Erken seçim olmalı mı?

Şimdiki milletvekilleri 5 yıl için seçildi. Seçim yapılmadan önce ve oy verilirken bunu herkes biliyordu. Seçimi kazananların kurdukları hükümetin başarılı olduğunu da mevcut göstergeler açıkça gösteriyor. Siyasi husumet taşımayan herkes de bu gerçeği kabul ediyor. Hatta politikayla ilgisi olmayan bazı otoriterler, Türkiye'deki gelişmeleri "inanılmaz" diye niteleyebiliyor bile... Geleceğe yönelik beklentiler de olumlu. Bunun aksini gösteren belirtiler bulunmamakta. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın iktidara olan desteği de azalmamış, aksine artmış... Şimdi bu şartlarda neden bir erken seçime gerek görülsün ki? Mevcut dengeleri korumak, iyi gidişi sürdürmek, ekonomik iyileşmelerin dar gelirli vatandaşın cebine de daha fazla yansımasını sağlamak gerekmez mi? Aksi bir durumun ülke ekonomisine, bölgedeki güvenilirliğine, bu kritik dönemde zaman kaybına yol açmaz mı? Böyle bir durumu Türkiye'nin menfaatleriyle bağdaştırmak mümkün mü? Sırf bazı politikacılar ve bazı odaklar istiyor diye, bu olumlu gidişi sekteye uğratmak akılla, mantıkla, ülke çıkarlarıyla bağdaşır mı? "Efendim şimdiye kadar 4 yıl geçirilmedi, sıkıntılar çıktı" diyenler var. Şimdiye kadar 10 yılda bir darbeler de yapıldı, enflasyon ve faiz oranları da %100'lere çıktı, ikide bir krizler çıkarıldı. Bunlar da devam mı etmeli? Türkiye değişti, şartlar değişti; bu değişikliği de ispat etmek gerekir. Halkın seçtiklerini, normal zamanında, normal şartlarla ancak halk değiştirebilir. Anayasa ve yasaların tanıdığı her görevi yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı'nı da prosedürüne uygun olarak seçmeli. Birileri bunu istemiyor diye, kararsızlık gösterilmemeli. 5 yıllık sürenin fazla olduğu düşünülürse, meclis toplanır, gelecek dönemler için süre azaltılır. Ama bu karar, 5 yıllık süre için seçilen şimdiki meclisi etkilememelidir. Gücümüz kalmadı, yeter artık! Ben 2003 yılında üniversiteden mezun olan ve asgari ücretle, ücretli öğretmenlik yaparak geçinen bir kişiyim. Bu ay, diğer binlerce kişi gibi, öğrenim kredisi ödemelerim başlıyor. Dört yıl boyunca aldığımız topu topu 900 milyon lira olmasına rağmen, 2 milyarın üzerinde para ödememiz isteniyor. Aldığımız paranın geri ödemesini beyaz eşyaya endekslemişler. Öğrenim kredisini alırken imzaladığımız evrakta bu vardı, doğru. Fakat üniversiteye başladığımızda öğrenimimizi tamamlamak için bu parayı almak zorundaydık. Nasıl olsa mezun olunca işe girer öderiz, diye düşündük. Fakat bitirdiğim bölümle alakasız bir branşta asgari ücretle çalışıyor, kıt kanaat geçiniyorum. Okul bittikten iki yıl sonra ve iki yıl içinde parayı tahsil etmek istiyorlar. Ben mezun olduktan sonra bir yıl askerlik yaptım ve vatan bocumu ödedim. Borcumu ödemek için sadece bir yıl verdiler. Bu kadar kısa süre içersinde işsiz birinin bu kadar parayı biriktirmesini nasıl bekleyebilirler? Yurt Kur'un uyguladığı faiz yasal değil, eskiden öğrenim ve katkı kredilerine faiz uygulanmazdı. Ama şimdi tahsil anında bile dört yıllık yasal faizi işletiliyor. Bu korkunç bir rakama tekabül eder. Kredi aldığımıza bin pişman olduk. Bu uygulama anayasaya da aykırı. Öğrenim kredilerindeki amaç, kamu yararı olmalıdır. Oysa bu uygulamayla adeta bir banka mantığı ile çalışıyorlar. 2002 yılına kadarki kriz döneminde, beyaz eşya fiyatları sürekli ve azami olarak arttı. Bizim borç ödememiz de bu artışlardan sonra kesildi. Son 1.5 yıldır beyaz eşya fiyatları düşmesine rağmen bizim ödeyeceğimiz taksitler 1.5 yıl önceki yüksek fiyatlar üzerinden hesaplandı. Bizler borcumuzu ödemeyeceğiz diye bir şey söylemiyoruz. Fakat bu yüksek tutarı yine yüksek taksitler halinde ödememiz mümkün değil. Kendi mesleklerinde çalışan arkadaşlar neyse, ama bizler gibi işsiz veya asgari ücretle çalışan bir insanın üç ayda 400 milyonluk taksitleri ödemesi imkansız. Üniversite okuduk da suç mu işledik! Bu işsizlik ortamında işsiz kalıp zaten cezalandırılmışken, bir de böyle mi cezalandırılmamız gerekiyor? > Ali Öztürk >> Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00