Stratejik ortağımız Çin...

A -
A +

> PEKİN - Batuhan YAŞAR-İHA Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte neredeyse 1 haftadır Çin'deyiz... Gerçekten Türkiye'de saçma sapan tartışmalarla hem büyük zaman kaybediyoruz hem de kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan başka bir şey yapmıyoruz... Her şeye karşı çıkan ve hayır diyenleri, 1960'larda yaşamak isteyenleri, bırakın Avrupa veya Amerika'yı, en azından 1 aylığına bile olsa Çin'e gönderelim de sosyalist ve komünist Çin'in değişen dünyaya nasıl adapte olduğunu görsünler. Yeni dünya düzeninin nasıl okunduğunu ve tatbik edildiğini öğrensinler. Bu uzun Çin ziyaretinde, herkesin hâlâ "Hocam" diye hitap ettiği Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun büyük bir sabırla ve âdeta satranç hamleleri ile ördüğü Türkiye'nin yeni dış politika stratejisini daha yakından anlama fırsatını da yakaladık. Kim derdi ki, bundan çok değil 2-3 yıl öncesinde Türkiye ile Çin "stratejik ortak" olacaklar ve G-20, BM, uluslararası arenada birlikte hareket edip, birbirlerinin çıkarlarını koruyacaklar. Kendi aralarındaki ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkileri yine "stratejik konsept" içerisine oturtacaklar. Bunlara hiçbirimiz inanmazdık. Ama oldu... Bu yeni stratejik ortaklığın ana hatları belirlendi. 2011 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Pekin ziyareti ile artık işin icraat kısmına geçilecek ve yol haritası belirlenecek gibi görülüyor. 2 yıl sonra Çin Devlet Başkanı olması kesinleşen Jinping, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Çin Meclisinde hangi salonda görüştü dersiniz; Davutoğlu, Sincan-Uygur salonunda ağırlandı. Buna diplomaside "büyük jest" deniliyor. 2012 Yılının Çin Devlet Başkanı, Türk Halkını Çin'e ve Doğu Türkistan'a davet etti ve açık açık "biz her türlü iş birliğine varız. Buraya daha fazla Türk gelsin, Urumçi'yi, Kaşgar'ı görsün" dedi. Yani Çin, inanması şu an için hepimize zor gelse de, Doğu Türkistan'a gelip soydaşlarımızla kucaklaşmamızı ve kaynaşmamızı istiyor. Sincan Uygur demişken, Türkiye'nin ajandasında, Urumçi'ye büyük bir organize sanayi bölgesi projesi de bulunuyor. Burada akla şu soru da gelmiyor değil, düne kadar Doğu Türkistan'a bırakın gitmeyi yaklaşmamıza bile tahammül edemeyen Pekin yönetimi neden böyle yapıyor; bu sorunun cevabı çok açık; demek ki kapalı kapılar ardında Pekin'le Ankara arasındaki güven önce tesis edilmiş ardından da perçinlenmiş... Bu önemli Çin ziyareti içeride AB'ye alternatif proje veya eksen kayması olarak değerlendirilebilir. Birileri hâlâ kabul etmese de Türkiye uluslararası arenada artık, denileni emir telakki edip yapan değil, kendi politikalarını uygulayan ve kabul ettiren ülke durumuna geldi... Geçen sene Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinin hemen öncesinde Çin'e atanan Büyükelçi Murat Esenli'yi kutlamak gerekiyor. 1 haftada Murat Beyin ağzından "hayır" sözcüğünü hiç duymadık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.