Nadide eserleriyle saklı şehir: NİĞDE

A -
A +
Memleketten HABER VAR -108- Behçet FAKİHOĞLU behcet.fakihoglu@tg.com.tr Türbelerden manastırlara kadar yüzlerce yıllık geçmişe sahip tarihî eserleri barındıran Niğde; ilk olimpik havuzu, Roma ve Selçuklu eserleriyle büyük potansiyel taşıyor...Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

SU KEMERLERİ VE İLK OLİMPİK HAVUZ Kemerhisar'da Romalılar döneminde yapılmış su kemerleri dikkat çekiyor. Tiyana Antik Kenti bir zamanlar önemli bir yerleşim merkeziymiş. Kemerleri takip ederek, su kaynağına, Antik Roma Havuzu'na gidiyoruz. Dünyanın ilk olimpik yüzme havuzu hâlâ sağlam, içinde kaynayan su pırıl pırıl... Niğde; yeterince bilinmeyen, eşi bulunmaz, nadide birçok tarihî eseri içinde bulunduran bir şehrimiz. Şehrin ortasında bulunan bir höyük üzerinde yapılmış kaleye çıkıyoruz. Bizanslılar zamanında yapıldığı söylenen, ama Selçuklular döneminde asıl ihtişamına kavuşan yapı; iç kale ile onu çevreleyen ve içinde konutlar da bulunan, kalın surlarla çevrili dış kaleden oluşmakta. Restore edilerek, kültürel faaliyetler için kullanılmaya başlanan kalenin yüksek surlarına çıkıp tarihî şehre bakıyor, yakın mesafede bulunan tarihî eserlerin çokluğu karşısında şaşırıyoruz. İç kalenin güneybatı köşesindeki burcun yarısı yıkılıp, içi doldurularak, üstüne 1901'de saat kulesi yapılmış. Dıştan minare görünümünde olan ve şehrin her tarafından görülen saat kulesi, adeta Niğde'nin sembolü olmuş. HEPSİ SANAT HARİKASI Kalede, kuzey-güney doğrultusundaki tepe üzerinde, 1223 yılında yapılmış Alaaddin Camisi bulunmakta. Orijinalliğini büyük ölçüde koruyan caminin 2 kapısı var. Doğuya bakan kapı üzerinde, yaz aylarında 9.30-11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taşını maharetli elleriyle işleyen ustanın 'Taçlı Kadın Başı'nı ortaya çıkarmakta. Söylendiğine göre usta, sevdiği ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak Beyi'nin kızına duyduğu aşkı, bu kapıdaki taş işlemelere resmetmiş. Kalenin güneybatı yönünü, İlhanlılar dönemindeki Niğde Valisi Sungur Bey tarafından muhtemelen 1335 yıllarında yaptırılmış Sungur Bey Camii, bütün ihtişamıyla süslemekte. BAKMAYA DOYAMADIK Az ötede, Saruhan Mahallesi'nde, taç kapısı beyaz mermerden yapıldığı için "Ak Medrese" adını almış sanat harikası, camiler, hamamlar, çeşmeler, türbeler... Hele 1312 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı 4. Rükneddin Kılıç Aslan'ın kızı Hüdavend Hatun tarafından yaptırılmış Hüdavend Hatun Türbesi anlatılır gibi değil, bakmaya doyamadık... Niğde merkezindeki eserlerin güzelliği ve çokluğu karşısında hayran kalmış şekilde kendimizi dışarıya atıyor, Gümüşler Kasabası'na yöneliyoruz. Kasabanın kenarında uzun bir kaya, her tarafı oyularak ev yapılmış. Orta kısımda da yine kayaya oyulmuş büyük bir manastır. Kapadokya Bölgesi içinde, günümüze iyi korunarak gelebilmiş en büyük manastırlardan biri olduğu söylenen Gümüşler Manastırı, bir kale gibi yapılmış. İçi erzak odaları, dehlizler, yer altı şehri, kilise gibi bölümleriyle çok ilgi görmekte ve ziyaretçi akınına uğramaktadır. ORDUYU DOYURAN VELİ Oradan ayrılıp Güllüce'ye, Gül Baba Hazretleri'nin köyüne ve türbesine gidiyoruz. 4. Murat Han, ordusuyla İran seferine giderken, bir kış günü köyün yakınından geçer. Erzak ve yem bitmiş, asker zor durumda. Köyden bir ışık görülünce, birkaç asker gönderilir. Misali Baba Hazretleri askere bir sahan bulgur ile biraz saman verir ve gönderir. Bu bulgurla bütün ordu doyar, azıcık saman da bütün atlara yeter. Padişah merak edip bu zatın yanına gider. Misali Baba Hazretleri, kış günü koynunda bir gül çıkararak padişaha verir, sonra da namı Gül Baba Hazretleri olarak kalır. Bu türbe asırlardır ziyaret edilir, dertlilerin sığınağı olur, yılın belli günlerinde hâlâ pilav dağıtılır. Yörede, "Delisi olan Gül Baba'ya, ağrısı sızısı olan da Ilısu'ya gitsin" sözü meşhur olmuş... MAKARYOS'UN DOĞDUĞU EV Tarihî Hamamlı (Kundunus) semtine gidiyoruz. Bir zamanlar burada 1500 hane Rum varmış. Bir