Şehirlerimizdeki çarpık yapılaşma vahim. İstisnayı bozan birkaç belde çıkıyor karşınıza ama çoğunlukla plansız, ruhsatsız, yahut türlü usullerle alınmış ruhsatlarla dikilmiş zevksiz binalar, yetersiz yollar, olmayan kaldırımlar genel manzaraya hakim. Antakya da ne yazık ki bu sınıfa giriyor. Trafik işaretlerinin yetersizliğini, işaretlere ve kurallara uymayan sürücülerin bolluğunu da ekleyin.... Amma en yanlış şehirleşmeye kurban gitmiş yerlerde bile sizi şaşırtan güzellikler karşınıza çıkıyor. Ne demişler? Defineye malik viraneler var... Gerçi, Antakya her ne kadar düzensiz bir şehir manzarası gösterse de virane kelimesi ağır olur ama şairin teşbihi bu. Yalnız bir "Harbiye"si var ki, orası için define kelimesi tam yakışır! O beton yığınlarının, toz içindeki yolların arasından geçip böyle bir tabiat harikası ile karşılaşacağını hiç beklemiyor insan. Eski Roma'dan beri bir sayfiye beldesi imiş Harbiye. Yayladağı'nın suyu kayaların, ağaçların arasından şelaleler oluşturmuş. Düzinelerle, irili, ufaklı... Doyumsuz manzaralar... Suların üzerine kurulmuş bahçelere oturup ayağınız serin sularda, su sesleri dinleyerek yiyip içiyorsunuz. Harbiye esnafının derdi var. Önce belediyenin ilgisizliği. "Ara yollara çöp kutusu koydurabilmek için bile mücadele verdik" diyorlar. "Bu kadar ziyaretçi gelen yerde çöp kutusu olmasa olur mu?" diyorlar. Şimdi de belediyenin çöp kamyonu düzenli gelmiyormuş. Sonra arazide heyelan varmış. Bir otel sahibi "Harbiye kayıyor" dedi. İstinat duvarı gerekiyormuş. Belediye başkanına, valiye, Ankara'ya yazdığı cevapsız kalan dilekçeleri gösterdi. "Buralı bakanımız da var ama o da sadece bakıyor!" diyor. Antakya'nın bir de Samandağ ilçesi var. Türkiye'nin Akdeniz sahilindeki son ilçesi. Bir başka çarpık yapılaşma kurbanı. Adeta herkes istediği yere tutmuş bir bina dikmiş. Upuzun bir kumsalı var. Şimdiye kadar bu kadar kirletilmiş bir kıyı görmedim! Arabayla dakikalarca gidiyorsunuz, kumsalın üstü çöp yığını. Naylon torbalar, atılmış kutular, şunlar bunlar. Sergi gibi! Allahım, bir şehir halkı bu kadar kirli bir kıyı şeridine nasıl razı olur? Deniz ve dağ manzarasının ihtişamına bakıyorsunuz, içiniz acıyor. Bu coğrafyanın kaderi bu mezbele mi olmalı? Anadolu'nun irfan sahibi insanlarından biri bir konuda "aklımız eriyor ama gücümüz yetmiyor" demişti. Benim de gücümün yettiği bu! Yazmak! Belki birileri okur!