Ülkemizin her bölgesinde, tapu ve kadastro çalışmaları uzun zamandan beri yapılmaktadır. Bu çalışmalarda tespit işlemleri yapılırken, vatandaş aleyhine, devlet odaklı birçok haksızlıklar da beraberinde getiriliyor. Mağdur ve mazlum konumuna düşürülenlerden biri de benim. Bilindiği gibi, 1987 yılına kadar, Anayasa'nın 35. Maddesi'nde belirtilen "mülkiyet hakkına" riayet edildiği halde (muvazaasız bir mülkiyet hakkı), 1988 yılında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bir kararla, "kadastro bilirkişisi, bir araziyi orman hudutları içine alıyorsa, tapu belgeleri geçersizdir" hükmü ittihaz edildi. Anayasa'nın 35. Maddesi'ndeki "mülkiyet hakkı" göz ardı edilmiş oluyor. Hukuki meşruiyeti tartışmasız olan bir taşınmazın (arazi de dahil), ancak bedeli ödenerek istimlaki yapılabilir. Başka türlü, tapu belgelerinin iptali, mevcut Anayasa'nın lafzına ve ruhuna aykırıdır. Siz bu araziyi seneler önce, bedel ödeyerek satın alıyorsunuz, emlak vergisi ödüyor, birçok masraflar yapıyorsunuz; bilahare elinizden alınıyor. Bunun akılla, mantıkla, izanla, insafla bağdaşır bir tarafı olamaz. Bilindiği gibi, Medeni Kanunumuzun 2. Maddesinde; "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz" der, isterse kararı Anayasa Mahkemesi verse bile... Yine Medeni Kanunu'nun 713. Maddesinde; "Tapu kütüğüne kayıtlı olmayan bir taşınmazı, davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle, malik sıfatıyla zilyetinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamının, bir parçasının veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" deniyor. Burada enteresan olan şey, tapu belgeli araziniz, hiçbir haklı sebebe dayanmadan elinizden alınırken; diğer taraftan tapusuz bir arazinin, belli şartlar altında zilyetinde bulunduran kişi tarafından, tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilmesidir. Artvin'e, Fıstıklı köyü üzerinden bağlantı yolu yapılmalı Çoruh Nehri üzerine yapılan barajlar ve HES'ler (Hidroelektrik Santralleri), Artvin'in yol ağlarını ve çehresini değiştirmiştir. Barajlardan dolayı yol ağları değişmiş ve özelliklede Borçka Barajı inşasından dolayı, Fıstıklı (Nacviye) üzerinden Artvin'e bağlantı elzem olmuştur. Herkesin malumudur ki, şu an Artvin'e giriş, sadece İl Jandarmanın yanındaki köprüden sağlanmaktadır. Allah korusun, bu köprü, herhangi bir olumsuzluktan dolayı kullanılamaz olursa, Artvin'in girişi olmayacak, Artvin halkı mahrum ve bağlantısız kalacaktır. Bundan dolayı, Fıstıklı-Artvin bağlantı yolu veya baypas yolu, Artvin'e farklı bir bağlantı sağlayacak ve Artvin'i ulaşım alanında rahatlatacaktır. Ayrıca, bu yol yeni inşa edilen Erzurum yoluna, şehir merkezinden alternatif bir bağlantı yolu olacaktır. > Yüksel Kantar Bilirkişilik müessesesi istenen noktada değil Gelelim "bilirkişilik" konusuna; ülkemizde maalesef bu müessese olması gereken noktada ve olgunlukta değildir. Bilirkişi konusunda iki özellik olmazsa olmazdır: 1. Mevzuatı iyi bilmesi gerekir; kanunları, yönergeleri hatta tüm içtihatları iyi takip etmesi, kısaca konunun ehli olması zaruridir. 2. Bilirkişilik müessesesine zeval verecek şaibelerden uzak, güven verici bir kurum olmalıdır. Bu iki şart da tam olmalı. Bilirkişilerin mutlaka bilirkişilik sertifikası olmalı ve bu sertifikalar belli süreler sonunda yenilenmelidir. Uygulamalarda, bir emekli Orman Mühendisi'nin, kurumda çalışan, mevzuata tam vâkıf olmayan bir mühendisin tespitlerini sağlıklı görmek yanlıştır. Bir başka çarpıklık; İstanbul'da bir iş adamının ormanlık alanda kurduğu, mevzuata aykırı olduğu ayan beyan ortada olan siteye ses çıkarılmazken; Doğu, Güneydoğu veya Karadeniz Bölgesindeki fakir-fukara vatandaşın tapu belgeli küçücük arazisini, "orman" diye ellerinden almak, hangi vicdana sığar? Kaldı ki, bu yerler fazla para etmez, rant getirmez. İçlerinde meyve ağaçlarının, sebzenin bulunduğu bahçe niteliğinde küçük arazilerdir. Bizim gözümüz gibi, evlat gibi baktığımız, meyve ağaçları yetiştirdiğimiz arazi (bahçe), şu an kurumaya terk edilmiş durumda. Arazisi elinden alınan kişi batı şehirlerine göç edince de eleştiriliyor, bu haksızlık değil mi? Bizim arazinin alındığı mahkeme kararında, Anayasa Mahkemesi'nin 1988'de aldığı karar referans gösteriliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ülkemizi sık sık tazminatlara mahkum etmesi de işin diğer üzücü tarafı. Onun için diyorum ki; Türkiye, Anayasa reformunu, yargı reformuyla taçlandırırsa ancak o zaman adaleti yakalayabilir... > Necdet Akman Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00