Engelli oğlumla çaresiz durumdayız

A -
A +

Sayın Başbakan'ın dikkatine;

Zihinsel engelli oğlum Murat'la Büyükada'da yaşıyoruz. Önce babası, sonra da iki ablası bizi terk ederek, can evimizden vurdular, engelli oğlumla sokakta yapayalnız bıraktılar...
Sokakta kalırken, polisler geldi, bizi Adalar Kaymakamı'nın bilgisi dahilinde, Milli Emlak'a ait bir binaya yerleştirdiler. Suyu yoktu, elektriği yoktu ama mecburen orada kalıyorduk, gidecek yerimiz yoktu.
Sonra belediyeden 11 zabıta geldi, bizi zorla çıkardılar, kapıya koydular. Bu arada tartakladılar, hatta Cemil isimli şahıs arabaya bindirirken, zihinsel engelli oğlumun kafasını bastırdı. Bizi kulübe gibi bir yere koydular. Bu olanlar oğlumu çok korkuttu, altını ıslatmaya başladı, iki senedir de yatağa bağımlı olarak yaşıyor... Daha önce benimle gezen, yiyip-içen oğlum ağır bir travma geçirdi. 
Cemil ve Filiz isimli zabıtalar, şikayette bulunmamız halinde oğlumu elimden alacaklarına dair tehditte bulundular, bu sebeple sıcağı sıcağına şikayette bulunamadım. Bir süre sonra cesaretimi toplayarak, savcıya suç duyurusunda bulundum. Çünkü onlar yüzünden oğlumun durumu daha da ağırlaştı, yatağa bağımlı hale geldi. Onlar 2 yalancı şahit buldular, takipsizlik kararı verildi. Adalet Bakanı'na mektup yazdım, ilgilenen olmadı...
Kaldığımız kulübe kalınacak gibi değil, oğlumun durumu da her gün daha da kötüleşiyor.
Maliye Bakanı'na bir mektup yazdım; hiç olmazsa insanca yaşayacağımız bir ev verilsin istedim, oğlumun engelli maaşıyla da geçinmeye çalışırız diye düşündüm. Oradan da cevap gelmedi...
Bizim gibi garipler, garibanlar, sürünenler böyle mi kalacak? Yok mu bizi bu azaptan kurtaracak biri? Lütfen çaresiz bir anne ve günden güne durumu kötüye giden zihinsel engelli oğluna siz el atın! İlgililere talimat verin, bize bir çare bulun...
Necla Arca-Büyükada/
İSTANBUL

Yüksek lisans ve doktora yapan öğrenciler arasında burs hususunda ayırım yapılmasın
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı'na;
Kurumunuz ve bünyesinde yer alan "Türk Tarih Kurumu", "Türk Dil Kurumu" ile diğer kurum ve merkezlerce yüksek lisans, doktora yapmakta olan öğrencilere, doktorasını tamamlamış araştırmacılara burs verilmektedir. Hiç şüphesiz ki sağlanan burs ve destekler öğrenciler için hem "marifet iltifata tabidir" kabilinden bir iftihar vesilesi, hem de araştırmacı ve öğrencilerin şevk, arzu ve heyecanla çalışmalarına devam etmeleri bakımından önemli bir teşvik vasıtası olmaktadır. 
Fakat burs şartlarının yalnızca "yurt içinde" öğrenim gören öğrencileri ve araştırmacıları kapsıyor olması, diğerlerinin hariç tutulması biz "yurt dışında" yüksek ihtisasa devam eden öğrencileri derinden üzmektedir. 
Toronto Üniversitesi'nde, Osmanlı Tarihi üzerine yüksek ihtisas yapan ben ve benim gibi McGill, Chicago, Princeton vs. Kuzey Amerika'daki üniversitelerde Osmanlı Tarihi, Türk Tarihi, Türk Dili gibi sosyal bilim alanlarında yüksek lisans ve doktora yapan öğrenciler, "yurt dışında öğrenim görüyor" olduklarından, burs başvuru şartlarına haiz olamamakta ve bundan büyük üzüntü duymaktadırlar. 
Naçizane, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak" temel şartına sahip bütün öğrencilerin yurt içi ve yurt dışında öğrenim görüyor olmak şartı aranmaksızın bu burslara başvurabilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Yahut yurt dışında öğrenim gören ve bu sebeple burs kapsamına giremeyen öğrenciler için ayrıca "karşılıklı" veya "karşılıksız" burs programı başlatılması ihtiyacını hissetmekteyiz. Uzakta olan bu öğrenciler ile gereğinde mülakat ve sair görüşmelerin bittabi video konferans yolu ile yapılması imkânının da artık kolaylıkla mevcut olduğu unutulmamalıdır.
            Bir mağdur öğrenci

Katkılı ürünler!..
Bir gazetede, "İnternetten söylenen pizzada domuz eti çıktı" başlıklı bir haber yayınlandı. Bu başlık belki çoğumuzun ilgisini  çekmedi ve haberin ayrıntısını okumadan atladık. Haberi okuduğumuzda şu çarpıcı ve üzücü gerçekle yüzleşiyoruz:
1) Bu ülkede domuz eti ve ürünleri serbestmiş. 
2) İnternetten söylediğimiz, adı Türkçe olan bir yemek sitesinde, size domuz etli pizza gönderebiliyorlar -ve üzerinde de içindekiler bölümünde herhangi bir uyarı yer almadan- bu işi yapıyorlar.
3) Durumu fark eden uyanık vatandaşımız sayesinde -olayın üzerine ısrarla gitmesi neticesinde- firma yetkilileri durumu kabul ediyorlar. Ancak site yetkilileri, sadece site kataloğunda içeriğine: "domuz katkısı içermektedir" ibaresinin eklendiğini söylüyor.
4) O vatandaş, mağduriyeti sebebiyle firmaya dava açmaya hazırlanıyor.
Şimdi soruyorum: 
1)Yukarıdaki haberde geçen 'domuz' kelimesi yerine 'eşek veya köpek' kelimesi getirilseydi, bu habere tepkimiz nasıl olurdu?
2) Domuz etinin haramlığı sabit ve tartışmasız iken, bu işlerin sahibi, Müslüman tüketiciye bu saygısızlığı nasıl yapar?
3) Biz hep aldığımız ürünlerde: "Domuz katkısı içermemektedir" ibaresine alıştırıldık. Şimdi ise firma diyor ki: "Domuz katkısı içermektedir" ibaresini yazdık. Kaçımız üniversite vb. sınavlarda olumsuzluk eki olan -me-ma takısını anlamadığımız için soruyu yanlış yaptık? Bu kadar dikkatli olduğumuz sınavlarda bile böyle bir algı karmaşıklığı yanılgısına düçar olabiliyorken, acaba karnımız zil zurna açken bu ibareyi nasıl doğru anlayabileceğiz?
Hasılı kelam, cümle yetkilileri göreve çağırıyorum. 
        Duyarlı bir vatandaş



Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.