Tabiatta ne varsa Antalya'da!

A -
A +
Tabiatta ne varsa Antalya'da!

Mağaralar, antik kentler, şelaleler, koylar, falezler, vadiler, kumsallar, dibi görünen masmavi deniz ve sıcak Akdeniz iklimi... Portakal ve domatesiyle, konaklarıyla, daracık sokaklarıyla Antalya, dünya turizm başkenti olmalı! 640 kilometrelik kıyı bandı, 80'in üzerinde ören yeri, sayısız tarihi eserleri, tabiat harikası koyları, muhteşem dağları, bereketli ovaları ile Antalya bütün dünyanın ilgi odağı olmuş. 70 ülkeye doğrudan uçuşlar ve bağlantılı olarak neredeyse bütün ülkelerle hava bağlantısı bulunmakta. Böyle bir coğrafyayı anlatmak, bu sayfaya sığdırmak mümkün mü? Kaleiçi'ne gidiyorum. Dikkatimi Yivli Minare çekiyor, XIII. yüzyıla ait bir Selçuklu eseri, kaidesi kesme taştandır, gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmış, 8 yivlidir. 38 metre yükseklikte, 90 basamaklı bir merdiven ile çıkılan Yivli Minare, Antalya'nın sembolü durumuna gelmiştir. Yanında da medrese ve diğer tarihi eserler. Hemen oracıktaki çay bahçesinde demli çayımı içerken, Yivli Minare'yi, bunun gerisindeki Antalya'yı, akasındaki dağları seyre dalıyorum. Bu kadar mı uyum olur, bu kadar mı yakışır... ESERLERE SAHİP ÇIKMALIYIZ Medrese de restore edilmiş, Anadolu kültürünü sembolize eden heykeller ve turistik eşyalarla doldurulmuş. Esnaf sezona hazırlanıyor, dünyanın her köşesinden gelecek yeni misafirlerini bekliyor. Turistik eşyaların satıldığı sağlı-sollu dükkanların arasından, daracık sokaklardan geçerek sahile, gezi teknelerinin bulunduğu limana iniyorum. Deniz hafif dalgalı, tekneler sallanıyor; belki de yeni misafirlerini mavi koylarda gezdirmenin sabırsızlığının verdiği huysuzluk. Limanın uç kısmından bu defa liman, Yivli Minare, falezler, saat kulesi, şehir ve dağların uyumuna dalıyorum. Kaleiçi; konakları, eski Antalya evleri, daracık sokakları ve diğer tarihi eserleriyle muhteşem. Adım başı tarihi bir kalıntı karşınıza çıkıyor. Gözüm Kesik Minare'ye takılıyor, güzelliğine hayran kalıyorum. Yanına gidiyor, taş duvarlı, adeta yıkılmaya terkedilmiş, harap haldeki devasa cami binasına ve müştemilatına bakıyorum. Kesik Minare'nin bekçilik yaptığı bu muhteşem tarihî eseri boynu bükük bırakmışız. Yakışır mı Antalya'ya, bize? HAKKIYLA TURİZM BAŞKENTİ Kaleiçi'ndeki camide Cuma vaazı veriliyor. Hoca, Prizen'de yapılmakta olan Antalya isimli camiden bahsediyor, biran önce bitirilmesi için yardım talep ediyor. Birkaç metre ötedeki cami harabesi aklıma geliyor, acaba bu cami için de Prizen'den mi yardım gelsin, diye düşünmeden edemiyorum. Acaba, turistin tercihini yanlış yorumlayıp, Kaleiçi'ndeki ecdad yadigârı camileri ihmal mi ediyoruz? İnci gibi olan bu eserler abad edilirse, diğer dinden insanların da ilgisini fazlasıyla çeker, buna eminim. Sadece antik çağ eseleri ve kilise kalıntıları bizi anlatmaya yeter mi? Bu ve benzeri karışık düşüncelerle zaman zaman içim burkulsa da, Hadrianus Kapısı gibi ayakta kalabilmiş eserlerimizle, Kaleiçi ile bu güzel şehrimizin "Turizm Başkenti" sıfatını fazlasıyla hakkettiğini anlıyorum. HER TARAF TARİHÎ ESER "Her şey dahil" sisteminin bu kriz döneminde Türkiye için avantaj olacağı söyleniyor. Oteller ağırlıklı olarak, doğu