Avrupa Birliği Komisyonu'nun "Genişlemeden" sorumlu üyesi, Günther Verheugen, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ısrarla, "gerekirse bedelini öderiz" demesine, Başbakan Ecevit'in "entegrasyon" ifadelerine karşın, "Türkıye Kıbrıs için (Denktaş için) daha fazla bedel ödemez... Denktaş Ada'da yalnız bırakılacaktır" buyurmuş. O ve diğer yabancılar, Türk basınında ve TV'lerdeki bazı yazar ve konuşmacıların, yorumlarına bakınca, böyle bir neticeyi çıkarmakta. Türkiye'nin yıllardır yürüttüğü Kıbrıs davasında gevşediğini, tavizler vermeye, hatta Ada'yı Yunanistan'a ve Rum tarafına teslim etmeye hazır olduğu sonucunu çıkarmakta haklılar. Denktaş'ın sırtına bıçak! 4 Aralıkta yapılacak Denktaş-Klerides görüşmesinin arefesinde, bizim "ötekiler", "yani fay hattının öte tarafındaki gaflet ve dalalet erbabı, Denktaş'ı sırtından bıçaklıyorlar. Denktaş'ı "küçük olsun da benim olsun" diyerek, Kıbrıs'ta her ne pahasına olursa olsun sandalyesini muhafaza etmek tutkusu ile suçlayanlardan, Kuzeyde ve Türkiye'de, Avrupa Birliğine her ne pahasına olursa olsun, üye olmak için onu feda etmekten de öte Kıbrıs Türklerini Rumların adaletine terketmeye, ikinci sınıf vatandaşlar derecesine düşürmeye ve böylelikle yıllardır bu davada gelinen noktadan çok gerilere, '60'lı yıllara götürmeye, dünden razı gafillere kadar, bir ihanet yelpazesi var. Bu yelpazenin içinde Kıbrıs'ın Türkiye için stratejik önemini inkara kadar varan, Türkiye bu yüzden AB'ye alınmaz ise "Üçüncü Dünya ülkesi" haline geleceğini iddia edenler de var... Bu bazıları kendilerine "hain" dememizden şikayetçiler. Oysa "ihanetin" bundan somut tarifi mi olur? Denktaş'ın ruh haleti Bütün bu kıytırıklara karşı Kıbrıs'ta Türklerin -ve Türkiye'nin- mücadelesini yürüten Rauf Denktaş'ın Klerides'le mücadeleye hazırlanırken, ruh haletini, hayal kırıklığını tahmin etmek güç değil. Ben sağlığının da etkilenmesinden korkarım. Bir de Rum ve Yunan tarafına bakın. Orada Klerides'in, şimdiye kadar gösterdiği katılığı ve çözümsüzlüğü böylesine insafsızca tenkid edenler var mı? Hoş, bizimkiler de buna hiç değinmezler ya! Aksine Yunan-Rum tarafında herkes firesiz Klerides'in arkasında. Burada bir çarpıklık hatta büyük bir iç ihanet yok mu? Kıbrıs politikalarımızda yıllar boyunca büyük hatalar yapılmıştır. Bazı diplomatlarımız ince diplomasi oyunları ile sorunu dalgalanmaya bırakmışlar. Hükümetler de gereken iradeyi göstermemişlerdir. Ama bu hataları yapmış olmamız, Kıbrıs konusundaki davamızın özünden vazgeçmemizi, yani bu Ada'yı hem de bazı Kıbrıs Türklerini, kendilerine rağmen olsa bile -kendi haline terketmemizi, Türkiye'nin stratejik çıkarlarını gözardı etmemizi gerektirmez! Denktaş şu sırada hayal kırıklığı duymakta haklıdır. Ama aslında bilmelidir ki Türkiye onu ve Kıbrıs'ı hatta bazı kıytırıklar istese bile, asla terketmeyecektir. Dava onlardan da Avrupa Birliğine üye olmaktan da daha önemli bir milli haysiyet ve milli çıkar meselesidir! Entegrasyon mu, ilhak mı? Bence bunlardan da daha mühimi ve asıl seçenek, KKTC'nin Türkiye'ye "iltihak" etmesidir. Mesele, bunu yabilecek bir "iradenin" olup olmadığıdır! Bugün, günün şartları içinde Kıbrıs'taki çoğunluk, buna taraftar olmayabilir. Ancak, unutulmamlıdır ki büyük kurtuluşlar -Türkiye'nin kurtuluşu da -yorgun bir çoğunluğun ilgisizliğine, hatta muhalefetine rağmen, bir avuç kararlı aydın ve askerin iradesi ile gerçekleştirilmişti. Tarih boyunca, Milli davalar demokratik usullerle, çoğunlukların değişken "iradesi" ile değil, sağlam milli iradelerle kazanılmıştır.