Dün ve yarın Kayseri'de buluşmuş

A -
A +
Anadolu ve Avrupa'nın ilk tıp fakültesi Kayseri'de açılmış, Mimar Sinan, burada yetişmiş. Nadide eserlerle bezenmiş bir Selçuklu şehri olan Kayseri'de; adım başı bir cami, hamam, kümbet veya medrese bulmak mümkün. Şehrin dönüşümüyle birlikte bu eserler, güzellikleri de ortaya çıkarmışDün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Mevlana Hazretlerinin hocası, Seyyit Burhanettin Hazretleri'nin türbesi... Türbe, her zamanki gibi doluydu. Kayseri'nin çok güzel düzenlenmiş meydanına çıkıyorum. Geniş caddeler, tramvayın geçtiği raylı sistem, bakımlı parklar ve tarihî eserler... Anadolu'nun ortasındaki bu şehirde, geçmişle gelecek ne güzel kucaklaşmış. Hepimizin göğsünü kabartacak bir güzellik... Meydanın ortasında harika bir saat kulesi; Sultan 2. Abdülhamit Han'ın emriyle, Şeyh İbrahim Efendi'nin Belediye Reisliği'ne vekaleti sırasında, 1906'da yapılmış. Meydanın her tarafında başka bir güzel görülen saat kulesi, Kayseri'nin adeta sembolü olmuş. Meydanın diğer tarafında Kayseri Kalesi ve surları. Romalılar zamanında yapıldığı ve sonradan yenilendiği söylenen kale ve surları geniş bir alanı tutuyor. Kale, iç ve dış kaleden oluşmakta. Dış kaleden az bir şey bazı burçlar kalmış. Ziyaretçilerin ilgisini çeken Kale, tarihî şehre ayrı bir ihtişam katmış... HER YER ESER DOLU Meydanın kuzeyinde, muazzam bir taş işçiliğine sahip Sahabiye Medresesi dikkatimizi çekiyor. 1267 yılında Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ata tarafından yaptırılmış medrese; açık avlulu olup, kitap çarşısı olarak kullanılmakta. Meydanın bir başka tarafında da mihrabı ile dikkat çeken Kölük Camii... Selçukluların en görkemli çini mihraplarından olan ve 1210'da yapıldığı söylenen bu eser, geometrik, bitkisel ve yazı süslemeleri ile bezenmiş. Sonra da Hunat Hatun Külliyesi'ne gidiyoruz. Alaaddin Keykubat'ın Hanımı Mahperi Hunat Hatun tarafından 1238'de yaptırılan külliye; cami, hamam, medrese ve türbeden oluşmakta. Caminin Taç Kapısı'nda kullanılan geometrik ve bitkisel süslemeler, taş işçiliğinin muhteşem zarifliğini göstermekte. Yolumuza devam ediyoruz, sağda Ahi Evran Zaviyesi'ni görüyoruz. Kayseri'de ahilik teşkilatını kuran Ahi Evran Hazretleri, şehrin temellerine sağlam bir harç koymuş. Anadolu'daki ilk örneklerinden olan bu zaviye, ayrı bir önem taşımakta. Az ötede de, yolun ortasında bir inci tanesini, 'Döner Kümbet'i görüyoruz. Kartal Kavşağı'nın ortasında bulunan ve Şah Cihan Hatun'a ait olduğu söylenen Döner Kümbet, dünyanın en güzel mezar abidelerinden biri olarak sayılıyor. MEVLANA'NIN HOCASI Sonra da gönüller Sultanı, Mevlana Hazretlerinin hocası, Seyyit Burhanettin Hazretleri'nin türbesi... Türbe, her zamanki gibi doluydu. Seyyid Burhaneddin Hazretleri, ebedi dünyaya hareketi yaklaşınca, hizmetçisinden bir testi sıcak su hazırlamasını ister. Sonra da kapıyı sıkıca kapamasını ve dışarıya çıkıp, "garip Seyyid dünyadan göçtü" diye seslenmesini söyler. Hizmetçi takip eder, Seyyid Hazretleri gusl abdestini alır, "ey bana bir emanet veren Allah'ım, lütfedip bu emaneti benden al, inşallah beni sabredenlerden bulursun" buyurur ve ruhunu teslim eder... Kapalı Çarşı'ya gidiyoruz. Osmanlı döneminde yapılmış kapalı çarşılar içerisinde, İstanbul Kapalı Çarşısı'ndan sonra en büyüğü. 