Duruşmalarda adaleti köstekleyen sebepler

A -
A +

Daha önce Serbest Kürsü"de, 2-3 celsede davayı bitirecek ideal bir prosedür önermiştim; o yazılarımda kısmen anlatıldığı gibi, kanaatimce duruşmalarda adaleti köstekleyen en önemli iki sebep şunlardır: 1- Hakimlerin, kapasitelerinin çok üzerinde davaların duruşmalarına girmeleri, 2- Vatandaşların hukuk kültürü olmayışı... Duruşmalarda adaletin tecelli etmesini köstekleyen, bazen de engelleyen, birbirini tamamlar gibi bu olumsuz sebepleri ortadan kaldırmadıkça, yargıda yapılacak hiçbir reformun faydası olmayacaktır. Günde 40-50 davanın duruşmasına giren bir hakim, ister istemez dosyaları yetiştirebilme derdine düşecek, 3-4 saatlik zamana bu kadar dosyayı sığdırabilmek için dosya başına 3-5 dakikalık vakit ayırabilecek. Bol şahitli davaların bazen 20-30 dakikayı alması ise sıra bekleyen avukat ve vatandaşları fıtık edecek... Diğer dosyalara fazla zaman kalmadığını gören hakim de dosya başına daha az zaman ayırabileceği için, vatandaşların konuşma hakkı olan süreler de çok kısalacaktır... Hal böyleyken, hukuk kültürü olmayan vatandaşlar, maalesef kendilerine ayrılan bu az zamanı da doğru dürüst değerlendiremediklerinden, çoğu defa derdini anlatamadan duruşmanın bitmesiyle kahrolarak adliyeyi terk etme mecburiyetinde kalmaktadırlar. Olayı kısa ve öz olarak, hukuki yanlarıyla, dar zamanda anlatabilmek için, gerçekten avukat olmak gerek. Bazı vatandaşların, olayları kenarından köşesinden ya da detaylarından başlayarak anlatmaları, esas konuya gelmekte güçlük çekmeleri, zaman darlığını düşünen hakimi de bazen strese sokmakta. Zaman darlığından iyice bunalan hakim, "hikâye anlatma olaya gel" ya da "vurdun mu vurmadın mı onu söyle" gibi, savunmayı tek kelimeye indirgeyince, iş de yargılama olmaktan çıkmaktadır. "İş bu kadar basite indirgenirse, mahkemeye ne ihtiyaç var" demekten kendimi alamadığım zamanlar olmuştur. Şimdi bir de bunlara, şahit ya da taraflardan birine, mübaşirin, "şapkanı çıkar, kollarını indir..." gibi sert ikazlarını eklerseniz, derdini anlatmaya gelen vatandaş bazen şaşalayıp ne diyeceğini bilemez hale gelebilir. 85 yaşındaki bir ihtiyara hakim yaşını sorduğunda, "15" diye cevap verdiğini ya da bir vatandaşın bayan hakime, "hakim bey" diye hitap ettiğini, bu gibi hallerin duruşma salonlarında gülüşmelere yol açtığını, söyleyeni zor durumda bıraktığını hatırlarım. Bir duruşmada vatandaşın, sorulara hep kendi aleyhine olacak şekilde cevap verdiğini gören hakimin, önce üstü kapalı uyarılarda bulunmasına rağmen, vatandaşın hatalı cevapta ısrar ettiğini görünce, içini çekip, "Ne yapıp edip bütün davaları avukatlı hale getirmek lâzım" diye yakındığını hatırlarım. Bu iki hususta ne yapıp edip çözüm bulunmalı. Bir hakimin, kapasitesi kadar dosyanın duruşmasına çıkması çok önemli. Bu köşede çıkan önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bir hakimin bakacağı dosya sayısı günde 10-15'i aşmamalı.. Davası olan vatandaşlara da, duruşmadan önceki bir zaman diliminde, kalabalıklar halinde ve en az 1 saat kadar duruşma adabından başlayarak, konularını nasıl anlatabileceklerine dair kısa bir eğitim verilmesinde sayısız faydalar vardır. Hakimin yeterli zamanı varsa, vatandaş da derdini nasıl anlatacağını biliyorsa; bugün yaşanan, azarlamaya varan ikazlara fazla gerek kalmadan ve daha önemlisi işin hukuki taraflarına da yeteri kadar eğilme imkanı bulunarak sonuçlanacak duruşmalarda adaletin tecellisi daha çok mümkün olacaktır. Halil Behzat Belevi Vekile gözlük için 400, asile 40 TL sağlık yardımı hakkaniyetle bağdaşır mı? 3 yılda bir çerçeve hak edişi yenilenebiliyor. Bu oldukça uzun bir süre, normalde iki yılda bir çerçevenin yenilenmesi gerekir. Sürenin 2 seneye düşürülmesi, körlüğe sebep olan hastalıkların önlenmesi için koruyucu sağlık hizmeti görevi yapıyor. Batı ülkelerinde gözlük kullanma oranı %55-60'lar civarındadır. Çünkü kökeni Avrupa'da el sanatlarına dayanan gözlükçülük mesleği Optometri ile bütünleşerek, birinci basamak koruyucu göz ve görme sağlığı mesleğine dönüşmüştür. Bu sayede bireyler çok hızlı kolay ve ucuz olarak görme testine ulaşmaktadır. Ayrıca, tespit edilen hastalıklar hekime zamanında sevk edilerek, tedavi hizmetlerinden de tasarruf sağlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre körlük oranı ülkemizde, AB ülkelerinden yüksek ve binde dört'ün üzerindedir. Koruyucu sağlık hizmetleri sunulmazsa, bu, faciaya dönüşür. O zaman devlet sağladığını düşündüğü tasarruftan, misli ile fazlasını harcama durumunda kalır. Maalesef ülkemizde gözlük kullanma oranı bu paradokstan dolayı %15'leri aşamamaktadır. Ülkemizde gözlük kullanma oranlarını Batıdaki seviyelere taşımalıyız. Bu sayede Toplumun eğitim kültür seviyesini yükseltebiliriz. Trafik kazalarında can mal ve iş gücü kaybında ülke ekonomisine çok ciddi rakamlarda kazançlar sağlanacağı gibi, sunulan koruyucu sağlık hizmetleri sayesinde, hastalıklar hızlı ve zamanında hekime yönlendirileceği için tedavi hizmetlerinde de büyük tasarruflar sağlanacaktır. Koruyucu sağlık hizmetleri de, gözlük kullanma oranlarını artıracak projelerle, vatandaşlarımızın kolay hızlı ucuz olarak periyodik ve sürekli görme testine ulaşması ile mümkün olacaktır. Vekile bir gözlük için 400 TL, SGK mensubuna 40 TL sağlık yardımı yapılması hakkaniyetle, adaletle bağdaşır değildir. Vekillerimize sağlanan bu ayrıcalığın vatandaşlarımızdan esirgenmemesi gerekir. Fiyatlarda bir iyileştirme ihtiyacı açıktır. > Taylan Küçüker Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.