Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin başlattığı "Okul Sütü Programı"nı duymuşsunuz, sanırım. Biz de bu kampanya dolayısıyla bir günlüğüne Diyarbakır'a gittik. Yapılan güzellikleri yerinde inceledik, miniklerin parıldayan gözlerini gördük... "Okul" ve "süt" denince, yıllar önce okullarımızda içirilen Amerika kaynaklı toz sütler ve onunla ilgili yapılan spekülasyonlar akla gelir. Fakat bu seferki sütler Anadolu toprağında beslenmiş, öz be öz hayvanlarımızın sütü. Üstelik katkısız, steril ve sıvı... Bu vesileyle öğrendiğimiz çok önemli gerçekleri sizlerle de paylaşmak isterim. Geleceğimiz sağlıksız Kişi başına süt tüketimi Avrupa ülkelerinde 94 litre iken, neredeyse nüfusunun yarısı tarımla iştigal eden Türkiyemiz'de bu miktar 23 litre... Paketlenmiş, işlenmiş süt tüketimi ise 6 litre. Geri kaları açık süt, yani denetimsiz ve riskli... Büyüme-gelişme sürecinin temeli okul öncesi döneme dayanıyor. Oysa Türkiye'deki çocukların %16'sı dengesiz besleniyor ve bu çocukların %2,1'i ileri derecede yetersiz beslenmekten kaynaklanan problemler yaşıyor. Enerji yetersizliği sonucu ortaya çıkan zayıflık-kısaboyluluk, çocuklarımızda % 14-25 gibi yüksek oranlarda görülüyor. Bu çocukların çoğunluğu kırsal ve gecekondu bölgelerinde yaşıyor. Okul çağı çocuklarının %17-35'inde anemi (kansızlık) gözleniyor. İlk defa Hollanda Okul Beslenme Yasası'nı kabul etmiş; sonra da Danimarka'da 1902, İsveç'te 1903 yıllarında özel yasalarla başlatılan uygulama ülkemizde yeni başlıyor. Buna da şükür, zararın neresinden dönülse kar... 15 Avrupa ülkesinde yılda 12 milyon çocuk, yani öğrenci sayısının %35'i bu programdan faydalanıyor. Bu kampanya ile ilk etapta İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'daki 969 okulda bulunan 1 milyon çocuğa günlük süt verilecek. Her çocuğa günde 200 mililitrelik uzun ömürlü süt veriliyor, tanesi KDV'si ile birlikte (Devlet, çocuklara içirilen bu sütten de KDV alıyor.) 180 bin lira ediyor. Bu iş için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan 14.7 trilyon liralık bir kaynak ayrılmış. Bu program dahilindeki her çocuk için aylık 3.600.000 TL ödeniyor. Yeni kaynaklar bulundukça, bu programın uygulandığı alan da genişletilecek. Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin himayesiyle yürütülen bu kampanya'ya Milli Eğitim Bakanlığı İle Tetra Pak firması katkıda bulunuyor. Günlük 250 bin litre süt harcanıyor, bu da 15-20 bin ineğin sütü oluyor. Bu kampanya, doğru ve yeterli beslenmeye katkıda bulunmak, süt içme alışkanlığını kazandırmak gibi faydalar sağladığı gibi, can çekişen hayvancılığımız için de önemli bir soluk olmuş. Eğer kapsam büyütülürse, yeni yatırımlar ve istihdam da kaçınılmaz olacaktır... Bu kampanyanın gözlenen bir başka faydası da, okula olan devamın artması olmuş. Diyarbakır'da güzel şeyler oluyor Diyarbakır'a yıllardır çeşitli vesilelerle giderim. Önceki yıllarda büyük bir tedirginlik ve endişe görülürdü. Bu defa gözle görülür bir rahatlık hissettim. Ekonomik krize rağmen, yüzler daha çok gülüyor, insanlar güven içinde sokaklarda caddelerde dolaşabiliyor... Gaffar Okkan'ın başlattığı güzellikleri yeni Emniyet Müdürü Atilla Çınar da devam ettiriyor. Üstelik Vali Cemil Serhatlı ile Emniyet Müdürü Atilla Çınar başka bir güzelliği de başlatmışlar. Sokakta yaşamak zorunda kalmış çocuklarımıza şefkatli ellerini uzatmışlar. Emniyette Çocuk Polisi Birimi kurulmuş. Sokaktaki çocuklar alınıyor bu merkeze getiriliyor, karınları doyuruluyor, sıcacık bir yatak sağlanıyor; sonra da aileleri ile irtibat sağlanmaya çalışılıyor. Bu da mümkün olmazsa, gençlik merkezinda şefkatli ellere teslim ediliyor, çeşitli kurslar ve eğitim verdirilerek topluma kazandırılıyor. Daha önce azgın bir hırsızlık çetesi reyisi olduğu söylenen pırıl pırıl bir çocuğun zeka fışkıran gözlerini ve maharetlerini görmeliydiniz.. Bu güzelliklere emeği geçen herkese tebrikler. Yarının suç makinesi olabilecek bu çocukları çok faydalı birer vatan evladı yapmak mümkünmüş demek... İstikbalimiz, geleceğimiz, yarınımız olan çocuklarımıza, gençlerimize kim el atıp sahip çıkıyorsa desteklenmeli, teşvik edilmelidir...