Paralel hayatlar...

A -
A +

Amerika'nın kitle katili, terörist veya çağdaş anarşist, Timothy McVeigh'in idam cezası, 16 Mayıs'ta infaz edilecek iken, Adalet Bakanlığı tarafından 11 Haziran'a tehir edildi. Sebep; FBI'ın 3.000 küsur sayfalık bilgileri, zamanında savcı ve avukatlara vermemiş olması... McVeigh isterse, bu infaz, nazari olarak gene tehir edilebilecek ve davanın yeniden görülmesine karar verilirse, yargılama bir, iki yıl sürecek. Gerçi Başkan Bush ve Adalet Bakanı Ashcroft, yeni bulunan bilgiler arasında idam kararını değiştirecek hiçbir yeni şey olmadığını söylüyorlar ama, idam cezasına ilke olarak karşı olan liberallere, McVeigh'in bu vesile ile medyatik olan avukatları "hukukun üstünlüğü" diye tutturuyorlar. Ya belgelerde yeni bir şey, mesela "ikinci" bir kişinin varlığı veya dünya çapında bir komplo varsa ve böylelikle McVeigh "fer'i" yani ikinci derecede suçlu ise, o zaman suçunun derecesi değişebilir diyorlar... Gerçekler Ama McVeigh, bugüne kadar Oklahoma City'deki binayı dinamitlediğini inkar etmemiş, hatta verdiği demeçlerde bunun felsefi savunmasını yapmış, masum insanların ölmüş olmasını savaşın yan -kolateral- gerekleri diye hafife almış... Hatta şimdi de, olayda başka faillerin olduğu savı ile, "Eğer olsaydı şimdiye kadar onu sağ bırakırlar mı idi?" diye alay etmiş. Ama, ne gam? Yeter ki hukuk işlesin! Bu durum, hukuk mekanizmasının, her halde, işletilmesinin bu arada, bazı medyatik avukatların bütün cerbezelerini kullanıp büyük paralar ve şöhret kazanmalarının sonunda, "gerçek adaletin" tecelli etmesini geciktirebileceği hatta engelleyebileceği hususundaki inancımı kuvvetlendiriyor. Ondokuzu çocuk 168 kişiyi teammüden öldüren terörist şimdi hukuk, hukuk diye, hatta mağdurların da ödediklerı vergilerle yaşatılacak. Adalet, acaba bu mu? Ben kişisel olarak, ülkelerini para için satan vatan hainlerine, masum insanları güya ideolojiler uğruna gözlerini kırpmadan öldüren, teröristlere ve de suçları DNA ve diğer bilimsel delillerle hiçbir şüpheye mahal kalmamasına sabit olan hunhar katillere ölüm cezasının verilmesine ve bu cezaların infaz edilmesi gerektiğine, hem bir caydırıcı ve ibret, hem de toplumun hissiyatını tatmin etmek için gerek olduğuna inanıyorum. Timothy ve Öcalan Ama bu yazımda asıl, Timothy MCVeigh ile bizim İmralı'da, vergi ödeyenlerin parası ile, oldukça konforlu bir hücrede yaşamaya devam eden Abdullah Öcalan arasındaki bariz paralelliğe işaret etmek istiyorum... Bu ay sonunda davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından görülecek olan Öcalan'ın bir olağanüstü hal olmazsa, artık bundan sonra idam edilmeyeceği muhakkak olmasına rağmen... Bizim hükumetimiz bu dayatmayı, kuzu kuzu kabul etti. Bizim liboşlarımız da, McVeigh için ileri sürülen gerekçelere benzer gerekçelerle, Öcalan'ın Anayasamızın ve yasalarımızın hükümlerine rağmen, cezasının infaz edilmemesi gerektiğini savundular ve savunuyorlar. Güya hücresinde yaşaması ölümünden beter olacaktır-unutulacaktır diyorlardı. Hiç de öyle olmadı, Öcalan başımıza dert olmakta devam ediyor, hatta son açıklamalarıyla o da elimize demokratikleşme için "yol haritasi" veriyor. Bence Öcalan'ın ipten kurtarılması tarihimize en büyük adli -ve siyasi- hata olarak geçecektir! İdam cezası Ancak, idam cezasının bütün dünyada lağvedilmesini isteyen, hatta halkın çoğu taraftar olduğu halde ABD'ye bu cezanın kaldırılması için baskı yapan liberallerin çoğu iki konuda ikircikli ve çelişkililer. "Hitler intihar etmeyip de yakalansa idi, diğer Nazilerle birlikte Nurenberg'te idam edilmeyecek mi idi... Nazi liderlerinin idam edilmeleri adli hata mı idi" diye sorunca, afallıyorlar, "hatadır" diyemiyorlar. Mesela idam cezasına karşı olan ve bu arada Öcalan'ın idam edilmemesi gerektiğini savunan, İngiliz The Economist dergisi İngiliz Filozofu John Stuat Mill'den alıntı yaparak "idam cezasının aslında liberal düşünceye karşı olmadığını ve devletin bir caniyi idam etmesinin, hayata kıymet vermemekten değil, kurbanlarının hayatlarını daha kutsal saydığı için meşru "olabileceğini yazıyor. Benim de, toplumun ve mağdurların intikam hislerinin tatmin edilmesi gerektiği konusundaki inancımı, bu bazı liberaller, suçun ağırlığına ve hatta kişiye göre, "bedelinin, gerekirse sanığın hayatı ile ödenmesi gerekeceği" şeklinde ifade ediyor, mesela Naziler ve McVeigh konusunda bu bedelin "1 idam cazası kadar ağır olabileceğini" kabul ediyorlar. Kriterler... Şimdi, ECONOMIST dergisinin, McVeigh'in idamedilmesi gerektiğini kabul ederken ileri sürdüğü rasyonali, Öcalan'a uygulayalım: Öcalan'ın PKK'nın tek liderı olarak Otuz binden fazla vatandaşımızın ölümüne sebep olduğu doğru mu, yanlış mı? Öcalan'ın İmralı'ya sokulmadan önce bunları, çeşitli şekillerde kabul ettiği, doğru mu yanlış mı? Öcalan'ın İmralı'daki duruşmasında bütün savunma hakkından ve imkanlarından yararlandığı doğru mu yanlış mı? Öcalan'ın akli melekelerinin yerinde olduğu doğru mu, yanlış mı? Nihayet, başlattığı "serhildan"la, vatanına ihanet etmesi, bir tarafa, ülkemizi altüst ettiği ve nice zararlara sebep olduğu, doğru mu yanlış mı? Velhasıl suçu, nitelik bakımından hem McVeigh'inki hatta Hitler'inki kadar ağırdır. The Economist yazıyor: "Ölüm cezasının en büyük muarızlarının dahi, Amerikalıların Timothy McVeigh'den intikam almak istemelerini anlamak lazımdır" diye...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.