Türkiye birkaç yıldır, genel bir havasızlık içinde, adeta boğulmakta! Bir "idare-i maslahat koalisyonu" tarafından, sözde yönetiliyor. Bazı şeyler yapılıyor, bazı şeyler oluyor, kanunlar çıkarılıyor, ama çoğu inisiyatifle değil, olaylara ve dış etkilere mukabele ve idare-i maslahat nev'inden... İktidarda olan koalisyonun -zoraki- ortakları arasında tam bir anlaşma ve birlik yok. Ortaklar, belki biraz ülkeyi şu sırada istikrarsızlığa bırakmamak için ve fakat daha ziyade, mevkilerini kaybetmemek için, şimdi seçim yapılırsa, belki barajı bile aşamayacaklarını bildiklerinden, koalisyonu bozmamak için, azami gayreti gösteriyorlar. Bu arada, ilke partisi MHP dahi, ilkelerinden fedakarlık bile yapıyor.. Bütün bu durum ekonomiyi, iş alemini, dış politikayı olumsuz yönde etkiliyor. Bugün bazıları, ister beğensinler ister beğenmesinler, tek istikrar ve sağduyu unsuru Türk Silahlı Kuvvetleri olmasaydı acaba ne olurdu? Biraz hava! İnsanın bu siyasi havasızlık içinde "açın pencereleri, hava girsin, güneş girsin!" diyesi geliyordu. Ne var ki, ufukta şimdiye kadar bir umut, politikada taze bir sima, söylemlerde taze bir nefes görünmüyordu. Gerçi, bazı isimler ortaya atıldı, bazı balonlar şişirildi ama pek tutmadı. Bu havasızlık ve kilitlenme içinde ve "sessiz çoğunluk" etkisiz kalır, "mağdur çoğunluk" öfkelenirken, sözler ve gösteriler, sokağa düşüyor, çoğu sivil toplum kuruluşlarının tutarsız müdahalelerine ve Ertuğrul Özkök'ün "azgın azınlık" dediği muzır kesimlere kalıyor. Ben Türkiye'nin bu kadar kilitlendiği ve iktidarın bu kadar iktidarsız kaldığını hiç hatırlamıyorum. Turgut Özal'ı seversiniz sevmezsiniz, ama onun döneminde hiç olmazsa bir hareket vardı, bazı ümitler vardı. Süleyman Demirel'i de sevmeyenler var ama unutmamak gerekir ki o engin tecrübesi ve tahammülü ile devlet gemisini karaya oturtmadan yürüttü, Türk dünyasına yeni ufuklar açtı. Avrupa'da kendini gösterdi, kısır döngüleri kırdı. Döneminde pencereler açıktı... Ama sonra? Türkiye bu hallere nasıl düştü? Ben pek objektif olamam ama bence 27 Mayıs 1960 darbesi ile ülkenin bütün cıvataları oynatıldığı, değerleri altüst edildiği için! Müdahalenin makul gerekçeleri, zamanın iktidarının hataları bu gerçeği değiştiremez. Bu darbeden sonraki 1961 Anayasasının ülke gerçeklerine uymayan aşırı müsaadekârlığından '68'li yılların cadı kazanı ve neticede "azgın azınlık" çıktı bana göre! Ve taze bir hava Şimdi, inşaallah, politikaya taze bir sima, taze bir ses, taze bir nefes ve temiz bir hava girecek gibi. 42 yaşındaki Mehmet Ali Bayar, Hariciyeden istifa etti. İsmet Sezgin'in -aslında Demokrat Parti'nin ve Adalet Partisi'nin bir nevi devamı olan- Demokrat Türkiye Partisi'nin başında politikaya atılacak. Çok yakından tanıdığım ve sevdiğim bir aileye mensup; dedesi Kemal Aygün çok kıymetli ve dürüst bir idareci idi. Babası Nuri Bayar da çok düzgün bir politikacı. Kardeşi Uğur Bayar, Özelleştirme İdaresi'ni başarıyla yönetmiş bir idareci. Can Dündar'ın iddiası hilafına, Celal Bayar'la akrabalığı yok. (hoş olsa da ne çıkardı?) Rahmetli Refik Koraltan büyük dayısı. Kısacası hanedanlıkla değil zengin bir aile müktesebatı ve politika geleneği ile geliyor. Bu çıkışta bir anormallik ve ayrıcalık yok; dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir demokrasisinde, genç adaylar fabrikadan, tornadan çıkmamış, değişik, çeşitli şekillerde politikaya atılmışlardır. Başarı şansları neticede kendi vasıflarına ve becerilerine bağlı olmuştur. Ben Mehmet Ali Bayar'ı yakından tanıdığım ve Hariciyedeki bütün postlarında ne kadar başarılı olduğunu izlediğim için ve "makul" milliyetçiliğini bildiğim için, Türkiye'nin politikasına yeni ve temiz bir hava getireceğine ve başarılı olacağına inanıyorum. Türkiye'de değerli ,"makul" insan malzemesi çok; aslında makul çoğunluk, gelecek seçimlerde AK Parti ve HADEP'e karşı taze bir lider arıyor. Mehmet Ali Bayar'ın "azgın azınlığa" karşı, artık sessiz çoğunluğun sessizliğini bozarak "makul çoğunluğu" iktidara getirmek teşebbüsü, en azından açık fikirle desteklenmelidir. Artık arzu edilecek şey ona karşı, bu aynı platformda, aynı düzgünlükte siyasi rakiplerin çıkması ve Türk siyasi hayatında yeni bir dönemin başlamasıdır.