Oksijenin yurdu ORDU

A -
A +
Akdeniz sahillerini aratmayan kumsallara ve koylara sahip, yeşili ve geride yükselen dağlarıyla Karadeniz'in karakteristik özelliğini taşıyan Ordu, Fatih Sultan Mehmet'in 'ordusundan' alıyor adını!..Oksijenin yurdu ORDUORDU'NUN TEPELERİ! Ordu, bu tepenin eteklerinde kurulmuş. Boztepe'den Ordu'nun güzelliklerini, Karadeniz'in ihtişamını seyretmek bambaşka bir duygu veriyor. Ordu, Doğu Karadeniz şehirlerinden biraz farklı, daha geniş bir ovada kurulmuş. Akdeniz sahillerini aratmayan kumsalları bulunmakta. Ama deniz, yeşil ve geride yükselen dağlarda bir farklılık yok. Bu bol yeşillikten olsa gerek, "Oksijenin yurdu, Ordu" sloganı ve amblemi seçilmiş. Ordu'da da dereler akıyor, burada da şehrin yanıbaşında, kuşbakışı bakan bir tepe (Boztepe) var. Şehir yeşil, sahili çok güzel, Bülbül Deresi ıslah edilmiş, Civil Deresi de ıslah edilecek, kayıklar iç kesimlere kadar gelecek... Osmanpaşa Şadırvanı, Paşaoğlu Konağı, Taşbaşı Kültür Merkezi ve başka eserler, Ordu'nun geçmişle olan bağlarını oluşturuyor. BOZTEPE'NİN ETEKLERİNDE Ordu'yu daha iyi görmek için Boztepe'ye yöneliyoruz. Nizamettin Mahallesinde fındık toplayanlarla konuşuyoruz, Güneydoğu illerinden gelmiş fındık işçileri... Mahsulün azlığı bahçe sahibini endişelendiriyor. 6 kilometrelik asfalt yolu katedip, 450 metre yüksekliğindeki Boztepe'ye varıyoruz. Ordu, bu tepenin eteklerinde kurulmuş. Boztepe'den Ordu'nun güzelliklerini, Karadeniz'in ihtişamını seyretmek bambaşka bir duygu veriyor. Birçok dinlenme tesisi bulunan, yakında teleferik tertibatı kurulacak Boztepe'den yamaç paraşütü de yapılıyor. Dönüşte yol kenarında bahçeli bir ev, sahibi Nurettin Özen davet ediyor, ayran ikramında bulunuyor. Anadolu insanı her yerde aynı; güleryüzlü, cömert, misafirperver... Ordu'nun eski yerleşim yeri, Eski Pazar'a gidiyoruz. Tarihî bir cami ve iki hamam kalabilmiş. Tarihî hamamlar harap halde, adeta yıkılmaya terkedilmiş... Şehrin eski yeri burası imiş. Fatih Sultan Mehmet Han, Trabzon'un fethi için geldiğinde, ordu, şimdiki Ordu'nun yerinde konaklamış. Askere sebze, meyve, süt götüren köylülere nereye gittikleri sorulduğunda, "orduya" derlermiş. Buraya taşınan şehrin adı, böylece Ordu olarak kalmış... 13 kilometre mesafede bulunan Bayadı köyüne yöneliyor, yüzlerce merdiveni tırmanarak Kurul Kayası Yerleşmesine varıyoruz. Sivri bir kayanın üzerinde kurulmuş bu antik kent, birinci derecede SİT alanı. 250-300 merdivenli bir dehliz, sarnıç ve tarihî kalıntılar bulunan Kurul Kayası müthiş bir seyir yeri. Kuzeyde Ordu, güneyde de Kabadüz ayaklar altında. Göz alabildiğince fındık bahçeleri... KOYLAR BİRBİRİNİ İZLİYOR Sahilden Fatsa istikametine gidiyoruz. Sahilde bulunan Perşembe ilçesi, diğer karadeniz ilçeleri gibi yeşil ve güzel. Sahilleri de olağanüstü güzel. Yason Burnu'na gidiyoruz. Güneşin doğuşu ve batışı bu burunda çıplak gözle görülüyor. Bir de tarihî kilise bulunmakta. Birçok vatandaş piknik için gelmiş... Sahil boyunca koylar, şirin köyler birbirini izliyor. Bolaman'daki Hazinedaroğlu konağı çok etkileyici. Fatsa da Ordu gibi bir ovada kurulmuş, bakımlı ve şirin. Bu ilçenin içinden de dereler geçiyor. Kumru'ya doğru devam ediyoruz. Irmak kıyısında kurulmuş çadırlar dikkatimizi çekiyor. Güneydoğu'dan ekmek parasını kazanmak için çoluk-çocuk buralara gelmiş fındık işçileri. Dere boyunca bu çadırlar görülüyor, halleri perişan... Kumru; içinden geçen ırmağı ve yükselen yakındaki dağlarla, çok şirin. Demek ki Karadeniz'deki yerleşim yerleri sahilde olmazsa da güzelmiş... ASIRLIK ÇINARLAR Pösküden şelalesi ve mesire yerine gidiyor, alabalığını tadıyoruz. Sonra da yoğun bitki örtüsü içinden, sırtlardan Ünye'ye doğru gidiyoruz. Buralarda da her