Altı şehir, üstü peri bacası...

A -
A +
MEMLEKETTEN HABER VAR -42- Behçet FAKİHOĞLU Altı şehir, 
üstü peri 
bacası... 

1 milyon peri bacası ile 300 yer altı şehrine sahip Kapadokya'da yerin altı da üstü de hazine. Adeta, görsel bir şölen... apadokya, Türkiye'nin dünyaya açılan en önemli pencerelerinden biri. Sahip olduğu tabii, tarihi ve kültürel değerleri ile Türkiye turizminin en gözde merkezlerinden. Eşsiz görünümü, doğallığı ve önemli medeniyetlere yaptığı ev sahipliği ile bir tarih hazinesi... Günümüzden milyonlarca yıl önce Erciyes, Hasan Dağı ve Göllü Dağı'nın çıkarttığı lavların, yine milyonlarca yıllık bir serüven ile tabiat şartlarının şekillendirdiği; eski Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi olarak da bilinen hayal alemi. 1 milyon peri bacası, 300 yer altı şehrinin bulunduğu bu tabiat harikası; Nevşehir Valiliği'nin yayınladığı kitapta belirttiği gibi, sanki "Devler gelmişler bir gece, sessizce, oymuşlar, kazmışlar, delmişler, eğip bükmüşler, gitmişler, kimseye haber vermeden..." Herkesin hayalini kurduğu şekilleri bulabileceği, gördüğü her köşesinde hayretinin artacağı, tabiat harikası tepeler, düzlükler, vadiler... Nevşehir'e 7 kilometre mesafede bulunan Uçhisar yerleşim yerine gidiyor, Uçhisar kalesine tırmanıyoruz. Kalenin tepesinden etrafı seyretmek bu kadar mı güzel olur? Karşımızda zirvesi karlarla kaplı Erciyes tepesi, etrafımızda göz alabildiğine peri bacaları, Güvercinlik Vadisi. Sanki bir masal ülkesi... Bölge en güzel şekilde bu noktadan görülüyormuş. Kaleye tırmanış biraz yorsa da, bu manzara için her yere tırmanılır. Uçhisar Beldesi eski evler, butik oteller ve turistik tesislerle dolu. Uçhisar'ın üç mahallesi var. Aşağı Mahalle Muhtarı Savaş Cehrili'yi buluyor, bu tabiat ve turizm harikası hakkında bilgi alıyoruz. Bu mahalle tamamen SİT alanı imiş. Her biri diğerinden ilginç 14 yabancı yerleşmiş. Görüşmemiz için bizi Fransız Mimar Jacques Avizou'ya götürüyor. BURALAR CENNET GİBİ Mimar Avizou misafirleri ile yemek yiyor, bizi kırmayıp kalkıyor, sakin bir masada demli çaylar eşliğinde sohbete başlıyoruz... Mimar Avizou, Fransa'da "Mimarsız Mimarlık" diye bir kitap okur, kitapta anlatılan Kapadokya'yı çok merak eder ve 1987 yılında turist olarak gelir. Gelir gelmez buralara tutulur, bir ev almak ister. Tek kelime Türkçe bilmez o zamanlar. Evlerin üzerindeki "satılık" kelimesini ev sahiplerinin ismi sanır, başka evler arar. Bir ev alır ama bürokrasi ile çok uğraşır. Yabancılara ilk defa mülk satılıyor, mevzuatı bilen yok. İşlemleri tam 2 yıl sürer. 2 yıl sonra restorasyona başlar, bu da 6 ay sürer. Sonra da kendi evinde tatil yapar. Mimar Avizou Uçhisar'ı çok sever, bir şirket kurar, bu şirket 16 ev alır, otel olarak restore ederek, 1993'te işe başlar. Sonra bir ev daha ilave edilerek, 17 ev, 31 oda olarak faaliyet devam eder. Neden memleketini bıraktın da buralara geldin diye sorduğumuzda; "Burası cennet gibi, insanları çok iyi, manzara şahane" diyor... Mimar Avizou'nun 3 çocuğu Fransa'da, "orada işleri var, tatil zamanında geliyorlar" diyor. Jacques Avizou, Uçhisar'ın güzelleşmesi için mimarlık bilgisiyle katkıda bulunuyor, "eskiler fikir sormazdı, şimdiki belediye danışıyor" diyor. "300-400 ev var, yıkıntı halinde, bunlar güzel bir şekilde restore edilebilir, turizmin hizmetine sunulur" diye ilave ediyor. Mimar Avizou bu güzel yerleri bütün insanlığa tanıtmak için bir de kitap yazıyor. Bu toprakları o kadar çok sevmiş ki Avizou, mezarının da burada olmasını vasiyet ediyor. Kapadokya'nın diğer yabancı sakinlerinin de her birinin ilginç hikayeleri, değişik meslekler bulunmakta. Fransız Mimar'ın anlatacakları bitmiyor, ama biz Kapadokya'nın diğer güzelliklerini görmek için ayrılmak zorunda kalıyoruz. KAPADOKYA'NIN ALTI ŞEHİR Kapadokya'nın üstü gibi, altı da masalımsı. Savaşlarda, düşman akınlarından, yağmalardan korunmak için yer altı şehirleri yapılmış. 300 civarına olduğu söylenen bu şehirlerin 8 tanesi bulunabilmiş. Özlüce, Kaymaklı, Özkonak, Derinkuyu gibi yer altı şehirleri çok katlı, bazılarının 8. katına ulaşılabilmiş. Yer altı şehirleri, insanların uzun süre yaşayabilecekleri şekilde, her türlü ihtiyaca cevap verebilecek tarzda yapılmış. Erzak odaları, at ahırları, barınma yerleri... Girişler, katlar 1, 1.5 çapındaki kalın taşlarla kapatılmış. Dışarıdan açılması pek mümkün olmayan bu kapılar, insanların güvende olmasını sağlamış. Yer altında kilometrelerce uzunluktaki tünellerle bir birlerine ve tahliye yollarına bağlanmış şehirlerin gizemi hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil. Kapadokya'da yer altında bulunan kayaçlar, kazılacak kıvamda, yumuşak, hava ile temasa geçince de sertleşiyor, mukavim oluyor. İnsanlar tabiatın bu özelliğini korunmak için iyi değerlendirmiş... Her köşesi ayrı güzellik Kapadokya ile ismi özdeşleşen Ürgüp, bölgenin en önemli merkezlerinden birisi. Çok sayıda konaklama tesisinin bulunduğu Ürgüp, aynı zamanda bölgenin eğlence merkezi de sayılır. Hareketli, canlı, cıvıl cıvıl bir yapısı var. Ürgüp'ün tabii güzelliklerinin yanında, tarihin derinliklerinden gelen bağcılığı da meşhurdur. Bazı dizi çekimlerinin de yapıldığı Ürgüp, şöhretini daha da arttırmıştır. Uçhisar Güvercinlik Vadisi, Karankemer Vadisi, Göreme Kılıçlar Vadisi, Zelve Vadisi gibi insanı masal dünyasına götüren vadiler, burada bütün masal kahramanlarına benzetilebilecek oluşumlar... Çat ve Ürgüp Peribacalarının ardından güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek, Uçhisar ve Ortahisar'da Erciyes'i seyre dalmak. Açıksaray'da mantar şekilli, Avanos yakınlarındaki şapkalı, Soğanlı'daki ikiz, Peribacaları... Göreme açıkhava Müzesi, Çavuşin ve güvercinlikler... Kapadokya bir deryadır, bu görsel şölen anlatılmaz, ancak görülür... Altı şehir, 
üstü peri 
bacası... 