1907 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesi'nde, Kayseri Kapalı Çarşısı içerisinde 2 binden fazla dükkan ve mağaza bulunduğu yazılmaktadır. Yapıldığı günden beri devamlı önemini koruyan Çarşı bugün de cıvıl cıvıl... 1134-1142 yıllarında yapılmış, olan Ulu Cami'ye gidiyoruz. Minaresi, Büyük Selçukluların Asya tuğla geleneğine uygun olarak yapılmış olup, Anadolu'daki ilk örneklerden biri. VASİYETİ, TIP MERKEZİ Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhusrev'in kardeşi Gevher Nesibe Sultan, sarayın Süvari Birliği komutanına gönlünü kaptırır. Ağabeyi buna karşı çıkar ve komutanı harbe gönderir, komutan şehit olur. Gevher Nesibe Sultan bu acıya dayanamaz, üzüntüsünden verem olur; ölüm döşeğinde ağabeyine, kendisi gibi çaresiz hastaların şifaya kavuşturulması için bir şifahane yapılmasını vasiyet eder. Sultan Gıyaseddin Keyhusrev bu vasiyete uyar, 1204 yılında külliyenin inşaatını başlatır, 1206'da şifahiye (hastane) kısmı açılır. Daha sonra İzzeddin Keykavus tarafından 1213'te tamamlanan Tıp Medresesi (Gıyasiye kısmı) ilave edilir. Bu yapı, son zamanlara kadar, 700 yıl hizmet verir. Orta Çağ karanlığında bulunan Avrupa'da, akıl hastaları, "içine şeytan girdi" diye diri diri yakılırken; ilk tıp fakültelerinden olan bu külliyede, uygun tedavi metotları uygulanır. Külliye'nin karşısında da planları Mimar Sinan tarafından çizilmiş Kurşunlu Camii, başka bir güzellik katıyordu. YÜKSEKTEN KAYSERİ! Dünyanın Baş Mimarı ve Zamanın Mühendisi Mimar Sinan, Kayseri Şehir Merkezi'ne 22 kilometre mesafede bulunan Ağırnas'ta doğmuş. Ağırnas, hem Mimar Sinan'ıyla hem de geleneksel mimarisiyle hâlâ yaşatılmakta... Kayseri'de başka camiler, medreseler, kümbetler, hanlar, kervansaraylar, köprüler de çokça bulunmakta. Kayseri'yi bir başka açıdan görmek için Beştepeler Parkı'na çıkıyoruz. Şehir seviyesinden 110 metre yükseklikte, 200 bin metrekarelik bir alanda kurulmuş park, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler için uygun bir alan. Döner lokanta, Kayseri evi ve diğer tesisler, ormanlık piknik alanları vatandaşlarla dolup taşmıştı. Kuzeyde de Mazaka olarak bilinen eski yerleşim yeri bulunmakta. TABİAT HARİKALARI Kayseri sadece tarihî eserler ile değil, tabiat harikaları ile de dikkat çekmekte. Hemen karşımızda, Kayseri'nin incisi diyebileceğimiz Erciyes Dağı bütün ihtişamıyla görülüyor. İç Anadolu bölgesinin birinci, Türkiye'nin beşinci büyük dağı. Erciyes; hem kış turizmi, hem dağ tırmanışı hem de yayla turizmi bakımından, yılın her döneminde önemini korumakta, ziyaretçi akınına uğramakta. Kapuzbaşı Şelaleleri; Yahyalı'nın Küçükçakır köyünün kuzeyinde bulunmakta. 5 tanesi büyük, 2 tanesi küçük olmak üzere, yan yana dizi halinde dökülen şelalelerin yükseklikleri 40-60 metreyi bulmakta, her biri bir dereyi besleyecek güçte. Kapuzbaşı Şelaleleri; sularının yıl boyunca gür akması ve yüksekliklerinin fazla olması sebebiyle, ülkemizin en büyük şelaleleri arasında yer almakta. Sultan Sazlığı (Kuş Cenneti); Kayseri'ye 70 kilometre mesafede, Niğde istikametinde bulunmakta. Yapılan bir araştırmada, burada 251 çeşit kuş bulunduğu ve bunlardan 80 çeşidinin yumurtlayarak burada ürediği tespit edilmiş. Gözetleme kulesi, istasyon ve müzesi ile korunması gereken bir değer... Aladağlar Milli Parkı ve Yamula Barajı'nı da unutmamak gerek... BÜNYAN HALISI Bünyan, halılarıyla ünlü sevimli bir