"G.Doğu'daki 10 ilde yerli çay tüketimi yok denecek kadar az" diyen Ekrem Yüce, "Normalde o bölgede yılda 30 bin ton çay tüketilir. Bunun 25 bin tonunun nereden geldiği bilinmiyor" şeklinde konuştu.
Ankara'da 1921 Nisan'ında bir komisyon kurulur, Rize ve çevresinin huzurlu bir ortama kavuşabilmesi için, öncelikle insanların geçimini sağlayacak iş ve çalışma imkânlarının araştırılması kararlaştırılır. Bunun için Zihni Derin'in bölgeye gönderilmesine karar verilir.
Zihni Derin 1923 yılında Rize'ye gelir. Eski adı Garal Dağı olan hazineye ait bir bölgede 15 dekarlık arazi, fidanlık işine tahsis edilir. Bazı meraklıların Batum'dan dönüşlerinde getirdikleri ve diktikleri çay fidanlarıyla karşılaşır. Rize'de ziraat fen memurluğu yapan İbrahim'i Batum'a göndererek, bir miktar çay fidanı ve tohumu getirtir, fidanlığa diker.
Zihni Derin, Batum'a düzenlenen geziye katılır. Batum ve çevresinde Ruslar tarafından kurulmuş olan çay bahçelerini, çay fabrikasını ve Astropikal Bitkiler Araştırma İstasyonu'nu inceleyerek, gerekli bilgileri alır; beraberinde çay tohumu, fidanları ve bir Rus bahçıvan ile Rize'ye gelir. Böylece fidanlık kurulmuştur. Zihni derin, bu Rus bahçıvana fidanlığı emanet eder. Ankara'daki görevine döner. Batum'a sipariş edilen 500 bin tohum fidan haline getirilir, ardından halka dağıtılır. Ancak gerek halkın, gerek devletin konuya yeterince eğilmemesinden, teşebbüs başarısızlıkla sonuçlanır.
Zihni Derin, konuya hal çaresi bulmak için bir kanun teklifi hazırlar ve bu teklif kanunlaşarak yürürlüğe girer.
1938'de Rize ve çevresinde kurulacak Zirai Teşkilat'ın koordinatörlüğü görevi kendisine verilir. Zihni Derin uzun yıllardan sonra tekrar Rize'dedir. Küçük çaplı parsellerde, birkaç yüz fidandan oluşan küçük bir çay bahçesini, gayet güzel yetişmiş ve sağlıklı görmek onu mutlu eder, çalışmalarına devam eder...
Doğu Karadeniz'in ve özellikle Rize'nin çay ya da "2 yaprak bir filiz" macerası da o gün bugündür, artarak devam eder....
ÇAYLA ÖZDEŞLEŞMİŞ ŞEHİR
Rize'de bütün hayat çaya bağlı; evlilik, sünnet, bayram, geçim... Sonradan bölgeye mal olmuş bu bitki, oralara tam anlamıyla damgasını vurmuş. Gürcistan sınırında bulunan Hopa'dan, Ordu'nun Perşembe ilçesine kadar 400 kilometrelik mesafede bulunan alan bu güzel bitkiyle bezenmiş, Karadeniz sahil şeridinin yeşili daha da güzelleşmiş. Hal böyle olunca da, bu bitkiyle ilgili kurum, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR) çok önemli bir yere oturmuş. Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce tam da bu yükü taşıyacak, belki de bu göreve en layık kişi. 20 yıldır çayla iştigal ediyor. Her kademesinde çalışmış, bütün problemlere vakıf. Fabrikadan çıkan çayı avuçlarına alınca, hangi makinede ne gibi bir aksamanın, arızanın bulunduğunu anlıyor. Tadına baktığı çayın ÇAYKUR'un mu, yoksa başka fabrikaların imalatı mı olduğunu hemen anlıyor. Aynı bölgenin çayı olması, Ekrem Yüce'nin bunu anlamasına engel teşkil etmiyor. Bu uzmanlığı ve bilgisi sayesinde, birçok suistimali önlediğini, tıkanıklıkları giderdiğini ve problemleri çözdüğünü söylüyor.