Kör de bilir Avanos'un yolunu, testi bardak kırığından bellidir İçinden Kızılırmak'ın aktığı, tarihi taş köprüsü ve asma köprüsü bulunan şirin ilçe Avanos'a gidiyoruz. Hani, "Kör de bilir Avanos'un yolunu, testi bardak kırığından bellidir" denmiş ya. Aynen öyle, binlerce yıldır yapılmakta olan çömlekçilik hâlâ devam ediyor, çok sayıda imalathane bulunuyor. Çavuşin Beldesi'nde bulunan Çavuşin Seramik ilgimizi çekiyor, içeri giriyoruz. Tezgahın başında çömlek yapan Abdullah Kırmızıtoprak beni de yan tarafta bulunan Hitit tezgahlarının benzeri bir tezgaha oturtuyor ve başlıyor anlatmaya. Bu iş için kırmızı ve beyaz toprak kullanılır. Kırmızı toprak, Kızılırmak yatağından ve dağlardan (4 dağ, bir dere çeşidi) getirilir ve karıştırılır, ince eleklerle elenir. Sonra atölyelerde bulunan büyük havuzlarda sadece suyla ıslatılarak çamur haline getirilir. Bu çamur torbaların içine konarak, en az 2 hafta bekletilir. Beklemiş olan bu çamurla, Hititlerden kalma ayaklı tezgahlarda, 2 santimetre ile 2 metre arasındaki değişik ebatlarda ürünler yapılmakta. Bu ürünler mevsim şartlarına göre, 10 gün ile 1 ay arasındaki sürelerde, gölgede kurumaya bırakılır. Sonra da bunlar odunlu ve elektrikli fırınlarda 900 derece sıcaklıkta, 8-10 saat süreyle pişirilir. Pişirilmiş ürünler eğer kullanım amaçlı ise temizlenip, satışa sunulur; eğer turistik maksatlı ise, yüzeyleri zımpara kağıdı ile pürüzsüz hale getirilir, kalemlerle hitit desenleri, figürler işlenir. Dekoratif olarak kullanılan ürünler, kazılardan çıkan tarihi eserlerin kopyalarıdır. İçinde kaolin, kalsiyum, kuars ve kil bulunan beyaz çamur da çeşitli safhalardan ve işlemlerden geçirilerek, seramik yapılır. Avanos toprağından nakış nakış el emeği göz nuru dökülerek ortaya konulan çanak ve çömlekler, hızla fabrikalaşan bir yapı içerisinde, Türkiye'nin, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Uzak Doğu ülkeleri ile ABD'ye ihraç edilen en önemli toprak ürünleri konumunda.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.