Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Değişiklikleri Paketinin, diğer maddelerini onaylayıp milletvekillerinin maaş ve özlük hakları ile ilgili 86. maddesini halkoyuna -referanduma- sunma kararı, bu yazı yazıldığı sırada değişmemiş, Sezer bu maddeyi veto edip Meclis'e iade etmekle yetinmemişti. Kısacası "devletin tepesindeki" bunalım devam ediyordu. TBMM Başkanı Ömer İzgi'den özür dilerim ama Sezer ısrar ettiği takdirde, referandumu iki yıl sonra yapılacak olağan seçimlere kadar ertelemek formülü vb. sorunun esasından uzak ve Cumhurbaşkanının asıl maksadını görmezlikten gelmek, topu taca atmaktır. Gerginlik Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer'le Çankaya'da yaptığı, 16 dakikalık rekor kısalıktaki konuşmadan sonra DSP Parti grubunda devletin başı ile hükümetin başı arasında bir tartışma açılmasını istemediğini ve referandum konusunun Cumhurbaşkanı ile TBMM arasında halledilmesinin daha doğru olacağını ifade etmişti. Şimdi Sezer referandumda ısrar edecek olursa ve de hükümet referandum kararını Resmi Gazete'de yayınlatmamakta direnir, top TBMM tarafından taca atmak istenirse, sorun kaçınılmaz olarak, hükümetle Cumhurbaşkanı arasında bir çekişme demek olacaktır. Çoğu hukukçular, 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Anayasa Mahkemesi Başkanı Bumin, hükümetin kararı yayınlatmamakta ısrar etmesinin hukuka uygun olmayacağını ve Sezer'in referandum kararının da hukuka uygun olduğunda hemfikirler. Çelişkiler yumağı Ortada siyasi doğrular veya endişelerle, salt hukuk kuralları arasında, Sezer'in Devlet Başkanı olarak iradesi ile hükümetin ve TBMM'nin, siyasi mülahazalarının çatışması ile, büyük bir açmaz, bir doğrular-yanlışlar yumağı var. "86. maddeyi onaylamayıp "milletvekillerine (bu madde yüzünden) yönelik olumsuz eleştiriyi önlemek" maksadıyla halkoyuna sunmak kararını veren Cumhurbaşkanının başından beri gösterdiği popülizmin böyle devam ettiği de ileri sürülebilir. Mesut Yılmaz'ın iddia ettiği gibi siyasi amaçları da olabilir. Ancak bu amaçlar, şu sırada Türkiye'deki siyasi tıkanıklığa.son vermek, erken seçimleri mümkün kılmak, pamuk ipliği inceldiği yerden kopsun demek ve bu arada, milletvekillerinin ve TBMM'nin itibarını sorgulamak, milletvekillerinin, bundan sonra bu itibarı korumakta daha dikkatli olmalarını sağlamak ise bunların yersiz ve gayri meşru olduğunu iddia etmek çok güç! Bu amaçlar da doğrusu halkın isteklerine uygun. Halkın büyük çoğunluğu da Sezer'in arkasında. Referandum yapılırsa neticenin ne olacağı belli. Kıyamet de işte bunun için kopuyor. Sadece milletvekillerinin itibarı büyük darbe alacağından değil bu neticenin kaçınılmaz olarak erken seçimleri getireceği için! Cumhurbaşkanı'nın bazı uygulama ve tavırlarına karşı çıkmış bir kişi olarak, doğrusu referandum kararına ve gerekçelerine karşı çıkamıyorum. Asıl sorumlular Cumhurbaşkanını şimdi eleştirenler, asıl sorumlunun bu maddeyi anayasanın içine alelacele sokuşturanlar, buna ve bu maddeye olumlu oy vererek kendi itibarlarını düşünmemiş çoğu milletvekilleri olduğunu unutuyorlar. Ben bir adım daha ileri gideceğim: Bu milletvekillerinin, anayasa değişikliklerini pek ince eleyip sık dokumadan, fazla tartışmadan, jet hızıyla, adeta robotlar gibi kabul etmelerinde de kendi itibarları bakımından, en azından bir "tuhaflık" yok mu idi ve acaba "aceleleri" kendileri ile ilgili 86. maddeyi de oldu bitti ile geçirmek yüzünden mi idi diye soracağım. Olay doğrularla yanlışların gerçeklerle oluşturduğu bir açmaz yumağı idi demiştim. Referanduma itiraz edenlerin bazı doğruları yok değil. Mesela referandumun trilyonlara mal olacağı ve şu bağlamda bunun ülke maliyesi ve ekonomisine büyük yük olacağı. Şu netameli bağlamda referandumun 86. madde aleyhinde çıkacağı muhakkak, neticesinin TBMM'nin itibarına büyük bir darbe vuracağı ve seçimlerin yenilenmesinin ülkede aylarca boşluk ve kargaşaya yol açacağı gibi. Bunları da gözardı etmeye imkan yok. Ne var ki ülkenin iktidarı, siyaseti ve ekonomisi, böyle pamuk ipliğine bağlı olarak, bitkisel hayatta ne kadar devam edebilirdi? İnsanın, galiba Sezer'in de düşündüğü gibi, "inceldiği yerden kopsun" diyesi geliyor! GÜNÜN FIKRASI Mübalağacılığı ile meşhur bir adam, kahvehanede gene atıp duruyormuş: "Ben Afrika'da ormanda avlanırken, birden karşıma bir aslan çıktı. Tüfeği doğrulttum ama ateş almadı... Sağıma baktım, kocaman bir kaplan üzerime geliyor. Tabancama davrandım fakat ateş almadı... Solumdan bir pars bana hücuma hazırlanıyor... Bir de arkamı döndüm ki, kocaman bir ayı!.." Etraftakiler sormuşlar: "Ee sonra ne oldu?" Adam mübalağasının içinden çıkamayınca: "Parçalayıp yediler beni!" "Yahu işte yaşıyorsun ya!" Pişkin adam fütursuzca cevap vermiş: "Canım buna da yaşamak mı dersiniz!.."