Hastaneleri şefkat yuvalarına dönüştürelim

A -
A +

Sağlık Bakanlığı'na;

Sağlık görevlileri, insanlara hizmet etmek, onların hayır dualarını almak için büyük bir fırsata sahiptirler.
Ama öncelikle hiç kimsenin kalbini kırmamaları lazım. Çünkü, kalp kıran kul hakkı yüklenir ki, bunun çaresi mutlaka o kulu bulup onunla helalleşmektir ki çoğunlukla bu dünyada mümkün olmaz. Ahirette hesaplaşmaya kaldığı zaman da bedeli çok ağır olabilir... 
Günde yüz hasta "Allah razı olsun" dese, fakat birinin kalbi kırılırsa, o gün ve sonraki günlerde kazanılan bütün sevaplar uçar gider.
Hastaneye gelen hasta insanlar; hasta psikolojisi ile, hastalığın verdiği sıkıntı ve acı ile acz içine düşmüş, doktordan ve hemşirelerden medet ummaktadırlar. Halet-i ruhiyeleri çok hassastır. Hele de ihtiyar iseler, aynı zamanda alıngandırlar. Onların istediği, öncelikle güler yüz ve tatlı dildir. Şefkatli bir yaklaşım, hastanın yüzde 50 iyileşmesini sağlar, morali düzgün olur. Kötü muameleden dolayı morali bozulan hasta, kolay iyileşemez. 
Kendimizi hastaların yerine koyarak, onların bizden bekledikleri muameleyi yapmalıyız. Biz de ihtiyar olup, biz de hastalanacağız ve bir şekilde hastaneye gitme durumunda kalırsak biz de aynı hüsn-ü muameleyi doktor ve hemşirelerden bekleyeceğiz. Eğer görevliler onlara sert davranır, azarlarlarsa, kalpleri kırılır ve çok üzülürler. İhtiyarlar daha olgun davranır ses çıkarmaz içine atar ki bu daha kötüdür. Bazıları da beddua eder, bu da çok kötü olur. İtiraz eden olursa, sabırlı olup hiç kızmamalı ve hastanın anlayacağı şekilde kendisine izahat verilmelidir. 

İHTİYARLARA YARDIM...
Bilhassa ihtiyar olan hastalara, örf ve âdetlerimiz gereğince, hürmet edip, edepli davranmalıyız. Hastalara emreder gibi değil, rica ederek yapmaları gereken şeyi söylemeli. 
Hastalar, hasta haleti ruhiyesi ile, doktor ve sekreter hemşirelerin ne kadar yorulduklarının farkına varmazlar. Zira herkes kendi hastalığını bilir, bir an önce muayene ve tedavi olmak ister. Neticede hastane personeli de insandır ve yorulurlar, dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Hiç değilse saat başı on-onbeş dakika dinlenmeleri gerekir. Öğle yemeğine gidemeyen doktorları da gördüm. Görevlileri de yormamak ve işlerini zorlaştırmamak lazım. 
Muayene odalarının bulunduğu koridorlar çok dar, hastaların oturabilmesi için yeterli iskemle ve koltuklar yok. Otobüste bir hasta görsek, hemen kalkıp yer veririz de niçin hastane idaresi olarak, ayakta veya çömelmiş vaziyette kapı diplerinde bekleyen özellikle yaşlı, ihtiyar ve pir-i fani olmuş hastaları görünce aynı hassasiyeti göstermeyiz? 

MASRAF GEREKTİRMEZ...
Bu problem için fazla masrafa da gerek yoktur. Salona, randevu verilen hasta kapasitesi kadar iskemle konur, aynı istikamette oturan hastaların karşısına da her odanın monitörü yerleştirilirse mesele hallolur. 
Yirmi birinci yüzyılda biz hastalarımıza rahat bir muayene ortamı sağlayamıyorsak, nasıl şifa verme iddiasında bulunabiliriz? 
Her koridora muayene odasının kapısı yanına duvara manto ve paltolar için çoklu askı asılabilir. Burada esas olan, hastane yetkililerinin olaya kuralcı değil, insani açıdan yaklaşmaya çalışmalarıdır.
Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız bu zamanda, insanımıza verdiğimiz değeri ve çağdaş medeniyet seviyesine çıktığımızı ancak böyle gösterebiliriz. 
Bunlar basit hususlar, amma hastanelerde düzeni sağlayacak olan ana unsur, insani uygulamalardır. Poliklinik kapılarında yığılmaları önleyici insani tedbirler alalım. 
Görevlilerin; hastalara tepeden bakan, azarlayan tavırlarla değil, büyüğüne saygılı, küçüğüne sevgi ve merhamet dolu edepli tavırlar içinde olmalarını sağlayalım. Şahsen ilerlemiş yaşıma rağmen, hastane görevlileri tarafından edebe uymayan muamelelere maruz kalacağıma, hasta olarak kalmayı tercih ederim. Hiç değilse, hastalıktan meydana gelen sıkıntılarıma bir de gönül kırıklığı eklenmemiş olur.
              Mustafa Beşdere



Kur'an-ı Kerim Kursu Öğreticilerinin ek ders haksızlığı düzeltilmelidir
Diyanet İşleri Başkanlığı'na;
Diyanet'in ek ders ücret yönetmeliğindeki eksik mevzuatı, Kur'an-ı Kerim Kursu Öğreticilerini mağdur etmeye devam ediyor. Ek ders yönetmeliğindeki "fiilen yapılmayan dersler için ücret ödenmez" ibare sebebiyle, öğreticilerin, toplantı, seminer, kermes, kutlama etkinlikleri veya görevli-izinli oldukları durumlarda da ek dersleri  kesilmektedir.
Oysa Milli Eğitim Bakanlığı Yönetmeliğinde; "MADDE 16" kapsamında bulunan personelden;  a) Bakanlıkça veya verilen yetki uyarınca valiliklerce yurt içinde düzenlenen her türlü eğitsel gezi, konferans, kurs ve seminerlerde görevlendirilenler; fiilen yerine getirdikleri bu görevleri süresince, görevlendirildikleri tarihte kendilerine verilmiş ek ders görevleri varsa bu görevlerini yapmış sayılırlar ve buna ilişkin ek ders ücretleri kadrolarının bulunduğu kurumca ödenir..." şeklinde madde eklenerek, bu tür faaliyetler "ders görevinin yapılmış sayılacağı hâller" kapsamına alınarak, öğretmenlerin mağduriyetleri giderilmiştir.
Burada açıkça bir adaletsizlik bir haksızlık yok mu? En son Diyanet İşleri Başkanı'nın İzmir ziyaretinde olduğu gibi, öğreticileri sınıfından, dersinden toplantı, seminer, kutlama, kermes  vb. etkinlik için ilçeye, il'e çağır; öğreticiler ceplerinden yol-yemek parası, harcayarak, 80-150 km yol yaparak çağrıldıkları göreve gitsinler, o gün görev yapmamış kabul edilsin ve ücreti kesilsin! Bu haksızlık değil mi?
Diyanet, yönetmeliğe benzer bir madde ekleyerek, mağduriyeti gidermelidir.
          Diyanet Kur'an-ı Kerim Kursu Öğreticileri


Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ 
İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.