Gençlerin rehabilitasyonu ve polis gücü

A -
A +

 ezi Parkı" eylemlerinin 27 Mayıs tarihinde başlatılması manidar olup, bir özlem ve iştiyakın dışa vurmasıdır. Bu eylemlerde hak-hukuk hiçe sayılmış; ölümler yaralanmalar, yakıp-yıkmalar olmuştur. Ülke imajı ve ekonomisi bundan etkilenmiş, büyük zararlar oluşmuş; bilhassa turizm canevinden vurulmuştur. Bütün bu hukuksuzlukları da bazı muhalefet partileri destekleyerek sınıfta kalmıştır...

Bu olayların 3-5 ağaç için çıkarılmadığı, iktidarı devirmeyi amaçladıkları açıkça anlaşılmıştır. Gençlere boşuna "delikanlı" denmemiş. Beyinleri zehirlendi mi, her deliliği yapmaya müsaittir.
Gençlerin hamlıktan kurtarılması için, evvela yoğun bir eğitim ve öğretime ihtiyaç vardır. Televizyon kanallar, gazeteler gençlere yönelik yoğun programlar yapabilirler. Sağlam dini eğitimler gençlere ışık tutacak, gerçeği görmelerine yardımcı olacaktır.
İkinci husus olarak da yaptırımlar gelir. Suç ve ceza arasında orantı sağlanmadığı takdirde, suçlar cezaya her zaman galebe çalacaktır. Hukukta hak ve özgürlükler, başkasının hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde biter. Yakıp-yıkana, öldürene etkili bir ceza verilmediği takdirde, suçları nasıl önleyebilirsiniz? Fail hem eğitilecek hem de cezanın ağırlığından kaçacaktır. Uygulamalar bu yönde olsaydı, belki bu tatsız olaylar yaşanmamış, ülkemiz bu kadar kan kaybetmemiş olacaktı.
Emniyet kuvvetlerinin görevi, hukuk dışı hadiseleri önlemek değil midir? Peki, yüzlerin maskelenmesi, ellerde "Molotof" ve benzeri tahrip gücü olan silahların kullanılması, her tarafın yakılıp-yıkılmasına, hatta polislere karşı da pervasızca yapılan eylemler karşısında siz polis olsaydınız ne yapardınız? Ben polisin aşırı güç kullandığına inananlardan değilim. Amerika, Almanya ya da başka ülke polislerinin yaptıklarını düşününce, bizim polisin çok daha anlayışlı, sabırlı ve müşfik olduğu görülüyor.
Kaldı ki 10 yılda büyük işler başarmış AK Parti iktidarına karşı böylesine insafsızca eylemlerde bulunmak iyi niyetle bağdaşır mı?
Necdet Akman

Üniversitelerin idari personeli mutsuz!

YÖK yönetimine ve üniversitelerimizin rektör ve dekanlarına çağrıda bulunuyorum. Üniversitelerde çalışan idari personelin taleplerine kulaklarınızı tıkamayın! Bu arkadaşlarımıza üvey evlat muamelesi yapmayı bırakın! Üniversiteleri çekip çeviren, eğitim hizmetlerinin bütün altyapısını hazırlayan, eğitim ordusunun olmazsa olmazı bu arkadaşlarımızı küstürmeyin ve haklarını verin!
1- ÖSYM ve Açık Öğretim Sınavlarındaki görevlendirmeleri adaletli bir şekilde yapın.
2- Lojmanların dağıtımı adil olmalıdır.
3- Memurların çalışma şartları ile teknik donanım ve teknolojik imkânları daha elverişli hale getirilmelidir.
4- Yapılacak olan Görevde Yükselme kadro ilanlarında, bütün kadrolar belirtilmelidir.
5- Atama Komisyonda görev alan görevliler uzman kişiler midir? Yapılan bütün atamalarda yasalar, mevzuat, atama yönetmeliği ve yönergeye uygun ve hakkaniyetli olmalıdır. Öncelikle bilgi, liyakat-beceri-kişilik ilkelerine gereken önem verilmekte midir? Yoksa nereli olduğuna, nereye mensup olduğuna veya personel dairesinde çalışmış olmasına bakıp, ona göre mi atama yapılmaktadır?
6- Yükselme Sınavlarında uygulanmayan ek geçici madde, keyfi olarak adam kayırma atamalarında neden uygulanıyor?
7- Yönetimlerin keyfi ve usulsüz atamalarıyla; bilgisiz, liyakatsiz birçok personel sekreter, şube müdürü kadrolarına sınavsız atanmıştır, bu haksızlıktır.
8- Bazı üniversitelerde, ilk yapılan Görevde Yükselme Sınavında başarılı olan yedeklerden 90 puan alan memurlar Şef kadrosuna dahi atanamazlarken; torpilli  olan memurlar nasıl hiç sınava girmeden Sekreterliğe ve sonra da Şube Müdürü kadrolarına atanmıştır?
9- Görevde yükselme yedek atamalarının yasal süresi iki yıl olduğu halde, 2008 yükselme sınavı sonrası yedek atamaları bu güne kadar neden devam ettirilmiştir?
10- Teknik Hizmetler sınıfındaki teknisyen ve teknikerlerin, teknik alanda yükselmeleri gerekirken, atölyedeki teknik personelin Sekreter veya Şube Müdürü kadrolarına atanmaları adil veya etik midir?
11- Genel İdari Hizmetler sınıfındaki en yüksek unvan ve idari makam kadrolarına, akademik personelin vekâleten atanmaları ne kadar adil ve etiktir?
12- Bazı üniversitelerde yapılan Unvan Değişikliği Sınavının mevzuata uygun olmadığı; teknisyenlere mühendis soruları sorulduğu ve usulsüzlük gerekçesiyle genel iptal kararları alınmasına rağmen, bu genel iptal kararlarının idarelerin keyfi uygulamasına takılması doğru mu?
13- Unvan Değişikliği sınavlarında, teknisyenlere mühendis soruları sorulduğu halde, bazı yetkililerin yakınlarının buna rağmen yüksek notlar almaları nasıl açıklanır?
14- Görevde Yükselme sınavlarına, ortaokul mezunlarının memurluğa, lise mezunlarının şef kadrolarına müracaatlarını kabul etmeyen bir uygulama varken; nasıl oluyor da sınavsız bir şekilde bilgisiz, liyakatsiz kişiler, torpil ve adam kayırma ile hiç sınava girmeden Yüksekokul Sekreteri kadrosuna ve sonra da Şube Müdürü kadrolarına gelebiliyor?
15- Yöneticilerin icraatlarının; tarafsız, titiz ve adil bir şekilde incelenmesini ve denetlenmesini istiyoruz? Üniversitelerimizin en üst yönetimlerinin, yapacakları plan ve program dahilinde, çalışan bütün idari personelin şikayetlerini dinlenmelerini arzu etmekteyiz.
Mehmet Zülfikar Kotanlı

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.