Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 3. Sınıf öğrencisiyim. Bu okula 2001 yılında yatay geçiş yaptım. Bilindiği gibi, İletişim Fakültesi, 17 Ağustos depreminde hasar gördüğü için güçlendirme çalışmaları yapılıyordu. Okulumuz bu yüzden bir süre geç açılmıştı ve karışıklıklar dizboyu idi. İlk önceleri düzensizlikleri bu verdiğim bilgiler ışığında hoş görsek de, (Yatay geçişle gelen diğer öğrenciler ve okula birinci sınıftan itibaren başlayanların ortak görüşüdür) daha sonraları bu olayın farklı boyutlarına şahit olduk. Geçmiş eğitim hayatımızda gördüğümüz dersleri, tekrar görmemek için bizden dilekçe vermemizi istediler. Dilekçeleri verdiğimizde, (vize sınavlarına bir ay kala verildi dilekçeler) bir kurul toplanacağını ve bu kurulun, verdiğimiz dilekçeler doğrultusunda muafiyetlerimizi bağlayacağını söylediler. Bundan sonra yaşananlar ise tam bir rezalet. Kurulda alınması gereken o kararlar ne zaman açıklandı biliyor musunuz? Sınavlardan bir gün once! Tabii kurul murul da toplanmamış, sadece Sayın Dekan Yardımcımız karar veriyormuş (Tek başına o kadar öğrenciyle nasıl uğraşıyor bilemeyiz ama kendisi de haklı). Şimdi soruyorum size, hangi zihniyet öğrencileri bu kaosa itme hakkını kendinde görebilir? Ya da hangi akla dayanarak öğrencilere, "Siz 20 dersle başedersiniz, sınavların hepsine girin (muaf olabileceklerimiz de dahil) daha sonra kurul kararları açıklanınca hangi dersten muaf olduğunuzu öğrenirsiniz" denilebilir? Bu noktada kendimize sormamız gereken bir tek soru var sanırım. O da, öğrenciler bu kriz ortamından hem kendilerine harçlık çıkartmak için çalışırken, hem de normal derslerini vermeye çalkışırken nasıl başarılı olabilir? Hangi dersi alacağımızı, hangi dersten muaf olacağımızı belirtmemekle neyi amaçlıyorlar? Konsantre olamayıp, başarısız olmamızın kime ne faydası var? Çifte standartları nasıl da ortaya çıktı... Ortadoğu'da son günlerde yaşanan vahşet yüzünden, gazete ve televizyonlara bakamaz oldum. "İnsan hakları havarisi" kesilerek, sık sık başımıza üşüşenlerden ses çıkmıyor, gerçek yüzlerini ve çifte standartlarını gösterdiler. Kendi canı yanınca Afganistan'a saldırmaktan çekinmeyenler; ölen Filistinliler için seslerini çıkarmıyor. Başta ülkemiz olmak üzere, bütün dünyanın bu vahşet karşısında tavır alması gerekiyor. Filistinlilerin katilleri de, Miloşeviç gibi hesap vermeli... > Ayla Öztürk - İSTANBUL Meslek dernekleri ne işe yarar? Ben, tuhafiyecilik yapan 52 yaşında bir bayanım. Tuhafiyeciler Derneği'ne üyeyim. Üyelik aidatı olarak da 55 milyon ödemekteyim. Bu krizden en çok bizim durumumuzdaki esnafın etkilendiği sır değil. Zaten vergilerden, faturalardan nefes alacak halimiz kalmadı. Bunun üzerine, hiçbir faydasını görmediğim derneğe bu aidatı ödemek zoruma gidiyor. Muhasebecime sordum, bu işi yaptığım müddetçe bu derneğe üye olmak zorunda olacağımı söyledi. Avukat tutup, hakkımı mahkemede aramak da gücümü aşıyor. Bize hiçbir katkısı olmayan bu tür derneklere üye olmak zorunda mıyız? > İsmi mahfuz - ZEYTİNBURNU Ciha kalesi ilgi bekliyor Sayın Mesut Yılmaz'ın dikkatine; Rize ilimizin Pazar ilçesine bağlı Şentepe (Gulivat) köyünde olan tarihi Ciha kalesi ilgi bekliyor. 1997-1998 yılları arasında bu kalenin iç ve dış kesimlerinde temizlik yapıldı. Bu kalenin restore edilerek turizme açılacağı söylenmişti. 23 Mart'ta bu kaleyi ziyaretim esnasında, içler acısı halini gördüm. Kalenin iç kesimlerinde kızılağaçlar büyümektedir. Temizlik sırasında kalenin birçok taşı da sökülmüştür. Duvarlar neredeyse yıkılmak üzeredir. Kalenin gizli bir tüneli çökmüş, kalıntıları görülmektedir. Pazar-Hemşin asfalt yolundan sonraki 4 kilometrelik köy yolunun asfaltlanması ve kaleye ulaştırılması; pansiyon gibi konaklama tesislerinin yapılması gerekiyor. Bu hizmetlerin yapılarak, yörenin yaz turizmine yetiştirilmesi bölge insanları olarak hepimizin isteğidir. > İhsan Topaloğlu (Araştırmacı-Yazar) -TRABZON