Yeni sivil Anayasa'nın hayrını görelim!

A -
A +

"Müjdeler olsun yurduma, budunuma..."; Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Değişikliklerini kabul etti. Artık "sivil" bir Anayasamız var. Kutlu olsun; 21 pare top atışı eksikti. Başbakan "Büyük Zafer" diyor, medyamızdan da "Büyük Zafer!", "Meclis tarih yazdı!" manşet çığlıkları yükseliyor. Avrupalılardan da takdir mesajları geliyor: "Ha gayret, bize yaklaştınız!" diye... Böyle mi olur? Ben de, "Bu Meclis Anayasayı yapamaz veya değiştiremez" demiyorum. Hukuken yapar... Ama devletin temel yasası böyle mi değiştirilir ve oldu bittiye mi getirilir? O başka mesele! Şimdi, ikinci bir Anayasa değişiklikleri paketi ele alınacakmış... Bu değişiklikleri neden hep birlikte yapmadılar da böyle gıdım gıdım yapıyorlar, Anayasayı yamalı bohça haline getiriyorlar? Doğrusu anlamadım. Aslında yeni anayasa böyle ekleme olacağına. Dr. Sami Selçuk'un önerdiği gibi bir Kurucu Meclis tarafından yapılsa ve halkoyuna sunulsa idi daha iyi olmaz mı idi? Ama artık ne desem boşuna! Ya görüntüler? Oysa değişiklikler yapılırken Meclisin görüntüleri ciddiyetten ne kadar uzaktı. Fenerbahçe'nin maçı nisabı zorlaştırdı. Zaten bu değişikliklerin yapılması TÜSİAD vs. kuruluşların tam sayfa ilanlarına rağmen toplumu pek ilgilendirmedi, heyecanlandırmadı... Toplumumuz sadece Avrupa Birliğine endekslenmış ve Avrupa Trenini kaçırmamak endişesinde idi... Bu "trenin" de anlamında, nereye gideceğinin de, milletimiz tarafından gerektiği kadar algılanmadığını sanıyorum. Çoğu insanımız "bu trene" binersek -o ne zaman olacaksa- Türkiye'nin refaha, gelecek kuşakların güvenliğe konuşacağı hususunda şartlandırılmışlar. Ancak, Avrupalıların bu değişiklikleri "takdir etmelerine bakmayın" hiçbir zaman tatmin olmayacak kriterler çıtasını yükseltecekler ve bizim terör başta, özel endişe ve koşullarımıza bigane kalarak hep isteyecekler de isteyecekler! Ya zafer ya hiç! Başbakanımız ve yardımcıları, bu değişiklikler paketinin kabulünü "ilk sivil Anayasa" diye Meclisin ve milletvekillerinin en büyük zaferi, koalisyonun büyük başarısı ilan ettiler. 1982 Anayasasını askerler yaptırmıştı ama onların maksatları terör belasına karşı önlemler almaktı, ülke ihtiyaçlarına göre düşünülmüştü. Şimdi değişiklikleri kim yaptırdı? Dışımızdaki Avrupa Birliği, kendi kriterlerine göre! Düşünce özgürlüğü kişilik hakları vb. diye getirilen yeni hükümlerin şu sırada bütün dünyanın idrak ettiği ve yeni önlemler aldığı terörizme karşı ne kadar yeterli, başarılı olacağını hep birlikte görecegiz!. Her ne hal ise; ben, değişikliklerin yapılış şeklinin konunun önem ve ciddiyetine uygun olmadığını, en azından aceleye getirildiğini ve değişikliklerin hepsi ile mutabık olmadığımı, ciddi bazı endişelerimin olduğunu ve zafer rüzgarları karşısında "ok meydanında buhurdan" gibi kalsam da, kayıtlara geçsin diye, yazmaya mecburum. Dil konusu Örneğin ve özellikle, dil konusundaki değişikliğin, kapıyı, Kürtçe eğitime ve Kürtçe Radyo ve TV yayınlarına Kürtçe filmlere açacağından veya aralayacağından kuşkuluyum. Nitekim, pusuda bekliyorlarmış; bir iki Kürtçe Film vizyona girmeye hazırmış... Bu konudaki "kalan pürüzler" yeni kanunlarla bertaraf edilecekmiş... Kürçte Radyo ve TV'ler de öyle. Dil konusunun Üniter Devlete karşı siyasal bir araç olarak kullanılacağını bir türlü anlatamadım. Bakın, bölücüler kendileri dilin "tek" Kürtçenin kendi bağımsızlıkları için vazgeçilmez şart olduğunu söylüyorlar. Ya bizim TC devletinin? Bu konudaki değişikliklere yol veren milletvekilleri bunun vebalindan kurtulamayacaklardır!. Maç arası oylama Değişiklikler paketinin kabulü "zafer" sayılıyor. Birbakıma doğru da; bu aslında milletvekillerinin kişisel kazançlarının zaferi oldu! Dokunulmazlıklarına dokunulamadı. Maaş ve hakları artırıldı. Hele maaşlarının hem de halk sıkıntı içinde iken Genelkurmay Başkanının maaşına endekslenmesi -bırakın sorumsuzluklardaki nispetsizliği, TBMM'nin ve milletvekillerinin halk indindeki itibarını biraz daha azalttı. Bazı arkadaşlarımız bu "değişikliklerin" milletvekillerine yakışmadığını söylüyorlar. İşi tersinden alalım: Değişiklikleri yemek ve maç aralarında jet hızıyla üzerlerinde fazla düşünmeden oylayan, milletvekillerimizin, değişiklikleri nalıncı keseri gibi kendilerine yontmaları doğaldı. Bu münasebetle kişisel bir acımı belirtmeliyim: Görüyorum ki, kendi kuşağımızla bütün hayatımızca tevarüs ettiğimiz tarihi birikimler ve değer yargıları, bir değişim furyası içinde, avucumuzdan kayıp gitmekte. Kutsal bildiğimiz her ilkeye bir kulp ve rant takılıyor! Kısacası: Yoruldum! GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Bazıları partilerini ilkeleri uğruna değiştirir; diğerleri ise ilkelerini parti uğruna değiştirirler" * WINSTON CHURCHILL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.