yıkıntı gösteriliyor, Makaryos'un o evde doğduğu söyleniyor. Rumlardan kalan başka bir taş yapının kapısının üzerinde bulunan Rumca yazılar dikkatimi çekiyor. Bilen birisi bunun, "Bugün bana, yarın sana, gelecekte hiç kimseye" anlamına geldiğini söylüyor... Biraz daha gidiyoruz, Kayaardı eskiden bağlık bahçelikmiş. Hatta Niğde'de bir zamanlar Kayaardı'nda bağı olmayana kız verilmezmiş. Bor istikametine doğru gidiyoruz, Tepe Bağlarında, Niğde'nin bağlarının bulunduğu yerde biraz soluklanıyoruz. Üzerine türkü yakılan, "Yine yeşillendi Niğde Bağları" denen yer... İlerde yol kenarında Organize Sanayi Bölgesi dikkatimizi çekiyor, arkada da meşhur Koyunlu Kasabası. Halıcı ve mobilyacı kaynağı... Eskiden Koyunlu'da örülen el halılarını omuzlarına atar, sokak sokak satarlar, sonra işi büyütür, Türkiye'nin her tarafına yayılan namlı halıcı ve mobilyacı olurlar. Koyunlu Halı Fabrikası da Koyunlu'da çok ortağın teşebbüsüyle kurulmuş, önemli bir marka olmuş. MEŞHUR BOR'UN PAZARI Nihayet Niğde'ye 15 kilometre mesafede bulunan Bor'a varıyoruz. Bir köylü merkebiyle aheste aheste Bor pazarına doğru yola çıkar, ikindi vakti varır. Pazar dağılmış, bir vatandaş da bunun üzerine "Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye" demiş, darbı mesel olmuş... Ama o gün Bor'un pazarı henüz geçmemişti, etraf cıvıl cıvıldı. Bor'un manevi sahibi Kuddusi Baba Hazretleri'nin türbesine gidiyoruz. Tarihî eserleri ve dericileriyle ünlü bu şirin ilçeden Kemerhisar'a (Tiyana) geçiyoruz. Romalılar döneminde yapılmış su kemerleri dikkatimizi çekiyor. Tiyana Antik Kenti bir zamanlar önemli bir yerleşim merkezi imiş, arkeolojik kazılar bunu gösteriyor. Kemerleri takip ederek, su kaynağına Bahçeli Köşk Mevkiinde bulunan Antik Roma Havuzu'na gidiyoruz. Dünyanın ilk olimpik yüzme havuzu, hâlâ sağlam, içinde kaynayan su pırıl pırıl, birkaç şanslı ördek bu antik yüzme havuzunun keyfini çıkarıyordu. Ulukışla yoluna koyuluyoruz. Toroslar'ın uzantısı olan ucu karlı Aladağlar'a yaklaştıkça arazideki engebeler artıyor, kar kokusu geliyor. Ulukışla'da ilk dikkatimizi çeken Koca Mehmet Paşa Külliyesi oluyor. Cami ekseninde, medrese, darüşşifa, han, hamam, kervansaray, imaret, türbe, kütüphane, helalar, hazire, arasta... Geçit yolları üzerinde bulunan Ulukışla'da Osmanlı'nın muhteşem külliyesi. Tamamen restore edilmiş, kültürel faaliyetler için kullanılacak. 'HAN DUVARLARI' Mehmet Paşa, öküz arabasıyla cami için taş taşıtırken, öküzlerin biri sakatlanır, işin aksamaması için, güçlü kuvvetli olan Mehmet Paşa, öküzün yerine geçer ve taşla dolu araba çekilir. Bu lakap da o zaman verilir... Külliyeyi geziyoruz, hayran olmamak elde değil. Bir ara duvardaki yazılar gözüme çarpıyor, Faruk Nafiz Çamlıbel'in bu kervansaray için yazdığı "Han Duvarları" şiiri aklıma geliyor. "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, bir dakika araba yerinde durakladı. Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya, Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya." Han Duvarındaki korunmuş Osmanlıca yazılara gözüm ilişiyor, acaba "On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan/ Baba ocağından yar kucağından/ Bir çiçek dermeden sevgi bağından/ Huduttan hududa atılmışım ben" mi? Yoksa, "Garibim namıma Kerem diyorlar/ Aslı'mı el almış haram diyorlar/ Hastayım derdime verem diyorlar/ Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben" mi? Faruk Nafiz'in şu dizelerini de mırıldanıyorum, "Ey garip çizgilerle dolu han duvarları, Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.." ORMANLAR, SARP KAYALAR Biz Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya değil, Çiftehan Kaplıcaları, Çakıt Köprüleri ve Pozantı'ya doğru gidiyoruz. Pozantı'ya 5 kilometre kala da Çamardı'ya yöneliyor, tırmanışa geçiyoruz. Buralar ormanlarla kaplı... Sonra Çamardı ve arkada bütün ihtişamıyla Demirkazık Dağları. Demirkazık köyüne gidiyor, dağcıların tırmandığı sarp kayalara bakıyoruz... Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

