Trajedi komediye dönüşüyor

A -
A +

Ankara sahnesinde oynanmakta olan trajedi, komediye dönüştü; bir dönemin klasik Fransız komedilerinde olduğu gibi, sahneye açılan her kapıdan birileri çıkıyor, bir şeyler söylüyor ve bir kördöğüşüdür gidiyor. Artık belli olan bir şey var: muhtemelen 3 Kasım'da erken seçimler yapılacak ve o zamana kadar da bugünkü koalisyon hükümeti, parlamentodaki birleşik sayısı 276'nın altına düştüğü halde, düşmeyecek. Tabii ANAP lideri Mesut Yılmaz kendi küçük hesapları ile koalisyondan çekilip, içerden düşürmezse! Galiba şu sırada herkesin işine bu, yani koalisyonu hemen düşürmemek geliyor. Sağlı sollu Avrupacılar o zamana kadar AB uyum kanunlarını çıkarmayı umuyorlar. Tabii, makul sayılabilecek bir gerekçe de, ekonomik ve mali reformlara siyasi bunalımla inkıta vermemek' Öncelikler Ne var ki, eğer seçimlere gidilecekse, ülke çıkarları açısından bu kadar ve AB yasalarından daha da öncelikli olması gereken Seçim ve Partiler Kanunu'nda gereken değişikliklerin yapılmasıdır, ama bu kördöğüşü hengamesinde, bu değişiklikler konusunda, vakit olsa bile, uzlaşma sağlanamayacağı muhakkak. AB yasalarına gelince, Mesut Yılmaz ve diğerlerinin yangından mal kaçırırcasına, özellikle idam, ana dilde eğitim ve yayın konusundaki "ev ödevlerini" yetiştirebileceklerini sanıyorum. Ben bunun için gözyaşı dökecek değilim. Bahçeli'nin tutumu Bu kördöğüşü ve "büyük oyunlar içindeki küçük hesaplar" içinde en dürüst ve net davranışı MHP lideri yapmış ve MHP'yi siyaset ve iktidar dışına itmek isteyen "Frankfurt Oluşumuna" karşı rest çekmiş ve arada AB trenine yetişmek konusundaki yutturmacaları da açığa çıkardı. Bu net tutumuna, ülke çıkarlarını parti menfaatlerinden üstün tutan hareket ve söylemlerine, bir de Yılmaz'ın muğlak tavrına ve sözlerine bakınız; aradaki devlet adamlığı ve vatanseverlik farkını görürsünüz. Politik teamül ve parlamento sayıları aslında Bahçeli'nin Başbakanlığa geçmesini gerektirir ama o, şu bağlamdaki şartları düşünerek bunu zorlamıyor: Yılmaz ve hempası Kopenhag zirvesinde ve Alman seçimlerinde iktidarı kazanmalarına muhakkak nazarıyla bakılan Hıristiyan Demokratların Türkiye'yi AB'ye asla kabul etmemek kararları belli olmadan ve Güney Kıbrıs AB'ye alınmadan Türkiye'yi "satılabilir" hale getirmek yani AB treninin furgonuna takmak için acele etmektedirler. Yoksa ağzımızla kuş tutsak AB ev ödevleri dayatıcı hocalarının Türkiye'yi kulüplerine almakta hiç aceleleri yok! Troyka Bu arada diğer bir komik faktör de, TROYKA'nın üçüncü bacağı Kemal Derviş'in durumu. IMF ile sıkı fıkılığı malum ama vazgeçilmez bir kişi olup olmadığı pek belli değil. Ama ikircikli tutumuna rağmen bir kısım medya tarafından "vatan kurtaran aslan" olarak pompalanıyor! İsmail Cem'in tabiriyle "sağlam sicimli tesbihinin tanelerinden" oluşan "Yeni Oluşuma" gelince, "tesbihin" sicimi naylon da olsa, İngiliz sicimi de olsa, aslında ne kadar sağlam olduğunu gelişmeler gösterecek. "Yeni şeyler" söylemek lazımsa, AB'ye girmenin, ne kadar milli bir partinin başlıca hedefi olabileceği bir tarafa, "Sosyal Demokrasi" artık, ne kadar "yeni bir şeydir"?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.