Zihni Derin'in gayretleriyle bölgeye yerleşen çay, Ekrem Yüce'nin dirayetli çalışmalarıyla ileri bir noktaya taşınmış; bilimsel gelişmelerden de istifade edilerek, kalite yükseltilmiş.
Çaykur'un 50 çay fabrikası, 15 bin personeli bulunuyor. Hizmet alımı yaptıkları 5 bin kişiyi de bu rakama ilave etmek gerek. 203 bin ruhsatlı üretici aile de hesaba katılınca, ne büyük bir nüfusun çayla geçindiği ortada.
Özel kesime ait irili-ufaklı 200 çay fabrikasının da bulunduğu bölgede yıllık 1 milyon ile 1 milyon 200 bin ton arasında yaş çay istihsali yapılıyor, bunun da yüzde 60'ını ÇAYKUR alıyor.
Ekim alanlarının belirlenmesi, ruhsatlandırılması, budanması görevi ÇAYKUR'a verilmiş. Vatandaş çayını özel sektöre de verebiliyor, bu konuda bir mecburiyet yok.
Genel Müdür Ekrem Yüce, ÇAYKUR'un fidanlıklarını, araştırma alanlarını, laboratuvarlarını gezdirince, verimin ve kalitenin artırılması için ne gayretler gösterildiğini anlıyoruz. Bunun için üniversitelerle iş birliği yapılıyor. Toprak tahlil ediliyor, çayın laboratuvar tahlili yapılıyor. Her safhada görülen aksamaya anında müdahale ediliyor. "Çayın başlangıcından, paketlenmesine kadar biyokimyasal olaylar var, aynen turşu gibi" diyor Genel Müdür. Tüketiciye en lezzetli, en kaliteli ve en sağlıklı doğal çayın sunulması için; Genel Müdürlük'te bulunan Çay Araştırma Enstitüsü'nde ve diğer işletmelerle birlikte toplam 51 Kalite kontrol laboratuarında çalışmalar yapılıyor. Her taraf bilgisayarlarla donatılmış, bütün birimler ve işletmeler bu ağla birbirine bağlanmış. Bütün bu bilimsel ve teknolojik çalışmalar semeresini vermiş, kalite ve verimlilikte önemli başarılara imza atılmış.
YENİ ÜRÜNLER İÇİN ÇALIŞIYORLAR
30'un üzerinde çay üretilerek çeşitleme ikiye katlanmış, bu şekilde daha çok tüketiciye ulaşılmaya çalışılmış. 2004'te ilk deneme üretimine başlanan yeşil çaya başka çeşitler ilave edilmiş. Şimdi de "Oolong Çay" ve "Beyaz Çay" çeşitleriyle yeniliklere devam ediliyor. Beyaz Çay, ÇAYKUR'un prestij çayı, gelen misafirlere ikram ediliyor.
Daha sağlıklı olduğu söylenen "Yeşil Çay"a günden güne rağbet artıyor.
Çayın dondurma ve pasta sektörlerinde kullanılması için de çalışmalar yapılıyor.
ÇAYKUR, Hemşin'de yeni faaliyete geçen Organik Çay Fabrikası ile, bir ilki gerçekleştirdi, organik çay üretti. Hemşin'de bulunan 3500 dekarlık arazinin 2500 dekarında hiçbir kimyasal gübre kullanılmadan, tamamen organik çay yetiştiriliyor. 3 seneden beri başlatılan bu çalışma, sertifikasyon firmasının kontrolünde yapılıyor.
Bu fabrikanın makineleri, kazanları ve bantları da diğer fabrikalarınkinden farklı, tamamen organik üretime uygun.Çayın her safhası kontrol altında ve organik. Üreticinin ürettiği bütün organik çayı ÇAYKUR alıyor ve parasını kısa sürede veriyor.
