MEMLEKETTEN HABER VAR -20- Yaşı ilerlemiş Kilisliler, eski günleri anınca derin bir "ah" çekiyor. Eski canlılık, zenginlik hep anlatılır. Zaten mevcut tarihî eserler, geleneksel meslekler bu ihtişamlı geçmişi gösteriyor.
Kilis'in eski cadde ve sokakları güvenlik sebebiyle dar, dolambaçlı yapılmış. Çoğu sokak çıkmaz özellikte.
Kilis fethedilirken, Eshab-ı Kiram efendilerimizden bazıları şehit olmuş. Buraya Cüneyye (Küçük Cennet) ismi verilen cami yapılmış. Bu civarda bulunan başka türbelerin de Eshab-ı Kiram efendilerimize ait olduğu söyleniyor. Eskiden "Odun Pazarı" denilen yere gelenler, bu zatlara hürmeten ayakkabılarını çıkarır, o mıntıkayı yalınayak geçerlermiş. Şimdi bu inceliği görmeyen yaşlılar "ah" çekiyor. Kara yoluyla Hacca gidildiği zaman, Hacı adayları Kilis'teki türbeleri de ziyaret edermiş, şimdi o da kalmamış...
ESKİ HANLAR YIKILMIŞ
Konumu sebebiyle hep önemli bir merkez olmayı başaran Kilis, bilim ve kültür alanında da önem kazanmış. Kilis medreseleri tercih edilir, alimler bu merkezi mesken tutarmış. Ticaretle birlikte el sanatları, ticaret ve mimaride ileri durumda olan Kilis'te bu parıltının izleri adım başı görülüyor. "
Kilis, zarif yapıları olan önemli bir şehirdir. Çarşısı büyüktür; birçok dilin konuşulduğu çarşı tam bir Babil Kulesi gibidir. Hanlar dolup taşmakta, bir yanda yeni hanlar yapılmaktadır. Arabalar ve üzeri kapalı faytonlar, çıngırakları ile neşeli sesler çıkararak şehri dolaşmaktadır" Tarihi Kilis'in daracık sokaklarında dolaşınca; Mark Sykes'in, bir zamanların Kilis'ini anlatan yukarıdaki cümleleri geldi aklıma... O hanlar yıkılmış, bir kısmının yerini beton yığınlar kaplamış. Arabalar, üzeri kapalı faytonlar da artık yok, neşeli çıngırak sesleri tarihin derinliklerine dönmüş. Ama o daracık sokaklar, tek tük kalan tarihî eserler, yıkıntılar hâlâ eski ihtişama şahitlik yapıyor. Kilis'in eski cadde ve sokakları güvenlik sebebiyle dar, dolambaçlı yapılmış. Çoğu sokak çıkmaz özellikte. Sokaklarda birbirinden bağımsız birkaç kapılı konutlar bulunur. Konutlar; kale kulesi, kale mazgalları gibi kullanılmak üzere yapılmış.
Daracık Kilis sokaklarında dolanırken bir yemenici ilişiyor gözümüze. Mütevazı dükkana girip selam veriyoruz. Dükkan sahibi Mehmet Özusta, 82 yaşında. "Bu mesleğe başladığım zaman dükkanı bulamayacak kadar küçüktüm" diyor. En az 75 yıldır yemenicilik yapıyor. Yanında oğlu Ahmet ve torunu Muhammet'le birlikte çalışıyor. Üç nesil bir arada bu eski el sanatını ayakta tutmaya çalışıyor. Mehmet Özusta, Gaziantep Üniversitesinde yemenicilik dersleri de vermiş, "bu mesleğin son temsilcisiyiz" diyor. Eskiden 3 usta, 20 çırakla birlikte çalışır, günde 30 çift yemeni yaparlarmış. 1952'de Yemeniciler Derneği Başkanlığı yapmış Mehmet Özusta. O zamanlar Kilits'te 180 yemenici varmış. Kundura hariç, her şeyi yaparlarmış. "Eskiden bu caddeler insan kaynıyordu, develerle gelinir, 2-3 gün kalındıktan sonra gidilirdi" diyor Mehmet Özusta ve o canlılıktan eser kalmadığını anlatıyor... Kilis'in, ayakta kalabilen el sanatlarından bir tanesi de yorgancılık. 35 yıllık Yorgan Ustası Mehmet Özyağcı da eski günlerin özlemini çekiyor. 80'li yıllarda 150 civarında yorgancı esnafı varmış, 5 bin kişi yorgan işinde çalışıyormuş. Şimdi ise 25-30 civarında yorgancı kalmış, 150-200 de çalışan...
