Elazığ yarına umutla bakıyor

A -
A +
Başlı başına tarihî bir değer olan Harput ve Palu, Çayda Çıra oyunu, eğik minaresi, üzümü, 'Keban'ı, 'Hazar'ı ve tabii topraklarında medfun bulunan İslâm âlimleriyle Elazığ; "elin hanında, hamamında gözümüz yok, harmanları bol olsun vallahi sözümüz yok" asaletine sahip... Elazığ, tarih boyunca önemli bir eğitim ve kültür merkezi olmuş. 1890'lı yıllarda Harput'ta 5 resmi okul, 4 özel okul, Ermeni Okulu, 1 Amerikan Koleji, 1 Alman Okulu, 19 Medrese, 8 tane El Yazması Eserlerin bulunduğu kütüphane mevcuttu. Cumhuriyet döneminde de eğitimdeki önemini koruyan Elazığ'da, 1975 yılında Fırat Üniversitesi kurulmuş, Türkiye'nin önemli yüksek öğrenim kurumları arasında yer alan bu üniversitemizin öğrenci sayısı 20 bini geçmiş. Elazığlılar, tarihten gelen bu özelliği devam ettirmiş, okumaya hep önem vermiştir. Yüksek tahsilini tamamlamış, çeşitli mesleklere sahip olmuş Elazığlıların sayısı diğer illere nispetle fazladır. Bürokraside de bu ağırlık görülmektedir. KAZANILMIŞ BİR İTİBAR! Elazığ'ın sokaklarında gezilirken, bu fark hissediliyor. Yollar düzgün, çevre temiz, şehir düzenli, hayat daha kaliteli ve dengeli. Civar illerle mukayese edilemeyecek bir gelişmişlik... Bu hususları konuştuğum Elazığlı dostum, bu anlamlı şiiri okuyor: "Karşımda duran gurbet elin pırıl pırıl sinesi/ Lakin kulaklarımda Harput'un yanık sesi/ Yabancı görmedeyim, nerde olsa herkesi/ Sanki nur içindeyim veya dört bir yanım loş/ Gönüller aydın olsun, ne fark eder ki gakkoş!.. Elin hanında, hamamında gözümüz yok/ Harmanları bol olsun, billahi sözümüz yok/ Bizim ayakta hırik, onlarınkinde kaloş/ Gönüller aydın olsun, ne fark eder ki gakkoş..." Gakkoşların Aziz Diyarı ve gakkoşlar, yüzyıllardır bu asil duygularla yaşar, bunun hak ettirdiği itibarı görür... "ÇAYDA ÇIRA" DRAMI! Adeta Elazığ'ın simgesi haline gelmiş Çayda Çıra oyunu, şehrin en işlek caddesinin kavşağında heykelleştirilmiş. Dünyaca bilinen ve Elazığ'a ait bu oyunla ilgili bir efsane bulunmakta. Bir delikanlı, bir kıza aşık olur, buluşmak için geceleri gölde yüzerek karşıya geçer. Genç kız, delikanlının yön bulması için çıra (dındik) yakar. Bunu fark eden kız babası çırayı söndürür. Delikanlı boğulur, kız da ardından kendini sulara atar. Bütün köy halkı da gençleri bulmak için çıraları yakarak aramaya çıkar. Bu acıklı olay da o gün bu gündür oyun olarak yaşatılır... OSMANLI'NIN GÖZDESİ 19. yüzyıl sonlarına kadar ülkemizin en gözde şehirlerinden olan tarihî şehre, Harput'a çıkıyoruz. Ovaya nazır, yüksekçe bir yerde kurulan Harput'un her köşesi tarih kokuyor. Adım başı bir tarihî eser veya kalıntı, Belek Gazi'nin heykeli, asırlık çınarlar... Harput Kalesi de bu şehre yakışacak ihtişama sahip. Kalenin ilk yapımının Urartular dönemine kadar gittiği söyleniyor. Sonra gelenler hep bu kaleyi kullanmış, ihtiyaçlara göre elden geçirilmiş. Bir söylentiye göre, kalenin yapımı sırasında, daha sağlam olması için harca süt katılmış, bu yüzden "Süt Kalesi" olarak da anılmış. ASIRLARDIR EĞİK MİNARE! Harput'a ihtişam katan, eğik minaresiyle Anadolu'nun en eski ve en önemli eserlerinden Ulu Cami'ye yöneliyoruz. Duvarları taştan, kemerleri ve minaresi tuğladan olan cami, MS 1156-1157 yıllarında Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırılmış. Anadolu'nun en eski camilerinden olan bu eser, Artuklu ve Selçuklu camilerinden biraz farklı; Selçuklu ve İran