Binlerce masum insanımızın kaatili, PKK eşkıya örgütünün başı Abdullah Öcalan (nam-ı diğer APO) İmralı'da Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandı, suçları sabit görüldüğü için, 29 Haziran 1999'da TCK'nın 125. maddesine göre idama mahkum edildi. Karar Yargıtay tarafından da tasdik edildi. Yasalara göre, karar TBMM'ye tasdik edilmek üzere sevkedilecek ve sonra da Öcalan idam edilecekti. Ne var ki hükümet bu sevk işlemini yapmadı, karar rafa kaldırıldı ve Öcalan İmralı'daki konforlu hücresinde bekliyor. Cezanın infaz edilmesi artık hayal. Çünkü Öcalan kararını şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi inceleyecek ve hiç şüphe etmeyin ki Türk mahkemelerinin kararını "bozacak." Zaten Öcalan hakkındaki Türk Yargısının kararlarının infaz edilmemesi Avrupa Birliğinin buyruğu -ve bir rivayete göre de Kenya'da yakalanmasına yardım eden Amerika'nın telkini idi. AB için idam cezasının kaldırılması ilke meselesinden ziyade, eğer idam edilirse Avrupa sokaklarında çıkacak kargaşadan çekinmeleri yüzündendi. Mazeret Bizim hükümetin AB baskısını kabullenip, yiğitliğe söz getirmemek için, ileri dürdüğü mazeret ve bilumum entellerimizin, hatta gerçekten vatansever bazı yazarlarımızın da kanaatleri, Öcalan idam edilirse "şehit ve kahraman" olacağı, oysa hücreye konulursa zamanla orada unutulup çürüyeceği idi. Başbakan Ecevit o zaman, sert bir ihtarda da bulunmuştu: Eğer fazla sesi çıkarsa gereğini en sert şekilde yaparız diye!' Ama gerçekte ne oldu? Öcalan hücresinde tecrit edilemedi, rahat yaşıyor, rahatça yazıyor, avukatları vasıtasıyla her konuda yandaşlarına mesajlar, demeçler veriyor, ahkam kesiyor. Şimdi gene avukatlar vasıtasıyla dışarıya çıkardığı anıları iki cilt halinde yayınlanmış ve sıkı durun İnternette artık bir APO web sitesi var... Bu sözlü, sesli, şarkılı siteyi tıklayınca, Öcalan'ın hayat hikayesini, ideolojisini, son demeçlerini okuyorsunuz. Bütün dünya okuyabiliyor. Ama Öcalan hücresinde çürüyor güya! Bu konudaki kesin sözlerini Başbakana hatırlatmak isterim o zaman yaptığınız tehdidi, Öcalan'ın hücresinde tamamiyle tecrit edilmesi uyarısını niçin harekete geçirmiyorsunuz? Şimdi barış havarisi Öcalan Kenya'da yakalanana kadar, hatta İtalya'da iken verdiği demeçlerde en büyük düşman bildiği TC'ye meydan okuyor, kin kusuyordu, fakat İmralı'da, pabuç pahalı olduğu için hidayete erdi, ton değiştirdi. Yeni felsefesi Türk-Kürt birliği yani siyasi çözüm... İlginç de bir taktiği var, dışardaki PKK'cılara, Osman Öcalan aşırı davranırken, APO'nun taktiği ılımlı hatta yatıştırıcı olmak. Eski "kötü polis-iyi polis oyunu!"... Silahla yapamadıklarını alıştıra alıştıra yapacaklar... Tabii yersek! Bir garabet Öcalan konusunda ihmaller bir tarafa çelişkiler, garabet mi istersiniz. Adam beni kendisine hain katil diye yazdığım için Bakırköy Cumhuriyet Savcılığına şikayet etmiş ve Savcı da yargılanmam kararı ile duruşma günü tespit etmişti. Bu garip bir işti ama ben iftihar etmiş, mutlu olmuştum, Duruşma gününü bekliyordum. Çok sayıda vatansever milliyetçi avukat da savunmamı üzerlerine almışlardı. Maalesef Ceza Kanununda yapılan ve basın suçlarında indirim öngören değişiklik dolayısıyla dava düştü. Eğer "suçumu" tekrar işlersem dava yeniden açılabilecek. Son dakika! MHP, APO'nun idam edilmesi hususunda ve terör suçları için idam cezasının muhafazasında kararlı görünüyor. Bence koalisyonda uyum için Sayın Bahçeli'nin deyimi ile bir buçuk yıl sabredilmesi de büyük hata idi ve MHP'ye çok şey kaybettirdi. Nihayet sabrın taşması yerinde; İsmail Köse'nin "Gerekirse 10 milyon doları verir, APO'yu asarız" demesi ve Bahçeli'nin de bunun MHP görüşü olduğunu teyid etmesi de çok yerinde. Ama bir buçuk yılı kaybetmeye değdi mi?