ÇAYKUR'un 9 ilde Bölge Müdürlükleri, buralara bağlı 200 satış bayileri bulunmakta. Rize'deki paketleme fabrikasında, günde 400 ton çay paketlenip, 24 TIR ile bölgelere gönderiliyor. İstanbul ve Ankara'da da paketleme fabrikaları var ama çayın yüzde 90'ı Rize'deki fabrikada paketleniyor.
ÇAYKUR Genel Müdürü soruyor:
25 bin ton kaçak çay nasıl geliyor?
Türkiye'de kişi başına çay tüketimi 3 kg. Yıllık çay üretimi de 210-220 bin ton olduğu için normalde başabaş olması gerekir.
22 ülkeye, yıllık 3-5 bin ton ihracat yapılırken, 5 bin ton çay da resmi yollardan ithal ediliyor.
Çaykur Genel Müdürü Ekrem Yüce, Güneydoğu'daki 10 ilimizde yerli çay tüketiminin yok denecek kadar az olduğunu; oysa o bölgedeki vatandaşların daha çok çay içtiklerinin bilindiğini söylüyor ve ilgililere soruyor: "Normalde o bölgede en az 30 bin ton çay tüketilir, bunun 5 bin tonu resmi yollarla ithal edilen çay ise, kalan 25 bin ton çay nereden ve nasıl geliyor?" Ekrem Yüce, kendi ellerinde de bu kadar stok kaldığını, gayri resmi yollarla çay girişinin engellenmesi durumunda bir problemlerinin kalmayacağını belirtiyor.
Çayda damak tadı çok önemli, bir süre pazardan çekildiniz mi, başkaları giriyor ve onların damak tatları yerleşiyor. Çernobil patlamasından önce Avrupa ülkelerine çay ihracatımız 15-20 bin ton civarında imiş, bu patlamadan sonra 2 yıl mal gönderilmeyince bu pazar kaybedilmiş.
Çay nasıl demlenir?
Kireçsiz su çaydanlıkta iyice kaynatılır. Porselen demliğe yeterli miktarda kaynamış su konarak, üzerine her bardak için 2 çay kaşığı çay konur. Demlik çaydanlığın üzerine konarak, kısık ateşte 10-12 dakika bırakılır. Demlenen çay yarım saat içinde tüketilmelidir.
MEŞAKKATİ ÇOK BÜYÜK
Sofralarımızdan eksik etmediğimiz, içmeden duramadığımız çayın gerisinde büyük bir emek var. Bahçelerde ailece çay toplayan vatandaşlarla konuştuk. İki buçuk yaprak, ya da iki yaprak bir filizi makasla almak emek ve ustalık gerektiriyor. Mayıs sonu, Temmuz ve Eylül aylarında olmak üzere 3 sürgün alınıyor. Fatih Mahallesi Muhtarı Şeref Öksüz, kampanya süresinin 10 günle sınırlı tutulmasından, kotanın az olmasından ve fiyatın düşüklüğünden şikayetçi. Yağmurda, çamurda çalışmak zorunda olduklarını, çoğu kişinin bu yüzden sağlığının bozulduğunu ve gübrenin çok pahalı olduğunu söylüyor... ÇAYKUR'un kapasitesi bütün çayları almaya yetmiyor. Bazı özel sektör fabrikaları da 3 yıldır paralarını vermemiş...
Rize'de içilen çay iz bırakmalı
Rize Valisi Zekeriya Sarbak, Rize'nin çay ile marka olmuş bir şehir olduğunu, buranın geçim kaynağının çay olduğunu belirterek; buraya gelen herkesin en iyi çayı, en iyi çay mekanlarını bulması gerektiğini söylüyor ve burada içilen çayın iz bırakmasını istiyor. Rize'nin; eşi, benzeri bulunmayan yemyeşil bir şehir olduğunu, çevresi ve tabiatı ile doğa yürüyüşleri için bulunmaz bir il olduğunu söyleyen Vali Sarbak, binalardaki görüntü kirliliğinin de düzeltilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu coğrafyanın buradaki insanların karakterini şekillendirdiğini anlatan Sarbak, Rizelilerin konuşma şekli ve kültürlerinin kendisini mest ettiğini dile getiriyor.