camilerinin plan ve şekilleri birleştirilmiş, Anadolu'ya has bir yapı tipi ortaya konmuş. Caminin en ilginç yönlerinden biri, eğik minaresidir. Sara Hatun, Ağa, Kurşunlu, Alacalı camileri de Harput'un muhteşem tarihinin, zarafetinin ve güzelliğinin birer nişanesi olarak durmakta... Baştan başa ecdad ve tarih kokan bu tarihî şehirde geziyor, Elazığlıların "İmam Efendi" dedikleri, Büyük İslam Alimi Osman Bedreddin Hazretleri'nin türbesine gidiyoruz. Bu mübarek zatın, Erzurum Tabyalarının Ruslardan geri alınmasındaki rolünü ve sonra bir işaret üzerine Elazığ'a gelmesini zihnimden geçiriyor, bu manevi Sultanın Harput ve Harputlular için ne kadar önemli olduğunu düşünüyorum... Kovancılar ve Palu'ya gitmek için Bingöl istikametine yöneliyoruz. Solumuzda Keban Barajı, sağımızda da yaprakları sararmaya yüz tutmuş meyve ağaçları, bahçeler. Keban Barajı, Fırat Nehri üzerinde inşa edilmiş, elektrik üretimi amaçlı barajdır. Keban Baraj Gölü, Atatürk Barajı gölünden sonra ikinci büyük yapay gölümüz. Murat Nehri Vadisi boyunca uzunluğu 125 kilometreyi bulan baraj gölünde su avcılığı, balık üretimi de yapılmakta. Kenarında tesisler ve mesire yerleri bulunan baraj üzerinden feribotla 3 ilçeye geçiş yapılmakta. ÇUKURDAKİ PALU! Kovancılar'a yaklaşıyoruz, sağda bulunan dev 'Ferrokrom' tesisleri dikkatimizi çekiyor. "İskenderun ve Mersin'e yük verilir" levhası, hareketlilik... Tamamlanmış duble yollar da muhteşem. Bir arkadaşın "sadece bu yollar bile başlı başına bir başarı hikâyesi" sözüne katılmamak elde değil. Kovancılar sonradan, Palu'dan gelenler tarafından Elazığ-Bingöl yolunun kenarında kurulmuş. Bu ilçenin içinden geçerek, 8 kilometre mesafede bulunan Palu'ya gidiyoruz. Murat Nehri'nin kıyısında, çukurda kurulmuş Palu, küçük bir ilçe, çok göç vermiş. Murat Nehri'nden geçerek, kıvrıla kıvrıla ilerleyen yoldan, tarihî Palu istikametine gidiyoruz. Eski Palu'dan iki yarım minare, yıkık bir bina ve kalıntılar kalmış. Bir büyük depremle yerle bir olunca, ilçe bugünkü yerine taşınmış. Dibinde akan Murat Nehri, arkasındaki Palu Kalesi ile tarihî Palu, çok önemli bir yerleşim yeri. Murat Nehri üzerinde bulunan tarihî köprü restore ediliyor. Sarp kayaların tepesinde bulunan ve Palu ovasına hakim olan Palu Kalesi, bölgenin en önemli kalelerinden. Tarihî Palu'nun aşağı kesiminde, Murat Nehri'nin kıyısına yakın yerde Osman Samimi Hazretlerinin türbesi bulunmakta. Bu türbe ve gelen vatandaşlar, tarihî Palu'nun tek hayat nişanesi. Tarihî Palu'ya ve Murat Nehrine nazır, karşı tepede bulunan Büyük Alim Ali Septi hazretlerinin türbesine gidiyoruz. Bu ıssız coğrafyanın manevi bekçisinin ziyaretçileri o gün de çoktu. ZENGİN BİR TABİAT... Dönüşte, Keban Barajı'nın kıyısında bulunan şirin İçme Beldesi'ne gidiyor, asırlık çınarların bulunduğu güllerle süslü çay bahçesinde çayımızı içiyoruz. Duvarın dibinden kaynayan suyun sesi, bütün yorgunluğumuzu alıp götürüyor. Bu coğrafyada her taşın, ağacın bir hikayesi olduğu gibi, bu suyun da var. Çoban dağda çok susamış, keçisi ayağını yere vurunca bu su çıkmış, keçi içmeye başlamış. Suyun biteceğini düşünen çoban da "içme" diye bağırmış. Bu beldenin ismi "İçme" olarak kalmış... Dağa, su kaynaklarına doğu gidiyoruz, el değmemiş, bozulmamış bir tabiat. Sincaplar önümüze çıkıyor, dağdan keklik sesi geliyor. Her taraf alıç, kuşburnu dolu. Bunların meyvelerini bol bol yiyip, üstüne kaynak suyu