ilçe. 20 sene kadar önce, Bünyan'ın bütün sokakları halı tezgahlarından gelen seslerle ritim tutar, çocuklar bu seslerle büyütülürmüş. Bugün ev tezgahları azalmış, bazı atölyelerde bu geleneğin sürdürüldüğü söyleniyor. Bünyan Halısının çözgüsü pamuk, dokusu yün ve floştur... Dün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Kapalı Çarşı, ziyaretçilerin sıkça uğradığı ve iktisadi hayatın canlı olduğu yerlerden...Dün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Kayseri'deki tarihî eserlerde, Selçuklu mimarisinin bütün estetiğini görmek mümkün.Dün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Erciyes'te gözde kış sporları yapılıyor... Pastırma ve sucuk merkeziDün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Murat Korkmaz, sucuğun tarifini "Etin yağlı bölümleri alınır, içine toz biber, kara biber, kimyon, sarımsak karıştırılır; bağırsağın içine doldurulur, kurutularak satışa sunulur" diye anlatıyor. Pastırmayı öğrenmek için Pastırmacı Murat'a (Murat Korkmaz) gidiyoruz. Pastırmacı Murat, bir tarafta koca satırı ile pastırma keserken, bir taraftan da bize bilgi veriyor. Pastırma, dana etinin bazı bölümlerinden yapılır (sırt, bonfile, mehle). Etin kenarları temizlenir, tuz iyice işlesin diye bıçak vurulur, tuzlanır, "denk" denen ağırlığın altına konur. 4-5 gün bu ağırlık altında bekletilerek, kan ve suyun çıkması sağlanır, et kurur. Sonra et su ile yıkanır, tuzdan temizlenir, açık havada asılarak kurumaya bırakılır. Daha sonra et, çemen malzemesiyle kaplanır. Kayseri'de pastırmalar Karpuzatan Mevkiinde yapılır. Buradaki hava ve su pastırmaya ayrı bir lezzet katar, Kayseri pastırması bu sayede farklı lezzette olur. Yemek kaşığına 40 adet mantı sığmalıDün ve yarın Kayseri'de buluşmuş Kayseri mantısının özelliği, içine fesleğen katılması ve bir kaşığa 40 mantının sığıyor olması... Kayseri'nin tanınmış en önemli lezzetlerinden biri mantı. Bu lezzetin sırrını öğrenmek için Nostalji Mantı'ya gidiyoruz. Nostalji, 2003 yılında Türkiye'nin en iyi 10 mantıcısı arasında birinci seçilmiş. Tescil belgesini de almışlar. Nostalji; Mustafa Yurduşen, eşi Venhar Yurduşen ve kızı Ebru Yurduşen tarafından işletiliyor. Ebru Yurduşen'in söylediğine göre 36 çeşit mantı bulunmakta. Bunlardan 3 çeşidi yapıyorlar; Tepsi mantısı (içi boş olur, harçla pişirilir), Kayseri mantısı (içi etli) ve yağ mantısı... Kayseri mantısının özelliği, içine fesleğen (reyhan) katılması ve bir kaşığa 40 mantının sığıyor olması. Bir kadın 8 saat durmadan çalışsa, ancak 3 kilogram mantı yapabilir. Tabir yerinde ise tam bir sanat eseri. Kesinlikle elle yapılıyor. Kıtlık zamanında, un-yumurta karışımı ile yapılan bir yemek olarak ortaya çıkmış. Suda erimeyen, kaliteli, özlü una; tuz, su, yumurta katılarak yoğrulur, 15-20 dakika dinlenmeye bırakılır. İç olarak da kıyma, tuz, biber, reyhan, soğan karıştırılarak hazırlanır. Hamur açılır, küçük kare şeklinde kesilir, iç konarak bükülür (kesinlikle elle yapılır). Mantı yapıldıktan sonra bir müddet dinlendirilir, sonra kaynar suya konarak, 8-9 dakika haşlanır. Ocağın altı kapatılır. Üzerine 1.5-2 bardak soğuk su (can suyu) konur. Sonra fazla su süzülür, içine tereyağlı, salçalı, toz biberli sos eklenip karıştırılır. Üzerine de isteğe bağlı olarak yoğurt, sumak konarak servise sunulur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.