"Dört Silahşörler"

A -
A +

Kahramanları dört kişi olduğu halde neden kitabın adı "Üç Silahşörler" diye hep merak etmişimdir. Alexandar Dumas'nın ünlü eseri... Herhalde dört kahramandan biri ekibe sonradan katıldığı için. Athos, Porthos, Aramis ve d'Artagnan. Yani onlar aslında dört silahşördür. Bizim neslimiz 78 kuşağıdır. 12 Eylül öncesi gençlik... 78 kuşağı tabiri 68 kuşağı tabirini taklit ederek sembolik olarak söylenmekte. Yoksa tek başına 1978 yılı tarihe kazınacak olaylarla temayüz etmez; dönemi karakterize eden aslında 70'li yılların tamamıdır. İnsanlarda nedense ilk gençlik çağlarından, lise, üniversite yıllarından bahsederken "bizim zamanımız" deme alışkanlığı var. Hepimizde var. O yıllar "bizim zamanımız"dır da diğer yıllar kimin zamanıdır acaba? O yıllar, ömür seferinin henüz başında, umutlar, ümitler, hevesler, idealler içinde olunan, hayata bakış açısının şekillendiği, enerji dolu bir çağ olduğu için mi "bizim zamanımız"dır? Bizim zamanımız 70'li yıllardır. "Bizim zamanımız"a bir dörtlü damgasını vurmuştur. Dördü bir yerde: Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmeddin Erbakan, Alparslan Türkeş. Dört Silahşörler... Gerçi bu dörtlü hiçbir zaman, Dumas'nın kahramanları gibi kılıçlarını birleştirip "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir" benzeri bir cümleyle yumruğu aynı yere vurmadı ama bizim kuşağa damgalarını vurdular. 12 Eylül öncesi nesil, lise ve üniversite dönemini 70'li yıllarda yaşayanlar, siyasetin ne mene bir şey olduğunu bu dört isimle öğrendi. Hayata bakış açımızı bu dört isim çizdi. Ümitlerimiz, ideallerimiz bu dört ismin açtığı yoldan ilerledi,. Umutsuzluklarımız, karamsarlıklarımız, tökezlemelerimiz, talihsizliklerimiz de... Sonra yıl 2006... Dört Silahşörler artık raftaki yerlerinde. Bizim 70'li yıllarımızı şimdi yaşayan gençlik de, otuz sene sonra düşündüğünde "bizim zamanımız" diyerek başka silahşörleri, bugünküleri hatırlayacak. Siyaset sahnesi silahşörsüz kalmıyor. Ama bizim zamanımızda dört taneydiler! Bizim zamanımıza bakıyorum da... Onca toza, dumana, kana, gözyaşına, korkuya, tehlikeye, acıya rağmen mutluyduk. Her şeye rağmen... Acaba "her şeye rağmen mutluyduk" diyebildiğimiz zamanlar mı bizim zamanımızdır? 78 kuşağına mensup olmaktan pişman değilim, memnunum. Ama, ara sıra, "o vakitler yumruğu aynı yere vursalardı, acaba ne olurdu?" diye düşünmeden de edemiyorum. Şöyle miydi, böyle miydi, siyasî yelpazedeki yeri, dünya görüşü, ideolojisi, günahları, sevapları, mavi gömleği, kasketi, şiirleri... Bülent Ecevit de gitti işte. Allah rahmet eylesin. Dört silahşörlerin ikisi gitti. Gelimli gidimli dünya, Ahir son ucu ölümlü dünya. Uzmanlar yeryüzü üzerinde insan hayatı başladığından bu yana 106 milyar kişinin hayata gözlerini açmış olduğunu tahmin ediyorlar. Kendilerine göre hesap metodları var. 106 milyar insan... 6.5 milyarı halen hayatta. Saniyede 5 bebek doğuyor, 2 kişi ölüyormuş. Çok lüzumlu olduğu halde en ruhsuz meslek herhalde istatistikçiliktir. Hep rakam, hep rakam... Bir rakam eşittir bir insan... Halbuki her insan bir dünyadır. Bir insan göçtüğünde, bir dünya göçer. Ve farkında mısınız, öteki taraftaki nüfus buradan fazladır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.