"Salkım Hanımın Taneleri" filmi konusundaki tartışmalar roman ve filmin üstünden toplumumuzda, aydınlar ve medya arasından geçen kırılgan fay hattını, gene, ortaya çıkardı. Bu "fay hattının" öteki tarafındakiler, milliyetçilik, milli devlet hatta vatanseverlik karşıtları, şu sırada azmış durumdalar. Hem film hem de Kıbrıs konusundaki tartışmalarda. Milliyetçileri gösterdikleri hassasiyet dolayısıyla çağdışı ve bağnaz olmakla suçluyorlar. Onların anlayışları Ermeni konusunda da. Ermenilere hakvermek, Kıbrıs'ı "verip kurtulmak!" Büyük suçlu: Milliyetçilik MİLLIYET gazetesinde bir yazar, Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü milliyetçiliğe atfediyor: Gerçi Rum milliyetçiliğinden de bahsediyor ama, Kıbrıs davasını ta başta dava yapmak, onun son tahliline göre "sanal" Türk milliyetçiliğinin eseri; ve baş suçlu Türk milliyetçiliği. İdeolojik kökeni malum Oral Çalışlar daha da ileri gidiyor ve benim hep ileri sürdüğüm, bizleri onlardan, ötekilerden ayıran "fay hattını" daha kesin hatları ile belirginleştiriyor. "Biz Devletle aynı değiliz" diyor, bir sürü demagojik laftan sonra, "Bizim Türkiye'mizle.. onların (yani bizim) Türkiye'si aynı mı?" diye soruyor ve "Biz, Devlet ve Türkiye kavramları herkes için aynı anlama gelmiyor" diye bağlıyor. Kendisine teşekkür ederim, benim hep söylediklerimi daha vazıh olarak dile getirmiş... Aslında, bu ayrılık ve aykırılık, Türkiye'nin, son elli yıllık kavram ve terör kargaşasının kökeninde yatıyor. Öteki tarafta "Vatan bir harita meselesi değildir" diyenler. Vatan sevgisini ölçmek aygıtı arayanlar, Milli kahramanları dışlamak isteyen "bilgeler" ve en adi demagojilerle, milliyetçiliği ve vatanseverleri bütün yolsuzlukların sorumlusu sayanlar, Milletimizle ve ordumuzla övünülmesini, bazı konulardaki milli duyarlılıklarımızı çağdışı, "aşırı hamasi ve banal bulanlar" ve de yurtdışından ahkâm kesen hatun kişiler var. Bunlara marjinal diyeceğim ama son zamanlarda sayıları gittikçe artıyor ve milliyetçiliğe karşı MHP'yi de bahane ederek saldırı halindeler. MHP'nin tekelinde değil Hemen söyliyeyim: Milliyetçilik, tabii ki MHP'nin tekelinde değil; çok daha üst bir kavram!. Bazı sol eğilimli vatanperverler, "Kemalist" milliyetçiler, milli konularda, ülke meselelerinde ve sevgisinde bazı hususlarda bizden daha duyarlılar! Kabul ediyorum ki Türklerin çoğunda vatan ve millet sevgisi bu konudaki hassasiyetleri başka ülkelerdekinden fazladır, "En büyük biziz" raddelerine de varır. 11 Eylül'den sonra Amerika'da güçlenen vatan ve bayrak sevgisi, bizde daimi bir ruh haletidir. Milli marşı duyunca, hele yabancı bir ülkede bayrağımızı görünce, gözlerimizin yaşarması, galiba yalnız bizlere -tabii marjinal olmayanlarımıza- hastır. Ve bu bir nakise değil milli gücümüzdür. Bunun tarihi sebepleri vardır. Türk milliyetçiliğinin Fransız İhtilalinden sonra Avrupa'dan aldığımız bir kavram olduğu da büyük ölçüde yanlıştır. Bu milliyetçilik duygusu Orhun Kitabelerinde vardı. Ancak Türk milliyetçiliği ve Türklük duygusunun Osmanlı döneminde başka etnik grupların milliyetçiliklerine karşı güçlendiği ve güven ve iman tazelediğimiz muhakkaktır. Şimdi küçümsenen bu milliyeçiliktir ki. İstiklal Harbinin manevi gücünü sağlamıştır. Bugün de Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene" sözlerinde kapsayıcı ve birleştirici millet ve milliyetçilik ruhu vardır. "Övünmek, güvenmek ve çalışmak" kendimize güvenimizi kaybettiğimiz. Milletimizle övünmeyi unuttuğumuz dönemlere tepkidir. Şimdi "milliyetçiliği" atacaksınız da yerine hedonizmi veya bir hayal olan enternasyonalizmi mi koyacaksınız! Falih Rıfkı'nın sorusu Elime Falik Rıfkı Atay'ın 1836'da 7 Gün dergisinde yazdığı "Millilik" konulu bir yazı geçti. Yazısının başında: "Bir gün nasıl Garplı (Batılı) olacağız?" diye soruyor ve yazının sonunda şöyle diyor: "2000 tarihinin Türklerini ne kadar görmek isterdim... Fakat acaba o Türklüğün temellerini atanlar şimdi bizler değil miyiz?" Anlaşılan o dönemlerde, Otuzlu yıllarda da garplılaşmak ve millilik konusunda kavram kargaşaları varmış. Bugünkü bazı Türkleri acaba bu kargaşa mı üretti yoksa, benim kanaatime göre, altmışlı yıllarda ünlü '68 kuşağı cadı kazanında "önce ekmeklerin mayası mı bozuldu?" Galiba her ikisi de! Bir yerde yanlış yapmışız da bu ucubeler türemiş ve üremiş. Herhalde ne Atay ne de Atatürk, bir gün gelip bu sözde Türklerin kendi ülkelerine böyle ihanet edebileceklerini ve Türklükle nispetlerini bu derece keseceklerini düşünmemişlerdi .