Şehzadeler şehri MANİSA

A -
A +
MEMLEKETTEN HABER VAR -18- FATİH SULTAN MEHMET VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN TAHTA ÇIKMADAN BURADA YETİŞTİ 175 yıl şehzade sancağı konumunda kalan Manisa, bu dönemde kültür ve sanat merkezi olarak çok gelişti, bilim adamlarının, şairlerin, sanatkârların uğrak yeri oldu...Şehzadeler şehri MANİSA1539 yılından beri her yıl mart ayında Hafsa Sultan Camii'nde düzenlenen şenliğe, yurt içi ve yurt dışından on binlerce insan katılıyor. Manisa'da sancakbeyliği yapan ilk şehzadeler, Yıldırım Bayezid Han'ın oğulları Ertuğrul ve Süleyman olmakla beraber, şehrin şehzadeler diyarı olması Sultan 2. Murad Han devrinde başlamıştır. "Saruhan Tahtı" denilen Manisa, özellikle "Ulu Şehzade"ler (veliaht şehzade) için saltanat eğitiminin verildiği bir şehirdi. Manisa'da bulunan ilk şehzade Ertuğrul, son şehzade de 3. Mehmet'tir. Manisa, 16. yüzyılın sonlarına kadar Şehzadeler Şehri olarak ün kazandı. Şehzadelerin sancağa tayinleri, ayrılmaları ve özellikle padişah olarak başkente gidişleri, Manisa'ın ikinci başkent olarak görülmesini sağladı. Fatih Sultan Mehmet Han ve Kanuni Sultan Süleyman'ın şehzadelikleri de Manisa'da geçti. Fatih, "Saray-ı Amire"yi inşa etti. Bu saray daha sonra gelen şehzadeler için de ikametgah oldu. Zamanla yapılan ilavelerle, Topkapı Sarayı'ndan daha geniş bir alana yayılan Saray-ı Amire'nin, Osmanlı'nın en büyük sarayı olduğu söyleniyor. Şehir bu dönemde tarihi eserlerle bezenmiş, refah seviyesi çok yükselmiştir. Zamanla bu nadide eserlerin bir kısmı korunamamış, özellikle Yunanlıların çekilirken şehri ateşe vermeleri, birçok tarihî eserimizin kül olmasına sebep olmuştur. Yeri tamamen zevksiz beton yığınlarla işgal edilmiş Saray-ı Amire'nin, aslına uygun şekilde tekrar inşası için Belediye Başkanı Bülent Kar kolları sıvamış. Minyatürlerden ve diğer araştırmalardan anlaşıldığı kadarıyla saray, 52 dönümlük bir alana yayılan bahçeler içinde yer alıyordu. Şehzadeler şehri MANİSA Şehzadeler ve Valide Sultanlar, Manisa'ya çok sayıda tarihî eser kazandırmışlar. YENİDEN KURULACAK Bilim adamlarının çalışmalarıyla sarayın maketi yapılmış, Manisa'nın en işlek caddesinde sergilenmektedir. Başkan Bülent Kar, bu sarayı canlandırmak için bir yerinden işe başlayacaklarını söylüyor. Saray-ı Amire'nin tekrar yapılmasıyla, Manisa'nın marka şehir olma mücadelesinin başarıya ulaşacağı belirtiliyor. Çağ değiştirmiş, dünyayı etkilemiş muhteşem padişahların okuduğu medreseler, kaldıkları saraylar daha fazla itinayı ve bakımı gerektiriyor. Başkan Bülent Kar, bu şuurla işe koyulduklarını söylüyor. Şehzadeler şehri MANİSA Mesiri Tanıtma Derneği Başkanı Ufuk Tanık, macunun özel imalathanede kadınlar tarafından hazırlandığını söyledi. Beş asırlık gelenek MESİR ŞENLİĞİ Yavuz Sultan Selim'in hanımı, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan, oğluyla Manisa'ya gelir, kaldığı süre boyunca durmadan hayır işleriyle uğraşır, camiler, medreseler yapar... Bir gün hastalanır ve tabibler derdine çare bulamaz. Medreselerin başında bulunan Merkez Efendi işe koyulur. Manisa'nın dayandığı Sipil Dağı'na gider. 