş. . En önemlisi Afganlar bir türlü tek "millet" olamamışlar, yani bir "Afganlılık" var ama bir "Afgan milleti ve Afgan milliyetçiliği" yok. Afganlıların -en aydınları bile- "Ne mutlu ki Afganım" diyemiyorlar "Peştunum, Tacikim veya Özbekim" diyorlar. Çünkü orada Atatürk çapında vizyon sahibi, birleştirici bir lider çıkamamış. Etnik bağlılıklar kabile başlarının, bölge ağalarının hegemonyası birliği önlemiş. Reform teşebbüsleri hep akamete uğramış... Abdülhaluk Çay olayı Bugünkü hükümette MHP koalisyon ortağı olduğu halde Orta Asya ve Türk toplulukları konusunda Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde gösterilen aktif ilginin, şu sırada en gerekli olduğu bir bağlamda, zayıfladığını hissediyorum. Türk Dünyasından sorumlu ve konusunu iyi bilen bilim adamı Profesör Abdülhaluk Çay'ın Başbakan Yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından "azledilmiş" olması bu hislerimi doğruluyor. Her yıl toplanan Türk Devletleri Kurultayı önemli bir faaliyet ve ilgimizin göstergesi idi. Sayın Çay da bu yıl 9. Kurultayı organize etmek için çırpındı. Anladığımıza göre Hukümet "Tahsisat yok" diye gereken parayı verememiş ve bu konuya ilgi gösteren Demirel, dostlarından para temin etmiş. Galiba patırtı da hükümetin tahsisatsızlık dolayısıyla Kurultayı tehir etmek istemesinden ve Çay'ın da haklı olarak direnmesinden çıkmış. 21 Aralık'taki Kurultay da devletin ilgisizliği yüzünden sönük geçmiş! (Olayın ipuçlarını 11/12/2001 tarihli köşemdeki "Demirel ve Orta Asya Boyutu" başlıklı yazımda bulabilirsiniz) Şimdi Orta Asya'da "Büyük Oyun" gene başlatılırken bu bölge ile ilgimizin "tahsisatsızlık" dolayısyla azaltılması nasıl izah edilir bilemiyorum. Kısaca "idealler, hele Türk Birliği ideali, hele şu bağlamda, tehir kabul etmez" diyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.