yakasında Serik (Belek), Manavgat Alanya gibi yerlerde; batı yakasında da Beldibi, Göynük, Kemer, Çamyuva, Tekirova gibi yerlerde yığılmış. Çifte duvarı ve 150 kulesiyle muhteşem bir Selçuklu eseri olan Alanya Kalesi bu turistik ilçemizin gurur kaynağı. Alanya Yat Limanı, yat turizmimizde önemli bir yer tutuyor. Damlataş Mağarası, antik kentler ve diğerleri... Aspendos Antik Tiyatrosu ile Manavgat Şelalesi, Antalya ile özdeşleşmiş, dünyaca biliniyor. Batı yakasındaki uzun sahil de bir başka güzel. Antalya'ya 35 kilometre mesafede Phaselis Ören yerine geliyoruz. Korunaklı bir koyda, ormanlar arasında bulunan bu antik kentin korsanlar tarafından kurulduğu söyleniyor. Su kemeri, tiyatrosu, 3 limanı ve diğer özellikleriyle turistlerin gözdesi olan bu koy, muhteşem tabiatıyla insanı dinlendiriyor. TABİATIN BÜTÜN GÜZELLİKLERİ Phaselis antik kentinin yakınında, teleferik kurulmuş. Buradan Tahtalı Dağın zirvesine yolcular taşınıyor, bütün bu güzellikler tepeden seyrediliyor. Kumluca'ya doğru yol alıyoruz, bir süreliğine deniz kayboluyor, dağ ve ormanın güzelliğine dalıyoruz. Ulupınar'daki asırlık çınar ağaçları ve dağdan çıkan kaynak suları dikkatimizi çekiyor, Botanik 2 tesislerinde biraz soluklanıp, çay içiyoruz. Dağdan çıkan bu kaynak suları hem fazla, hem de kaliteli. Yanı başındaki çınarlardan da 600 yıllık olanlar var. Bu tatlı suda yetiştirilen alabalıklar da lezzetleriyle meşhur. Her taraftan bu lezzetleri tatmak için insanlar geliyor. Şahin Tepesi'nden Kumluca'ya bakıyoruz, uzaktan beyaz adacıklar görülüyor, sanki sular altında. Meğerse bunların hepsi sera imiş. Bu manzaralar Fethiye'ye kadar çokça görülüyor. TOROSLARIN İHTİŞAMI Kumluca'yı geçip, Finike'ye doğru devam ediyoruz. Solumuz deniz, sağ tarafımızda da seralar ve uçsuz, bucaksız portakal bahçeleri; bitiminde de Toroslar'ın o doyumsuz güzelliği. Gitsek mi, bu güzellikleri seyre mi dalsak... Hasköy, Kumluca, Finike üçgeni portakal deposu. Finike, Akdeniz ile Toroslar arasında büyük ovada kurulmuş. Tamamı portakal bahçesi. Hemen arkada da Batı Torosların en yüksek noktası olduğu söylenen Kızlar Sivrisi dikiliyor. Ovanın dağla birleştiği noktada, Finike'nin 10 kilometre kuzeyinde Lmyra Antik Kenti; kent duvarlarının altından kaynayıp dere oluşturan leziz kaynak suları ovayı baştan başa geçiyor, bereket ve güzellik katıyor... GÖRMEK VE YAŞAMAK GEREK Yolumuz kıvrıla kıvrıla sahil boyunca devam ediyor. Deniz biraz huysuz, dalgalar zaman zaman yolumuza kadar sıçrayabiliyor. Mavi sular, kahverengi-gri kayalar ve yeşilin bütün tonlarını gösteren Toroslar. Böyle bir güzellik, böyle bir uyum ancak Akdeniz sahillerimizde olur. Derme, Myra Antik Kenti, batık kentler, Üçağız, Kekova... Seralar ve narenciye bahçeleri uzanıp gidiyor. Elma, erik, kayısı gibi meyve ağaçları çiçek açmış. Tepeden Kaş görülüyor, üç tarafı dağlarla çevrili, olağanüstü güzellikteki koylar, adalar, yarımadalar, marinalar... Caretta carettaların üreme yeri Patara ve diğer güzellikler. Akdeniz sahillerinin güzellikleri ne anlatılır, ne de anlaşılır. Görmek ve yaşmak gerek. Antalya'ya Türkiye Turizminin Başkentliği yetmez, Dünya Turizminin Başkentliği yakışır... Tabiatta ne varsa Antalya'da!