taraf yemyeşil, ağırlıklı olarak fındık bahçeleri. İnişe geçerek Ünye'ye varıyoruz. Ünye'de, sahil ve karadeniz yeşilinin bütün nimetleri bol bol görülüyor. Meydanında bulunan asırlık çınarlar, sokaklarındaki gizemli ortam ve yalçın kayalar üzerinde kurulmuş kale... Dönüşte de Karadeniz sahil otoyolundan sapmıyor, Bolaman-Perşembe arasında bulunan 3 bin 775 metrelik "Nefise Akçelik" tünelinden, Türkiye'nin en uzun tünelinden geçerek Ordu'ya ulaşıyoruz. Ordu'nun sadece sahilleri değil, aynı etkileyici güzellikler iç kesimlerde de devam ediyor. Özellikle Argın, Perşembe, Çambaşı, Çukuralan, Keyfalan, Argın, Yeşilce, Kızılağaç yaylaları ve diğer tabii güzellikleri de görülmesi gereken çok önemli zenginliklerimizdir. Oksijenin yurdu ORDU Ordulu kadınlar yetiştirdikleri taze sebze ve meyveleri halk pazarlarında satıyor.Oksijenin yurdu ORDU Ordu'da tarihî camiler dikkat çekiyor.Oksijenin yurdu ORDUMARTILAR İŞİNİ BİLİYOR Oturduğumuz yerden, deniz kıyısında tam bize yakın kümelenmiş martılar dikkatimizi çekiyor, neden başka yerlere de gitmediklerine bir anlam verememiştik. Vonalı Celal tabağa kılçıkları koyuyor, bir ıslık çalıyor, bütün martılar Celal Bey'in elindeki tabaktan yiyeceklerini alıyor. Bu kuşların neden burada kümelendikleri anlaşılıyor... Efsane adam Vonalı Celal Ordu mutfağını sorduğum, herkes "Vonalı Celal" ismini telaffuz ediyordu. Merakımı gidermek için, Perşembe ilçesinin ilerisinde, Hoynat Koyu'nda, deniz kenarındaki mekanı buluyoruz. Giriş kapısı üzerindeki kayıkta "La Vonali'yuk Daa" yazısını görünce, her bakımdan ilginç bir yere geldiğimizi anladım. Denize tepeden bakan bir masaya oturuyoruz. Bu arada Vonalı Celal müşterilerle birebir ilgileniyor, şakalaşıyor. Biraz sonra bizim masamıza geliyor, başlıyor anlatmaya... Vona, 'Perşembe'nin eski adı. Celal Bey, Perşembe'ye bağlı Ramazan köyünden. Zaten mekanın bulunduğu koy da bu köyün sınırları içinde. Vonalı Celal, 1968'de servis lokantalarında çalışmaya başlamış, 1976'da bu tesisi kurmuş. O zamanlar buzdolabı gaz yağlı, te-levizyon akülü, aydınlatma da fener ile yapılırmış. Tesisi ilk kurduğu zaman, süt getiren kadınlardan yöresel otlar da istemiş, onlardan yemekler yapıp ikram etmiş, bu yöresel yemekler çok beğenilmiş. Celal Bey annesinden gördüklerini aynen uygulamış ve başarılı olmuş. Vonalı Celal yemekle yetinmemiş, yöresel bitkilerden turşu yapmış, turşuları büyük talep görmüş. Şu anda 69'u tescilli, 150 çeşit turşu yapılmakta. Kazayağı, maydanoz kökü, karayemiş, kiraz, döngel gibi hemen hemen her bitki ve meyvenin turşusunu yapmış... Elbette hamsi turşusu da!.. Vonalı Celal'in pişirdiği lezzetleri tatmak için başka şehirlerden gelenler, ünlüler, politikacılar var. "Kendim yemeyeceğim şeyi müşterime yedirmem, geldiğin yeri unutma" diyor. Dönüş yolunda gördüğümüz, "Vonalı Celal 200 metre geride" tabelası da, bütün bu farklılıklara tuz biber oldu... Oksijenin yurdu ORDUVONALI CELAL'İN LEZZET İPUÇLARI > Fındık Çorbası: Domates rendelenir, 1 küçük baş soğanla, fındık yağıyla sotelenir, kabın büyüklüğüne göre domatesin ekşiliğini almak için un veya nişasta suyu ilave edilir. Fındık unu başka bir kapta sulandırılıp katılır, kaynamaya bırakılır. Köpüğü alınır, bir miktar pul biber ilave edilir. Arzu edilirse, süt ile de yapılabilir. > Fındık Köftesi: Çiğ köftenin bütün melzemeleri kullanılır, et yerine fındık unu ve fındık kırması karışık kullanılır. Aynı şekilde iyice yoğrulur. > Fındık Tatlısı: İç harcı hazırlanır (fındık unu, dut pekmezi), ıslatılmış yufkanın içine serpiştirilir. Çok az yağda, kısık ateşte çevrilerek pişirilir. Üzerine fındık kırması ve bal ilave edilerek sıcak servis yapılır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.