Televole ülke...

A -
A +

Kemal Derviş, konusunda olacakları tahmin ediyordum; medya, bazı politikacıların da desteği ile, bu önemli tayine "limon sıkacak", televole haline getirecekti. Bunun için de, Sayın Bakan'a, özellikle medya konusunda, naçizane bazı uyarılarda bulunmuştum. Ama hırpalama harekâtı, daha tozu ayağında iken, daha Bakanlık yeminini bile etmeden, kendisine münasip bir fırsat ve mühlet tanınmadan, başlamış bulunuyor.. Televole gibi... Medyanın yeni Bakanı izleme olayı, âdeta, Televoleye döndü. En ciddi konuyu bile böyle sulandırmakta mahirizdir.. Kemal Derviş'in dudaklarının doğru, yanlış okunmasından, etnik kökenine ve aile durumuna kadar, herşeyin didiklenmeye başlanması ve bazı köşe yazarlarının yorumları karşısında, emin olun, midem bulanıyor. Medya mensupları televizyon kameraları, dünyanın her uygar ülkesinde, böyle bir durumda Derviş durumundaki bir kişiyi tabii izlerler, soru sormaya cevap almaya çalışırlar. Ama bu şekilde, yığmaca usulü ile değil. Şu sırada Amerika'da eski Başkan Clinton da medyanın sıkı takibi altında ama, bir adap ve erkan dahilinde. Beyler, biraz bekleyin; adama nezaketen biraz nefes alma mühleti verin... Siz üzümü mü yemek yoksa acele ve muhakkak bağcıyı mı dövmek istiyorsunuz? Ne maksatla? Herhalde vatan aşkıyla değil! Türkiye, şu bağlamda, belki Cumhuriyetin en karanlık döneminden, en ağır ekonomik ve siyasi bunalımından geçiyor. Bu yazıyı gurbette bayram günü yazıyorum. Gurbetteyim ama internet, elektronik posta ve uydu TV yayınları vasıtasıyla ülkemde olanları yakından takip edebiliyorum. Ve inan olsun ki ağlayasım geliyor. Biz niçin bu hallere geldik? Bugünkü ekonomık durumdan, hatta yolsuzlukların neden bu derece yaygınlaşmasından bahsetmiyorum... Bu hususta ukalalık yapacak da değilim. Bir yabancı dostumun söylediklerini aktarmakla yetineyim: Ona göre yolsuzluklara, bazı iş adamlarının ve bankacıların, doğru dürüst üretmek ve hizmetten ziyade enflasyondan ve yüksek faiz hadlerinden yararlanıp para kazanmak çabaları sebep olmuştu ve "köpüğün" bir gün patlaması da kaçınılmazdı. Yabancı dostum, "İslamda faizin haram olmasının sebebi anlaşılıyor ve dünya ekonomisinde de yüksek faizlerin ve belki de sonunda faizin kaldırılmasına doğru gidilecek" diyor... Neden nasıl? Ama beni bu bayram günlerinde asıl, herşeyin başı olan ve de "sonu" olabilecek toplumumuzdaki "haller" daha doğrusu yozlaşma ilgilendiriyor. Tekrar soruyorum: Neden ve nasıl böyle olduk? Neden ve nasıl, böylesine karamsar, herşeyi, her kişiyi karalamaya her kurumu yozlaştırmaya amade bir toplum olduk? Güvenmeyi, övünmeyı unuttuk? Kemal Derviş olayında da bunun, bir bakıma cevapları var: Ekonomik ve de siyasi bunalımlardan geçerken en önemli olan şey moraldir. Şu sırada da, herşeyden fazla morale ihtiyacımız var. İngiltere, İkinci Dünya Harbinde, tek başına tarihinin en karanlık dönemini yaşaraken Başbakan Churchill, milletine moral veriyor: "Şu sırada korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir" diyordu. Bugün bizde de öyle, herşeyden önce. Millete moral aşılamak ve paniği önlemek şart. Derviş kolları sıvadı Hükümet Dünya Bankası'nda önemli bir görevi bulunan ve ekonomik ve mali konularında dünyaca tanınmış bir uzman olan Kemal Derviş'i davet etti ve ekonomiden baş sorumlu Bakan tayin etti. Derviş Amerika'daki ve Dünya Bankası'ndaki rahat görevini bırakarak geldi ve kollarını sıvadı. Şu sırada başlıca ümittir. Başarılı olur veya olamaz; ancak onun başarısının ve Türkiyemizin bunalımlardan kurtulabilmesinin baş şartı ona siyasetçilerin, uzmanların, memurların destek olmaları, medyanın da münasip bir zaman ve imkan kredisi tanımasıdır; herhalde köstek olması değildir. Medya hakikatleri, yazmaya ve kamuoyuna iletmeye mecburdur ama ülke krizlerden geçerken -umut telkin etmek- en azından umutsuzluk ve kötümserlik telkin etmemek manevi sorumluluğu da, herhalde vardır. Evet: Neden mi bu hallere geldik? işte, öncelikle bu yüzden... en ciddi konuya bile limon sıkıp medya şovu veya televole haline getirmek itiyadımız yüzünden!.. Not: Sayın Kemal Derviş'i, Büyük Ada'da çocukluğundan hatırlarım. Babası rahmetli Rıza Derviş bey, çok iyi tenis oynayan saygın bir iş adamı idi. Başka yakınlığım ve kendisinden bir çıkarım yoktur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.