Domates ihracatı iyi gidiyor, ama... Sebze-meyve depomuz Antalya'da her tarafta sera bulunmakta. Antalya'nın doğusundaki seralardan birine gidiyoruz. Sera sahibi Necmettin Sevik, 12 senedir seracılık yapıyor, 5 dönümlük toprağında domates, biber, patlıcan yetiştiriyor, ama ağırlık domateste. Ekim ayının başında fideler dikiliyor. Dölleme işi için arılar kullanılıyor. Soba ile ısıtılıyor, termometre ile sıcaklık kontrolü sık sık yapılıyor. Fenni gübre çok pahalı olduğu için, köylerden hayvansal gübre getirmek daha hesaplı oluyor. Şubat'ın 20'sinde ürün alınıyor, Mayıs'ın başında da hasat bitiyor. Sera temizleniyor, tepesi açılıp havalandırılıyor, toprak dinlenmeye bırakılıyor. Sonra ısıtıcılı plastik örtü ile yaz boyunca 3-4 ay bu toprak örtülüyor, kurtlar bu şekilde temizleniyor, ilaç kullanılmıyor. Ürün hale veriliyor, ihraç ediliyor. 5 dönümlük yerden 50 ton domates alınıyor. Ama Necmettin Sevik dertli, fiyat kurtarmıyor, masraflar çok arttı diyor. 160 kasa domatesi hale götürmüş, 22 kasalık domates seçilmiş, gerisi çıkma fiyatına satılmış. "Böyle olur mu?" diyor. "Ya ilaç kalıntısı, hormon?" diye soruyoruz. Bir ilaç getiriyor, üzerinde, "3 gün içinde etkisi geçer" yazıyor. Bunu da zararlı sinek, kelebekler için kullanıyorlar. Hormon mormon yok diyor, bunların hepsi siyasi oyunlar... PORTAKALDA PROBLEM YOK Bir portakal bahçesine dalıyoruz. Dallar portakal dolu. Belli ki satılıncaya kadar dalda bırakılıyor. Portakal ağacı mart ortalarında, nisana doğru çiçek açar. Akdeniz sahillerinin güzelliklerini bu rayihalar tamamlar. Daha bu zamanlarda tüccar bahçe sahibine gelir, önceki senenin fiyatına yakın bir bedelle ürünü daha çiçek iken satın alır, riskleri üstlenir. Toplamayı da tüccar yapar. Portakal bahçesi olanlar şimdilik memnun, ihracatta problem bulunmadığı söyleniyor. Ağırlıklı olarak Rusya'ya gidiyor, Mısır portakalı getirilir, Finike portakalı diye pazara sürülür, fiyatlar düşürülürmüş, bu sene henüz böyle bir şey olmamış. Hasköy-Kumluca-Finike üçgeninde vaziyet iyi...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.