SEVDİĞİ KADINI İŞLEMİŞ! Alaaddin Camisi'nin doğuya bakan kapısında, yaz aylarında 9.30-11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapıyı yapan ustanın 'Taçlı Kadın Başı'nı ortaya çıkarıyor. Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

Hüdavend Hatun Türbesi GÜMÜŞLER MANASTIRI Kapadokya Bölgesi içinde, günümüze iyi korunarak gelebilmiş en büyük manastırlardan biri olduğu söylenen Gümüşler Manastırı, bir kale gibi yapılmış. İçi erzak odaları, dehlizler, yer altı şehri, kilise gibi bölümleriyle çok ilgi görmekte ve ziyaretçi akınına uğramaktadır. Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

Demirkazık Dağları Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

Yöreden lezzetler >Niğde Sulu Köftesi: Niğde eşrafından Mahmut Şentürk evine götürüyor; Niğde'nin leziz tatlarını hem ikram ediyor, hem de anlatıyor. Niğde'nin düğün yemeği, buraya has sulu köfte. Tokmakla dövülen et, bulgurla yoğrulur, nane ve diğer baharatlar katılarak, karıştırılır; bir müddet dinlenmeye bırakılır. Sonra küçük parçacıklar halinde ayrılır, iki avuç arasına alınarak yuvarlanır. Nohut da katılarak, normal yemek gibi pişirilir. > Niğde Tavası: 3 Kapılı Yaylası'nda, kekik ve diğer şifalı otlarla beslenen koyunların etinden yapılır. Domates doğranarak, tepsinin altı bununla kapatılır. Üstü kuşbaşı etle kapatılır. Etin üstü tekrar domatesle kapatılır. Bunun üzerine biber, sonra sarımsak konur. Et yağsız ise, bir miktar da kuyruk yağı ilave edilir, tuz katılır, tepsinin kapağı kapatılarak fırına verilir, 1.5 saat süreyle pişmeye bırakılır. > Niğde Biryanı: Göçmenlerden gelen bu yemekte, yıkanan pirinç ıslak şekilde tepsiye serilir. Haşlanmış et veya tavuk, pirincin üzerine serilir. Üzerine tuz ekilerek, tepsinin kapağı kapatılır, fırına sürülür. Et ve pirinç buharla pişer. Bu yemek genellikle kapama tandırlarda pişirilir. Nadide eserleriyle
saklı şehir: NİĞDE 

Göbekli somya halısı Niğde'de el halıcılığı oldukça yaygın. Eskiden her evde yapılan halı dokumacılığı, şimdi köylerde bazı evlerde devam etmekte. Çamardı ilçesinin Yelatan köyüne giderek, Şeref - Kezban Uslan çifti ile görüştük. Bir göbekli Somya Halısı, tamamen yünden dokunur, Anadolu'nun özgün motifleri işlenir. 1 kişinin 20 gün-1 ay arasında dokuyabileceği halı, ancak 200 liraya alıcı bulmakta, bu da masrafları kurtaramamaktadır. Bu sebeple el halısı dokumacılığı iyice azalmış, eskiden köyde her evde halı dokunurken, bugün 10 civarında tezgah kaldığı söyleniyor. Niğde'de haftanın belli gününde halı pazarı kurulurken, dokunan el halıları burada satılıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.