içiyoruz. Geban Mahallesi'ne, yazarımız Adnan Yaldız'ın evine gidiyoruz. Annesi mis gibi saç böreği hazırlamış. Önce yan taraftaki bağa yöneliyor, bağda bulunan 4 çeşit üzümden (siyah, kırmızı, beyaz ve ince kabuklu) toplayıp tadıyoruz... Evin önündeki cevizi tatmayı da ihmal etmiyoruz. Karşıda baraj gölü, arkada dağ, her taraf bağ-bahçe, nefis bir kaynak suyu. İşte Elazığ'ın sıradan bir köyü!.. KIŞ SPORLARI DA VAR Köyler arasından, traktör yolundan geçip, tabiat harikası Hazar Gölü'ne yöneliyoruz. Hazar Gölü, tektonik bir göl. Kıyısında mesire yerleri, yazlıklar bulunmakta. Bir kıyıda da bağ ve bahçeleri bol olan, önemli turizm potansiyeline sahip Sivrice ilçesi. Hazar Gölü'nde arkeolojik SİT alanı olarak tescil edilmiş bir de batık şehir bulunmakta. 11. yüzyıla ait kalıntıların yoğunlukta olduğu şehrin tarihi 4. yüzyıla kadar uzanmakta. Bu civarda bulunan kayak tesisleri de kış sporları için önemli bir pist... Ağın, Alacakaya, Arıcak, Baskil, Karakoçan, Keban, Maden, Kovancılar, Palu, Sivrice gibi birbirinden güzel ilçeleri; Buzluk Mağarası gibi tabiat harikası ve diğer eserleriyle Elazığ; tarihinde olduğu gibi, günümüzde de ülkemizin müstesna bir köşesi olmaya devam ediyor... Elazığ yarına 
umutla bakıyorŞEHRİN SİMGESİ Adeta Elazığ'ın simgesi haline gelmiş Çayda Çıra oyunu, şehrin en işlek caddesinin kavşağında heykelleştirilmiş. Elazığ yarına 
umutla bakıyorTARİHÎ İHTİŞAM Dibinde akan Murat Nehri, üzerindeki tarihî köprü, arkasındaki kale ile tarihî Palu, çok önemli bir yerleşim yeri. Elazığ yarına 
umutla bakıyorKALESİZ OLMAZ! Harput Kalesi, bu şehre yakışacak ihtişama sahip. Kalenin ilk yapımının Urartular dönemine kadar gittiği söyleniyor. Elazığ yarına 
umutla bakıyorDİBİNDE KENT VAR! Tektonik bir yapıya sahip Hazar Gölü'nde, arkeolojik SİT alanı olarak tescil edilmiş bir batık şehir bulunmakta. Elazığ yarına 
umutla bakıyorPİSA KULESİ GİBİ!.. Duvarları taştan, kemerleri ve minaresi tuğladan olan Harput'taki Ulu Cami'nin en büyük özelliği, eğik minaresi... Kış gecelerinin aranan yiyeceği ORCİK Elazığ yöresinde yetiştirilmekte olan üzümün yan ürünlerinden olan; tabii, lezzetli ve kış gecelerinin aranan yiyeceği olan orcik, yapımı oldukça zahmetli ve sabır gerektiren bir üründür. Üzümün sıkılması sonucu elde edilen şıra, kaynatılarak bulamaç yapılır. Şıra iyice kaynadıktan sonra başka bir kazana alınır. Burada şıranın dinlenmesi ve kalan tortunun dibe çökmesi beklenir. Bu arada şıra tekrar soğuyacak ve tekrar kaynatılmak üzere ocak yeniden yakılacaktır. Ancak şıra kaynama kazanına alınırken dibe çöken tortunun, şıraya karışmaması için çok dikkatli ve yavaş davranılması gerekir. Başka bir kapta da şıranın yüzde 10'u kadar ekstra un, kaynatılmaya başlamadan önce ayrılan ılık şıra ile karıştırılarak "livinç" denilen karışım hazırlanır. "Livinç", diğer kazanda kaynamaya başlayan şıranın içerisine yavaş yavaş dökülür. Homojen yapı oluşup, bulamaç haline gelinceye kadar kaynatılmaya devam edilir. İpe dizilmiş cevizler bulamaca bandırılarak güneşte kurumaya bırakılır. Arzu edilen kalınlığa gelinceye kadar bu işlem birkaç defa tekrarlanır. Sonrasında orcik kurumaya bırakılır... Elazığ yarına 
umutla bakıyorBOL BOL ÜZÜM Elazığ'daki bağlarda bulunan 4 çeşit üzümden (siyah, kırmızı, beyaz ve ince kabuklu) tatmadan geçmeyin. Elazığ yarına 
umutla bakıyor
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.