"Şeytan"ın şeytanlığı...

A -
A +

Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, Hürriyet gazetesinde Yener Süsoy'a, açıklamış; Washington'da 1981'de Büyükelçilik Müsteşarı iken Senatör tarafından davet edilmiş ve kendisine Türkiye'nin almayı düşündüğü av uçakları konusunda Boeing'in F 16 tipi uçağı yerine General Dynamics'in F 18 tipi alınması için bazılarına rüşvet verildiğini söylüyorlar. İsim vermiyorlar, ama rüşveti alanın Konsey üyesi ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya olduğu kuvvetle ima ediliyor. Eralp'e göre, F 16 yapımcısı firma Genel Müdürünün de teyid ettiği bu iddialar o zamanki Büyükelçi Şükrü Elekdağ tarafından, çift mühürlü bir zarf içinde ve kurye eliyle, Devlet Başkanı Kenan Evren'e ve Konsey üyesi ve Konsey Genel Sekreteri Necdet Üruğ'a bildirilmiş. Evren Paşa da, güya "beraber geldik, beraber gideriz" diye konuyu örtbas etmiş. Neticede, F 18 uçaklarının değil de F 16'ların alınması ile olay da kapanmış. Belge yok Gerek Sayın Evren gerekse Elekdağ bu olayı teyid ediyorlar ama ortada, özellikle Tahsin Şahinkaya hakkında hiçbir belge ve somut kanıt ibraz edilmediğini de söylüyorlar. Şimdi 20 yıl sonra, 12 Eylül dönemi hususunda Anayasadaki dokunulmazlıklar Anayasa değişiklikleriyle ortadan kaldırılınca anlamlı. Eski yaralar kaşınacak. Eğer Sayın Eralp bu iddiaları o günlerde ortaya atmış olsa idi -ben meslek ve devlet ahlakı açısından doğru bulmasam bile- bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak "işlevi" sayılabilirdi. Ama şimdi, sansasyon yapmak ve bir döneme ve insanlarına çamur atmaktan başka neye hizmet ediyor?. Emekli General Tahsin Şahinkaya ile, bir selamlaşmadan öte yakınlığım yok. 12 Eylülden evvel New York'a geldiğinde tanımıştım. Bu yazıyı yazmaktan maksadım da olayın ayrıntılarına girmek, onu savunmaya çalışmak da değil. Bu iddia da ne kadar gerçek ne kadar dedikodu ve bir uçak firmasının soyut iddialarından ibaret; bilemiyeceğim. Eralp'in açıklamalarında bariz bir çelişki var. Başka Belgelerden bahsediliyor ama içeriğinde de itiraf ediliyor, Elekdağ da teyid ediyor ki, ortada somut kanıt ve belge yok. ABD Hükümetinin de iddiaları yok bir şirketin ve araştırma yapan politikacıların rivayetleri var. Bunlar üzerine bir dönem ve kahramaları kaşınıyor ve töhmet altında bırakılıyor. Devlet sırrı Ancak, benim takıldığım nokta, herşeyden önce bir devlet memurunun yüksek dereceli bir diplomatın görevde iken bilgi sahibi olduklarını ne kadar yıl geçerse geçsin, basına açıklamasındaki "etik" ve güvenlik sorunu, benim inancım, kanunen cezalandırılması mümkün olmasa bile, herhangi bir devlet memurunun devlet sırlarının açıklanmasının meslek ve devlet "etiği" bakımından ve devletin güvenlik çıkarları açısından yanlış ve mahzurlu olduğudur. Gerçi devlet sırrı kavramını son zamanlarda şeffaflık uğruna sulandırmak hatta kaldırmak isteyenler var. Devlet sırrı bahanesinin de suiistimal edilmesi ihtimali de varit, ama son tahlilde, sormak gerek; şeffaflık uğruna devletin ve milletin gerçek çıkarları tehlikeye mi atılmalıdır? Her devlet memuru, görevden ayrıldıktan sonra veya görevde iken, ya doğru ya uydurma, açıklamalara girişirse ne olur? Ben de nacizane, bazı önemli görevlerde bulundum, birçok sırlara vakıf oldum. Şimdi gazetecilik yapıyorum. Bu sırları açıklayabilir miyim? Açıklarsam belki bazılarının kahramanı olurum, ama devlete bağlılığıma ve vicdanıma ne olur? O sırlar benimle mezara gidecek. Doğrusu da bu! Ve Eralp Yalım Eralp'i yakından tanırım ve başarılı zeki bir diplomat olduğunu, hatta bazılarının ona "Altın Kafa" derken bazılarının da "Şeytan" dediklerini de bilirim. Keşke meslekteki başarılarına böylesine bir sorumsuzlukla gölge düşürmese idi! ........ NOT: Dünkü yazımda Küçük Armutlu kurtarılmış bölgesine müdahale edilmemesini kınamıştım. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir ve Türk polisi gerekeni yapmış. Malum çevreler gene kınayacaklar. Ama ben tebrik ediyor, "Helal olsun" diyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.