Siyasi şarlatanlık

A -
A +

Bu yazıyı yazıişlerine teslim etme müddetimin sona erdiğinde, Türkiye'nin siyasi kaderi, hatta uzun vadedeki kaderi Mesut Yılmaz'ın salı gecesi verdiği ültimatoma odaklanmıştı. Yılmaz kısaca, "Ya MHP hükümetten çekilsin, ya da biz, Saadet Partisi'nin verdiği gensoru önergesini destekleyerek düşürürüz ve o zaman AB yanlısı partilerden bir seçim hükümeti kurulur!" diyordu. MHP'nin, gerekçesi, sureta ne olursa olsun, Yılmaz'ın, bu dayatmasını kabul etmeyeceği muhakkak. Başbakan Ecevit de, bu ahlaksız teklifi başından reddetti. Yılmaz'ın göstermelik gerekçesi, MHP'nin, AB'ye "uyum-teslimiyet" yasalarının bazılarının -idamın kaldırılması, anadilde (Kürtçe) eğitim ve yayın "azınlık" vakıfları konusundakilerin- iptali için Anayasa Mahkemesi'ne müracaatı üzerine her şeyden önemli ve öncelikli addettiği AB sürecini tıkayan bir partinin hükümette kalmaması gerektiği idi. Burada, Yılmaz ve onun gibilerin, milli hassasiyet ve kendi kriterlerimiz, milli, üniter TC pahasına, istiskal edile edile, AB'ye aday adayı kabul edilmenin, Türkiye'nin kaderi olduğu hususunda, adeta mütearife aksiyon haline getirdikleri tezi tartışayacak değilim. Bu şartlar eğer Türklük şereflerine dokunmuyorsa acaba kişisel izzeti nefislerine de dokunmuyor mu? Tutarsız Ancak, Yılmaz'ın iddialarındaki tutarsızlığa kısaca değinmeliyim. Önce MHP, yasaları iptal yoluna gideceğini dün açıklamadı. Yasaların, Parlamentodan ekspres hızı ile geçirilmesinden hemen sonra Genel Başkan ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli açık seçik söyledi. Yılmaz niçin o zaman ayaklanmadı da dün seçim takvimi işlemeye başladıktan sonra, birden galeyana geldi? Uyum yasalarının uygulanmasının, daha doğrusu, bu yolda yönetmeliklerin çıkarılmasının da gene yasalar paketinin son maddesinde bir yıl içinde yapılacağı derpiş edildiğine göre, şimdiki acelesinin sebebi nedir? Zaten, hatırlardadır, ne kendisi, ne de, "uyum-teslimiyet" yasaları geçirildikten sonra "Parlamento tarih yazdı gibi" manşetler atan medya, hemen uygulama zorunluluğundan bahsetmemişlerdi... Ta ki, AB cenahından Varheugen ve diğerlerinden "Şimdi uygulamaya bakalım" nevinden çatlak sesler çıkana kadar. Hatta Yılmaz ve diğerleri bu çatlak sesler üzerine şimdi olduğu gibi, "Zafer sarhoşluğu ile uygulamayı" ihmal etmeyelim dememişler. Brüksel'dekileri ikna ve yatıştırmak için lobi faaliyetine girişmişlerdi. Bir şey daha var; uygulamanın alt yapısı yönetmeliklerle kısa zamanda yapılsa bile Avrupalı ev ödevi hocaları "somut uygulama isteriz" diye gene dayatacaklardır. Açıkçası ve kısacası Yılmaz şimdi AB'nin, ne yaparsak yapalım, ağzımızla kuş tutalım, kaşınızın altında gözünüz var diye bize müzakere tarihi vermeyeceklerini ve fakat oltanın ucunda tutacaklarını ve seçimlere kadar, bu durumun seçmenler tarafından anlaşılıp aleyhlerinde kullanılacağını bildiği için taktik değiştirdi. Hem "Nurlu AB yolunu MHP tıkadı" demek hem de ötedenberi, diğer partilerle birlikte, istediklerini, boğazlarına takılan MHP'den kurtulmak ve de vakit kazanmak için, seçimleri erteletmek istiyorlar. Bahane ne olursa olsun gerçek budur! Bundan sonra? Bundan sonra olaylar nasıl gelişir bilemeyiz ama Mesut Yılmaz'ın ülkeyi -şu sırada- güya AB ulvi gayeleri maskesi altında, kendi hesapları uğruna, ağır mali, ekonomik sosyal fatura ve boyutları ile, tehlikeli bir bunalıma ittiği muhakkak. Aslında bu taktik, bu oyun kendi aleyhlerinde işleyecektir. Seçimler erken veya geç AB referandumu olacaktır ve Türk seçmeni o zamana kadar bu oyunu ve başından beri en tutarlı ve en dürüst hareket eden partinin MHP olduğunu görecektir. Bundan sonra olaylar nasıl gelişir? Hükümet düşer mi, düşerse başka bir seçim hükümeti kurulabilir mi? Bilemeyeceğim ama bildiğim bir şey var; şu bağlamda ve hele de ABD'nin Irak operasyonunu başlatması ile hükümetsiz ve bunalımlı bir Türkiye'de işler daha da karışır. Kayıtlara geçsin için yazıyorum ortaya çıkacak tehlikeli bunalımın vebali Yılmaz'a, seçimleri şu bağlamda, kişisel ve siyasi hesapları için erteletmeye çalışanlara ait olacaktır. Yılmaz faktörü Birkaç yıl önce, ABD seçimlerinde Demokratlar Nixon'ın karanlık yüzlü bir fotoğrafını taşıyan bir seçim afişi yapmışlardı. Sloganı şöyle idi; "Bu adamdan kullanılmış oto alır mısınız?" şimdi Mesut Yılmaz'ın fotoğrafına bakarak, bırakın ondan kullanılmış otomobil almayı, ona iktidarı, Türkiye'nin geleceğini emanet edebilir misiniz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.