Türkiye, Endonezya veya Tayland değil!

A -
A +

Bu sefer olaysız, hatta uzlaşmalarla geçen MGK toplantısını yorumlayan bir haberci, AB'ye katılmamız için hazırlanan Ulusal Program üzerinde de uzlaşmaya varıldığını ve dolayısıyla AB'nin yolunun açıldığını yazıyor. Bence, bu biraz fazla iyimser bir değerledirme! Kürtçe eğitim ve TV yayınları, idam cezası ve Kıbrıs konularında, kelime ve semantik oyunları ile hazırlandığı anlaşılan "çerçeve programın", ne askerleri, ne MHP'yi, ne de neticede Avrupalıları tamamiyle tatmin edeceğini sanmıyorum. Belki de şu sırada, bu konulardaki derin anlaşmazlıklar, geçici olarak, küllendirilmek isteniyor. MGK konusunda da uzlaşmadan söz ediliyor; bu sorun da kuruldaki sivil üyelerin sayısının arttırılması suretiyle çözülmüş. Aslında Avrupalıların itirazları asker sayısının çokluğuna değil, oynadıkları etkili yetkili role, ağırlıklarına idi. Onlara kalsa, Kuruldan askerleri toptan çıkarmak isterler. Şimdi sivil üyeler, birkaç Bakanın da kurula üye edilmesi ile çoğalınca Komutanların "reel" rolü azaltılacak mı? Tabii ki ve iyi ki hayır! Güya göz boyanacak. Maalesef, son yıllarda adet, olayları dalgalanmaya bırakmak veya halının altına süpürmek. Aslında yapılması gereken şey, AB'nin gözünü boyamaya, beyhude çalışmak değil, bu konudaki ısrarlı siyasetimizi, bu köşemde dile getirmeye çalıştığım, şu sıradaki önemli gelişmelere göre radikal bir şekilde gözden geçirmek ve girmeye çalıştığımız "kulübün", neticede, ne menem bir kulüp olacağını kestirmek. Dünya dönüyor... Aslında, ABD'de Bush yönetimi ile dünyada yeni oluşumlar başladı ve belki de dengelerin değişmesi ile İsmet Paşa'nın yıllarca önce söylediği gibi "yeni bir dünya" kurulmakta. 27 Şubat Salı günkü NEW YORK TIMES gazetesinde, yeni yönetime yakın, Muhafazakâr "Düşünce Tanklarından" biri olan YENİ AMERİKA VAKFI üyesi David Kaplan'ın, "Türkiye'nin Tehlikeli Başarısı" başlığı altındaki bir yazısı çıktı. Ben son zamanlarda, dış basında ülkemiz hakkında bu kadar isabetli bir değerlendirme okumadım. Kaplan, çok doğru olarak son mali ve ekonomik krizi Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit arasındaki kavganın başlattığını, fakat bunalımın asıl sebebinin bu olmadığını yazıyor ve Türkiye'nin ekonomik sorunlarının, ekonomik reformların ve gelişmelerin, modern demokratik kurumlar kurma çabalarının, dengelerde "çok hassas durumlar ve sarsıntılar oluşturmasından kaynaklandığını ileri sürüyor, "Bir yerde, Türkiye'nin sorunları başarının sorunlarıdır," diyor ve hemen ilave de ediyor: "Bu da problemlerin Amerika'nın çıkarları açısından tehlikesiz olduğu anlamında yorumlanmalıdır. " Kaplan'a göre Yazara göre Türkiye, Brezilya gibi, eski bürokrasilerin, özellikle Osmanlıdan kalma hantal bürokrasi tarafından engellenmektedir, bazı Bankalar döviz yükü altında, karışık ilişkiler içinde çökmektedir. Vergi gelirleri dağılımında eşitsizlikler vardır. Ama diğer taraftan da devlet kuruluşları modernleşmeye ayak uydurabilmek için mücadele vermektedirler. Mali kriz de, modernleşme mücadelesinin bir neticesidir. Ve MGK Kaplan'ın şu satırları çok anlamlı: "Türkiye'de istikrarı şu bağlamda, askerlerden ve sivillerden oluşan Milli Güvenlik Kurulu sağlıyor. Ve ülkeyi, mesela Endonezya'nın düştüğü anarşiden ve Arap ülkelerinin bunaltıcı otokrasisine düşmekten de bu kurul korumuştur." Kaplan demeye getiriyor ki, Askerlerin, "hukuki" rolleri olmasa ve kendileri de sorumluluk almak istemeseler bile sorumluktan kaçan politikacılar, gerektiğinde, bunalımlar vukuunda, onları askerlerin, zımni müdahaleleri, yumuşak "post-modern darbeleri"nin kurtaracağını bilmektedirler. Burada Kaplan, Samuel Huntington'un sözlerini tanık göstererek, bence paradoksal -benim de güç kabul edeceğim- bir neticeye varıyor: "Hızlı modernleşme içinde bulunan toplumlarda yolsuzluklar endemiktir ve sorumsuz tembel bürokrasilerin çarklarını yağlayarak, hareket ve gelişme sağlar." Ancak Kaplan hemen ekliyor: "Ancak yolsuzluklar artık bu olumlu faydalarını yitirmişler ve Türkiye de, bu yüzden Asya stili bir mali "erimenin" eşiğine gelmiştir. Bu "erimenin" neticeleri Türkiye'de Endonezya'dakinden çok ciddi olacaktır. Çünkü Türkiye'deki ekonomik bir felaketin ABD için jeopolitik neticeleri çok ciddi olacaktır." Kaplan'a göre, Türkiye Orta Doğunun siyasi odak noktasıdır. Dicle ve Fırat sularını kontrol eder ve Kafkaslar'daki yeni demokrasilerin "ekonomik hayat yoludur." Türkiye hudutlarında gevşeme birçok sorunu beraberinde getirecektir. Türk Ordusu Orta Doğudaki Kuvvet dengelerinde radikal bir unsurdur. Eğer Saddam devrilse kuvvetli istikrarlı bir Türkiye'ye de, Irak'ın kuzey hudutlarını güvence altına almak için daha fazla ihtiyaç duyulacaktır. Velhasıl Türkiye, mali problemleri ile ABD için sadece mali yankıları olacak bir Tayland değildir. Türkiye, İsrail ve Meksika kategorisinde, stratejik önemi, IMF ve diğer uluslararası kuruluşların temizlik operasyonlarına bırakılamayacak kadar hayati önemi olan bir ülkedir." Gerçi Bush, başından beri ekonomik problemeleri olan ülkeleri desteklemek konusunda isteksizliğini belirtmiştir ama iş Türkiye'ye gelince, hali hazırdaki, ekonomik sorunların jeopolitik sorunlara dönüşmesi ihtimaline karşı, şu bağlamda, bu ülkenin modernleşme, çabalarına direkt olarak yardım etmekten başka alternatifi olamaz. Kısacası Bush yönetimi, Türkiye'deki krizi bir mali kriz olmaktan ziyade, siyasi ve stratejik bir sorun olarak algılamaya mecburdur" Görüyorsunuz , David Kaplan, benim bu köşemden birkaç gündür söylemeye çalıştıklarımı, çok daha açık bir şekilde belirtmiş. Hem TSK'nın, Avrupalıların düşündüklerinin aksine vazgeçilmez rolünü, hem de geleceğimizi ve bunalımlarımızı, AB'ye ve de IMF'ye emanet etmekteki hataları da...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.