ÇEYİZİN VAZGEÇİLMEZİ
Kilis yorganı tamamen el işi... Bir kalfa 8-9 saatte ancak bir yorgan yapabiliyor. Önce pamuklu kumaştan astar dikilir, içine 4 kilogram pamuk konur, sopa ile eşit şekilde yayılır, dağılmaması için teyellenir. Sonra da istenen kumaştan yorganın dışı dikilir. İsteğe bağlı olarak motif, isim işlenir.
Kilis yorganı dünyanın her tarafına gitmiş, İngiliz Sarayı'na bile girmiş. Sırf yorgan almak için Kilis'e gelen turistler, yabancı diplomatlar bulunmakta. Mehmet Özyağcı, yorganlarının hâlâ çeyiz sandıklarının baş köşesini süslediğini söylüyor. Ama, daha ucuza üretilen makine yorganları karşısında rekabet etmekte zorlandıklarını, müşteri kaybettiklerini, birçok yorgancı ustanın bu sebeble işi bıraktığını, kendilerinin de kalfa bulmakta zorlandıklarını belirtiyor.
İŞ ÇOKTU, AMA...
Oğlu Ahmet ve torunu Muhammet'le birlikte yemenici Mehmet Özusta mesleğin inceliklerini anlatıyor: "Kayışlı postalları çiftçiler giyerdi. Ediğin sarısını yeni gelinler, kırmızısını orta yaşlılar, siyahını da yaşlı hanımlar giyerdi. Bir çift yemeni 5 çeşit hayvanın derisinden yapılır. Altı sığır ve manda, yüzleri keçi derisi, içine konan meşin koyun derisi, kıyısı da küçük oğlak derisinden... Eskiden toptancılar alır, ülkenin her tarafına dağıtırdı. Şimdi ayakta kalmakta zorlanıyoruz..."
KORUMALIYIZ
Geleneksel yorgancılığı yaşatacaklarını ifade eden Mehmet Usta, gözlerini dış pazarlara dikmiş. Bu el sanatının yeterince tanıtılması halinde hak ettiği değeri bulacağına inanıyor, çağımıza uygun pazarlama tekniklerini kullanıyor. İnternet üzerinden istenen desen ve model siparişlerini alıyor. Diğer el sanatları ustaları gibi Mehmet Usta da, bu kültür birikimimizin yok olmasına göz yumulmaması gerektiğini, bunların kaybolması halinde bir daha bulunamayacağını belirtiyor...
Ekrem Şekeroğlu, Kilis mutfağını otantik bir mekanda yaşatmak, farklı tatları insanlara sunmak istiyor...
Zengin bir mutfağa sahip
Kilis'te yemeklerin temelini et ve bulgur oluşturur, sebzeli yemekler de yapılır. Kilis yemekleri, Halep mutfağı özelliklerini de yansıtır. Kilis'te; Ekşili Malhıta, Lebeniye, Oruk, Kübbülmüşviyye, Şıhılmahşi, Keşkek, Bulamaç, Gerebiç, Züngül, Katmer ve Kilis Tavası önemli yemeklerdir. Kilis'in mutfağını yaşatmak için büyük gayret gösterenler de var. Ekrem Şekeroğlu bunlardan biri. Cüneyne Camisi'nin yanındaki taş binanın bir kısmını donatmış, Yaren Taş Mekanlar adıyla işletiyor. İlk hazır çiğköfteyi kendisinin yaptığını söyleyen Ekrem Şekeroğlu, bunları paketleyip Anadolu ve dünyanın dört bir yanına gönderiyor. Yapılması gayet kolay diyor; "Paketi açıp, bir bardak suyu katın, 5-10 dakika yoğurun, leziz bir çiğköfte sizi bekliyor..."
Yöreye özel BİR LEZZET
Kilis Tavası'nın nasıl yapıldığını Selahattin Baykal şöyle anlattı: "Orta yağlı bir kilogram koyun etine 3 kırmızı biber, bir bağ maydanoz, bir baş sarımsak, tuz ve karabiber katılır, zırh (satır) ile kıyılır. Güveçte veya tepside, üstüne domates ve biber konarak fırına verilir..."