41 baharat toplar. Bunları karıştırır, Mesir Macunu yapar. Hafsa Sultan, Mesir Macunu ile şifa bulur. Bu şifalı macundan bütün halkın istifade etmesi için emir buyurur. Kendi yaptırdığı, adı ile anılan caminin bahçesinden mesir macunu saçılır (1539). O günden beri, her yıl Mart ayında bu adet tekrarlanır. Kırkpınar'la birlikte, Mesir Şenlikleri de en uzun soluklu kültürel geleneğimiz olmuş... AĞRILARA İYİ GELİYOR Mesiri korumak, tanıtmak için 1959 yılında "Manisa'yı, Mesir'i Tanıtma ve Turizm Derneği" kurulmuş. Dernek Başkanı Ufuk Tanık'ın belirttiğine göre, 80'li yıllarda iktisadi işletme olunmuş... Şimdi imalatta 20 kadın çalışıyor, gıda mühendisi de bulunmakta. Yıl boyunca 100 ton macun imal ediliyor. Kazanılan para da Mesir şenlikleri ve bu şenliklerde saçılan 3 ton Mesir Macunu için kullanılıyor. Kullanılan 41 çeşit baharat, ham şekilde alınıp değirmenlerde öğütülüp harmanlanıyor, sonra kıvamına gelinceye kadar kazanlarda kaynatılıyor, uygun şekilde ambalajlanıp kullanıma sunuluyor. Ağrılara, sancılara, soğuk algınlıklarına, hazımsızlıklara, iştahsızlıklara ve ağız kokusuna iyi geldiği söylenen macunda; tarçın, karabiber, yenibahar, karanfil, çörek otu, hardal tohumu, anason, kişniş, zencefil, hindistan cevizi, rezene, vanilya, limon kabuğu, safran, çöpçini, iksir, kimyon, sakız, meydan balı, teke mersini, portakal kabuğu gibi malzemeler bulunuyor... Şehzadeler şehri MANİSA Manisa, zengin bitki örtüsü ve yaban hayatı ile öne çıkan Sipil Dağı'nın eteklerinde kurulmuş. Tarihiyle meşhur efsane bir dağ SİPİL Manisa, Sipil Dağı'nın dibinde kurulmuş, eteklerine yaslanmış. Zor günlerde halkın sığındığı, kendini güvende hissettiği tek mekan olmuş. Yunanlılar Manisa'yı işgal edince de Manisalıların sığınağı yine Sipil olmuş. Çoğu Manisalılar 3 yıl boyunca, Yunanlılar şehri terk edinceye kadar bu dağın bağrında kalmış. Düşman şehri terkederken, yükselen alevleri halk büyük bir hüzünle bu dağda seyretmiş. Sipil Dağı; kalker kayalar, kanyon vadiler, dolin gölleri, lapyalar, mağaralar, zengin bitki örtüsü, yaban hayatı ortamı ile mitolojik hikayelere konu olan taşınmaz kültür varlıklarını bağrında taşımaktadır. Bu özellikleri göz önüne alınarak Milli Park ilan edildi ve daha çok kullanılması için çalışmalar sürüyor... Şehzadeler şehri MANİSA Uğur Usta Alaşehir Kapaması'nın Kırım'dan gelen göçmenler tarafından öğretildiğini söyledi. Manisa Kebabı ve Salihli Köftesi Zengin bir mutfağı bulunan Manisa'da en yaygın yemekler; Manisa Kebabı, Salihli Odun Köftesi ve Akhisar Köftesidir. Salihli Odun Köftesi tescillenmiştir. Manisa Kebabı yapmak için; dana ve kuzu eti karışık olarak çift kıyılmak suretiyle kıyma haline getirilir, tuzlanıp iyice yoğrularak, fazla kalın olmayacak şekilde şişlere sarılır ve odun kömürü ateşinde pişirilir. Kızartılmış ve kare şeklinde kesilmiş pidelerin üzerine kebaplar konarak servis yapılır. Salihli Odun Köftesi yapmak için; kıyma, un, tuz ve baharat iyice yoğrularak şişlere sarılır, odun ateşinde pişirilir; domates, soğan ve maydanozla servis yapılır. Alaşehir Kapaması ise; dışı hamurla kapatılmış köftenin kızgın yağ ve yüksek ateşte pişirilmesidir... Şehzadeler şehri MANİSA Manisa'nın köylerinde hâlâ geleneksel dokumacılık devam ediyor... Dokumacılık ve Gördes seccadesi Osmanlı dönemi Manisa'sı: dokumacılık, halıcılık, boyacılık, dericilik, ağaç oymacılığı gibi el sanatları alanında oldukça gelişkindi. Osmanlı Donanmasında kullanılan yelken bezinin bir kısmı Manisa'da dokunup İstanbul'a gönderilmekteydi. Kula ve Gördes, önde gelen halıcılık merkezleriydi. Yurtdağı köylerinde, Gördes, Kula, Demirci, Sarıgöl, Selendi ilçe ve köylerinde geleneksel halı ve kilim dokumacılığı sürdürülmektedir. Türklere özgü çift düğüm, bütün dünyada "Gördes Düğümü" olarak bilinir. Gördes, seccadeleri ile de ün salmıştır. Gördes seccadelerinin en belirgin özelliği, mihrap kemeridir. Mihraplar ya yuvarlak at nalı biçiminde kemerli ya da ters "V" şeklinde daralan basamaklı kemerlidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.